Amerika, Rusya, Batı, İran, Araplar ve onlar gibi kaypak ne kadar devlet varsa hiçbirisi dostumuz olmadı, olmamalı, olamaz, olmayacak da! 
     
Jeopolitik konumumuz, geçmişimiz, kimliğimiz, ideallerimiz ve varolma sebebimize tamamen aykırı. 
     
Bunu çok iyi analiz eden; geleceği çok iyi okuyan Gazi Mustafa Kemâl Atatürk, rahmetli Turgut Özal, Alparslan Türkeş,  Muhsin Yazıcıoğlu ve şu anda Tayyip Erdoğan'ın dinmeyen hasretleri de hep aynıydı. Büyük, bir, beraber ve hür Türk Cumhuriyetleri Birliği. Yani Türk - İslâm birliği...
     
Rahmetli tonton amca; bunun adımlarını yavaş yavaş hayata geçirdiği zaman diliminde malesef aramızdan ayrıldı. Azerbaycan'ın bağımsızlık mücadelesinde, kurucu devlet başkanı Ebulfeyz Elçibey'e; rahmetli Türkeş'in madden ve manen birçok yardımı olmuştur. Bilenler bilir...
     
Amerika'nın kahpelikleri, Rusya'nın güvensizliği, Batı'nın ikircikliği, İran'ın sinsiliği, Arap dünyasının riyası, takiyyesi ve saydıklarımızın hepsinin istisnasız Yahudi uşağı olması, jeopolitik konumumuzun zorluğu, etrafımızın akrep yuvası olması; bütün yaşanan onca deneyimden sonra olayların seyrini kaçınılmaz şekilde bu yola doğru mecbur kıldı...
     
Kimse can Azerbaycan'ın Karabağ zaferini sadece Azerbaycan Türkü kardeşlerimizin tek başına elde ettiğini zannetmesin. Azerbaycan; Ermenistan'ı Türkiye'nin eliyle vurmuştur. Bu çok net ve su götürmez bir realite.
     
Sahada ki operasyonu bilfiil Türk generalleri yönetmiştir. Bunun temelleri ve altyapısı yıllardır bilinçli olarak hazırlandı zaten. Azerbaycan ordusunu eğiten de bizdik; Ermeni tanklarını havadan vuran ve Ermenilere nefes aldırmayıp havlu attıran bütün İhalar, Sihalar da bizimdi.
     
Ama bu kesinlikle küçümsenecek bir zafer değil. Kukla Ermenistan'ın arkasında ki Batı, Rusya, Abd ve İran'a karşı kazanılan kesin bir zafer ve bir varoluş mücadelesidir.
     
Karabağ'ın düşmesi basit bir olay değil. Nihayet Nahcıvan'la birleşen koridorun tam olarak anlamı; Türkiye'nin batınen (manen) düşlediği Türk Cumhuriyetleri Birliği rüyasının; zahiren (yani somut olarak), bu kara koridoru birlikteliği ile tescili anlamına geliyor esasen.
Alın size bütün Türki Cumhuriyetlere ve doğuda Çin, Rusya, Hindistan, Pakistan, Endonezya, Malezya ve diğerlerine açılan bir kapı işte!
     
Son Kırgızistan olaylarının iç yüzü de son derece enteresan. Özellikle Kırgızistan'da örümcek ağı misali her yerde malesef ki bir fetö yapılanması vardı ve sözleri geçiyordu. Hapse atılan, daha sonra kurtarılan ve tekrar hapse dönen başkanları fetönün bir numaralı maşasıydı. İlk başta O'nu ve bütün fetö unsurlarını ortadan kaldıran oluşumda Türkiye vardı. Muhakkak Rusya da müdahil olmuştur elbette.
   
Zannetmeyin ki Türkiye Cumhuriyeti; fetö savaşını sadece Türkiye topraklarında veriyor. İşte anlattığımız Kırgızistan örneği.
     
Özbekistan'ın önemi ise manevi açıdan ortaya çıkıyor. Semerkand ve Buhara şehirleri burda. Kaldı ki Türki Cumhuriyetler'de uçulan noktaların sayısı son yıllarda üçe, beşe katlandı.
     
Bu aynı zamanda hem ticaret, hem siyaset, hem kültür, hem turizm, hem inşaat ve sanayi, hem de bürokrasi anlamında bir işbirliği demek.
     
Bu bölgelerde varolan ve faaliyet gösteren birçok Türk inşaat, enerji ve sanayi şirketi mevcut zaten halihazırda.
     
Zaten Türki Cumhuriyetler de Türkiye'yi bir öz abi gibi kanıksamış durumda. Bu apaçık ortada.
     
İşte Karabağ zaferi ile açılan koridor; bu birlik hasretinin vuslata dönüşmesi için atılan çok büyük ve önemli bir adım.
     
Geldiğimiz ve düşlediğimiz nokta tam da üstad Nazım Hikmet'in " Davetinde " gizli. Ne diyor üstad!
     
"Dört nala gelip Uzak Asya'dan, Akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan bu memleket bizim...
     
Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın.
Yok edin insanın insana kulluğunu.
Bu dâvet bizim...
Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşcesine.
Bu hasret bizim..."
Güneş " dünya " ise; doğu da " Türkiye'dir ".
Ve güneş, doğudan yükselir...
Bu; kaçınılmaz ve doğanın tabiatından gelen sonsuz bir gerçekliktir.
Bekleyelim sabırla...
Güneş; bir gün tekrar doğudan yükselecek Allah'ın izni ve inâyetiyle...
Hem de hiç batmadan...
Selâm ederiz...