Zamanın değişmez döngüsünde kendimizi mutlu kılabilecek ortamlar ya da değerlendirilmesi gereken fırsatlar vardır. Sadece çalışmak yeterli değildir. Amerikalı yazar John Steinbeck’in “Gazap Üzümleri”, Bulgar yazar Dimitri Dimov’un “Tütün” romanlarında olduğu gibi emeğin kâr hanesinde yer alabilmesi için extra şartlar da gerekir. İyi ürün yetiştirmek her zaman mutlu sonuca ulaşmaya yetmez. Farklı argümanların da zamanında devreye girmesi gerekir.

Doğu Karadenizin altın değerindeki ürünü Fındık ve Çayda da yukardaki yapıtlarda yer alan durumdan çok da farklı değil. İşin türü ve mekânı değişik olsa da sonuç itibarıyla gizli bir tekelleşmenin yarattığı sancılar farklı değil. Tütün, üzüm ya da fındık, ne farkı var? Acılarını ve açlıklarını, düşlerini ve öfkelerinin peşlerinden sürüklenen üretici tüm emeğine rağmen hüzün girdabında savrulacak.

Kaygı ve umut sarmalıyla şekillenmiş ruh halleriyle yine de ellerinin boş kalmaması adına bu kısır döngü çemberini kırmaya çalışan insanların arzu edilen sevindirici sonucu her zaman bir türlü ortaya konmuyor. Bu nedenledir ki, bağdaki umut ve neşe çok kısa bir süre sonra “fındık” tüccarının ya da baronlarının terazi kefelerinde mutasyona uğramışçasına derin bir hüzne dönüşür. Mutluluk beklentisinin oluşturduğu güneşli hava birden buz keserek öfkeye ve lanete dönüşür.  

Havaların kurak gitmesi fındığın haşlanmasına neden olurken, sınırlı zaman iznine sahip pek çok üreticinin okullar açılmasının da yaklaştığı bu günlerde fındığın tam olgunlaşmadan bir an önce toplamaya başlayacak olması başta kaliteyi düşürecek, buna bağlı olarak da fiyat düşecek. Fındık yevmiyeleri semt - semt değişmesine rağmen fındık yevmiyesi ortalama 150-200 ₺ arasında. Fındık fiyatı belirlenmemiş olsa da ortalama 20 ₺ olsa, demek ki bir kişinin 10 -15 kg fındık toplaması gerekiyor. Bu ise işçi topladığı fındığı alacak anlamına geliyor. Patos, nakliye ve gübre fiyatları da eklendiğinde üretici gelecek yıla borçlu kalacak. Ucuz işçilik sağlamak adına fındıktan anlamayan Gürcü vatandaşları ve doğulu vatandaşlarımız tercih edilecek, gelecek yılın fındığı şimdiden yoka çıkarılacak. Ve Attila İlhan’ın dediği gibi “Elde var Hüzün” olacak. Kazanan üretici değil, bu emekte hiçbir payı olmayan tüccar ya da fındık baronları kazanacak.

Yine umutlar sabun köpüğü misali kısa sürede sönecek, öfke zaman rüzgarında soğumaya bırakılacak. Üretici bir türlü kabul etmek ya da hissetmek istemediği sorumluluğu kader ya da alın yazısında kalburlamaya devam edecek. Teselliyi çay ocaklarında ve parklarda laklaklamakta bulacak.

Bir haftadır Akdeniz ve Ege bölgelerinde devam etmekte olan yangında canlarını kaybeden şehitlerimize yüce tanrıdan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyor müsebbiplerini lanetliyorum. Başın Sağolsun Türkiye’m!..