Sene 1999
Yer Sakarya
Her şey normal seyirinde gidiyordu. Ağustos ayının verdiği sıcaklık bunaltıcıydı ama bu,ertesi günü ağırlayacağım misafirlerime engel değildi.

17 Ağustos saat 20:00, son olarak hazırladığım yaş pastayıda buzdolabına koydum,evi de şöyle bir düzenledim ve uyumakta olan dokuz aylık bebeğimi kontrol ederek oturma odasında televizyonun karşısında sıcakla boğuşarak yorgunlukla uzandım.

Çok geçmeden sızmışım. Saat 02:50 sıralarında eşim beni sızdığım yerden uyandırıp yatak odasında yatmam için uyandırdı. Uykunun sersemliğiyle hemen yan tarafta olan odaya geçtiğimde henüz yatağa uzanıyordum ki inanılmaz güçlü bir tokmakla binanın tabanından vuruluyordu, odanın hemen sol tarafında bulunan büyük camlardan karşı binaların toz bulutu ve ateş toplarıyla bulundukları yerden metrelerce yukarıya fırladığını gördüğümde eşim ve ben bulunduğumuz yatakta olayın ne olduğunu anlayamaz halde dehşete kapıldık. Korku ve endişeyle olayı çözemez halde önce vurulan tokmakla zıplarken yatakta(kafamız evin tavanına vuruyordu) bir anda tokmak durdu onun yerine bir beşik gibi inanılmaz hızla sarsılmaya başladık. Hala deprem olduğunu anlayamıyorduk çünkü bir önceki büyük depremi görecek yaşa sahip değildik,daha 18’ime yeni girmiştim. Kıyamet kopuyor sandık ki bu bir kıyametti.

Aşırı sıcak olan gecede dokuz aylık bebeğimi yatağımızın hemen dibinde yer yağında yatırmıştım. Sarsıntının etkisiyle tesadüfen eşim ve ben bebeğimizin üzerine düştük ve düşmemizle binamızın yıkılması,duvarların üstümüze düşmesi bir oldu.

Üstüste bebeğimizin üstüne kapaklandık,sanki bir asır sürdü o sarsıntı oysa bir üç saat kadar orada kalmıştık ve biz hala ne olduğunu anlayamaz haldeydik. Zifir karanlık ve acı sesler zihnimizi kemiriyordu.Beş katlı binanımızdan minicik bir aralık bulduğumuzda tam da tozbulutundan boğulmak üzereyken kendimizi yıkıntının içinden zar zor attık dışarıya emekleyerek.Her yerimiz yaralıydı,kesikler içindeydik.Dışarıya çıktığımızda olayın boyutunun ne kadar büyük ve korkunç olduğunu gördüğümüzde ise şokun etkisinden daha da bilinçsizleşmiştik.

Beş katlı binamızda toplamda 117 kişi hayatını kaybetmişti,tek sağ çıkan bebeğim eşim ve ben olmuştuk.Uzun bir mahallemiz vardı,gün ağardığında gördüğümüz manzara hepimizin beynini oynatmaya yetmişti.

Yerlerde üstü örtülü veyahut örtüsüz yüzlerce ceset ve başlarında feryat figan ağlayan yakınları.
Bakkal amca, Figen teyze ve kızı Nur,zeki abi eşi ikram abla muhtarımız dört çocuğuyla daha bir çok Komşum,hepsi ölmüştü,Bomboş gözlerle bakınırken kucağımda bebeğime sarılıp bende sadece ağlıyordum... yollara düşen koca koca binalardan ne mümkün geçip gitmek, kıyametin orta yerine sıkıştırılmış gibi büyümüş gözlerle hepimiz birbirimize bomboş bakıyorduk.

Ertesi güne ve bir sonraki günlere her birimizin hayalleri hedefleri ve planları vardı.
Yaşadığımız bu deprem bize hayatı ertelememeyi açıkça acı şekilde gösterdi.
Rabbim böylesi afetleri bir daha yaşatmasın !

Elazığ’da hayatını kaybedenler Allah’tan rahmet yakınlarına da sabırlar diliyorum !