Hep diyorum ya, kafalar karışık, diye...

Gerçekten öyle!

Ama her anlamda öyle.

Hele tepedekilerin...

Tamamen karışık!

Mesela, bize diyorlar ki, demeyi de geçtim üstüne genelge yayınlayarak “ Nikahta 30 kişiden fazlası yasak! “ diyorlar.

Bir bakıyorsunuz, parti kongresi yapıyorlar, yan yana, dip dibe yüzlerce kişi!

Mesela, bize diyorlar ki, yok yok demeyi geçtim, hatta en son Reis açıklamıştı “ Cenaze namazları yakınları dahil en fazla 30 kişi ile kılınacak.”

Mesela dün bir ünlü bir hocanın cenazesinde, namazda cemaat sayısı en az bin kişiydi! Fazlası var eksiği yok!

Mesela, bize diyorlar ki, hayır canım demiyorlar! Düpe düz kapalı! Geçen Mart ayından beri okullar kapalı!

Sonra bir baktık ki, virüsten dolayı internetten alınan karnelerin kutlaması Uludağ da!

Mesela, bize diyorlar ki, “ Virüs çok tehlikeli bir boyuta geçti, cafeler, restoranlar kapanması lazım.”

Sonra... Bir baktık, Uludağ da herkes hobbaaaa eller havaya!!!”

Mesela, bize diyorlar ki, “ Aşı geldi... Sırası gelen aşısını olacak.”

Sonra bir baktık ki, ooooo atı alan çoktan Üsküdar’ı geçmiş. Dayısı olan vuruvermiş aşıcığı!

Mesela, bize diyorlar ki, en çok da ünlüler diyor... “ Hayat eve sığar. Ev çok cici...”

Sonra bir baktık ki, bizim ünlüler Bodrum da, Tulum da... İzni de nasıl aldıkları? Orası muamma...

Mesela, bize diyorlar ki, “ Babana söyle bankadan bir 900 TLyi de sana keseceğimiz ceza için çeksin çocuk!

Sonra baktık ki, zenginin çocuğu otelde lobide!

Mesela, bize diyorlar ki, “ Kalabalık olmayacaksınız! Cezası var! ”

Sonra dün bir baktım, Elazığ da miting, insanlar toplaşmış, havadan çay kutusu topluyor!

Mesela, bize diyorlar ki, “ Eve misafir yasak, cezası var!

Bize yasak!

Çünkü, siyasiler birbirlerinİ evlerinde pek de güzel ağırlayabiliyor.

Kısacası...

Kime göre bu yasaklar?

Neye göre?

65 yaş üstü evde oturmaktan, artık evin içinde yürüme güçlüğü çekmeye başladı.

Hafızaları zayıfladı.

Çok mutsuzlar.

İnsana hasretler. Evlatlarına, arkadaşlarına, eşe-dosta, yürümeye hasretler.

Gençler derseniz, asosyallikten bunalıp agresifleştiler.

Umutları iyice tükenmiş durumda.

Hastanelerin kalp ve psikiyatri bölümleri hınca hınç!

Randevu için yer yok diyorlar.

İnsanlar artık çok bunaldı!

Hem de çok!

Üstüne üstlük bu ayrıştırmayı görünce daha da bunalıyorlar...

Madem virüs var, ve bu kadar tehlikeli, o zaman bu ne perhiz bu ne lahana turşusu diye soruyorlar.

Neden bu ikilem?

Ve neye göre?

Mesela; Neden bize serbest, ama size değil?”