Nefes alıyoruz…

Gün geçiriyoruz.

Büyük bir salgının içinde kasıp kavrularak hayatta kalmaya, yaşamaya çalışıyoruz.

Evet yaşıyoruz ama buna yaşamak denirse tabi…

Çünkü korkuyla sindirilmiş bir şekilde yaşıyoruz.

Her yanımıza yapışmış hayatta kalma kaygısı derdiyle sağlıklı düşünemeden, sorgulamadan bizden istenen her şeyi yapıyoruz.

Evet, her şeyi yapıyoruz!

Misal; günde en çok kaç ağrı kesici yutabilirsiniz diye sorsam?

Ya da günlük rutin kullandığınız ilaçtan en fazla kaç tane alabilirsiniz, diye sorsam?

Örneğin, kalp ilacınızdan günde kaç tane içebilirsiniz?

Ben alerji ilacımdan günde en fazla bir tane alabiliyorum.

Çünkü fazlası vücuda zararlı.

Covid sonrası korku şokumu üstümden attıktan sonra neredeyse yayınlanan tüm makaleleri okudum. Haftalarca konuyu araştırdım. Tüm tıp otoritelerinin, bilim insanlarının ve konu ile ilgili farklı görüşteki insanları dinledim.

Sonra kendi kendime sorgulayınca bu işte ciddi anlamda bir tuhaflık olduğunu söyleyerek, bunu bir çok yerde paylaştım.

Tıp eğitimi almamış aklım, insanlara verilen ilaçlarda bir tuhaflık var olduğunu söylüyordu bana.

Günde 16 adet verilen üç günde 40 adet yutturulan Favipiravir başta olmak üzere bu işte bir yanlışlık vardı kanımca. Hatta bu konu ile ilgili yani, insanlara verilen bu ilaçla ilgili Almanya’dan bir Türk doktorla fena halde kapışmıştık.

Normal şartlarda aynı ilaçtan üç günde 15 tane alsam intihar etmiş durumuna düşerken, covid olmuş insanlara üç günde 40 tane hapı yutturmak intihar değil midir?

Üstelik kalbi, şekeri ya da başka bir kronik hastalığı olana da aynı dozda aynı ilacın verilmesi, intihara zorlamak değil de nedir?

Son üç-dört gündür tıp otoritelerinde büyük bir değişiklik var. Vaktiyle bize  Favipiravir’i allayıp pullayıp dayatan sevgili doktorlarımız ağız değiştirmişçesine Covid-19 tedavisinde kullanılan bu ilacın hiç bir etkisinin olmadığını, hatta Favipiravir’i boşuna yuttuğumuz dair demeçler vermekteler.

Peki bundan sonra ne olacak?

“ Maske tak, 3 doz aşı ol, aşıdan sonra hatırlatma aşışı ol, sonra 4-5-6 doz da gelebilir, ama olsun… Aşılısın ama maskeyi çıkartma, çünkü aşı korumuyor, korumuyorsa neden aşı oluyoruz, yoğun bakımların yarısı aşısızlardan oluşuyor, diğer yarısı da aşılılardan ama çaktırmayın, ilaç şirketleri, sağlık sektörü kazançta aldı başını gidiyor, ama sadakamız olsun…” Gibisinden yapılan açıklamalarla yaşamaya çalışıyoruz.

Korkuyla, korkutularak, korkunç bir şekilde…

Bizim medyamız, görüntüleri asla vermemekte ama tüm dünyada yüzbinlerce insanın bir arada toplanarak “ aşı pasaportu “ adlı dijital kölelik sistemine karşı verdiği müthiş bir direniş var.

Eğer sadece televizyon seyrederseniz göremeyeceğiniz, Facebook ve İnstagram sayfalarıyla yetindiğinizde, duyamayacağınız direnişleri ancak Twitter platformunda izleyebiliyorsunuz.

Diğer sosyal platformlarda hayat güllük gülistanlık!

Düşünme, sorgulama, karşılaştırma, analiz etme yetisinden uzak bir dünyanın içine hapsolmuş milyarlarca insan…

Sistemin, sistem dışına atmak için çabaladığı milyarlarca insan.

İnanmıyorsunuz değil mi?

İnanmazsınız tabi…

Bir arkadaşınız,  eşiniz ya da çocuğunuz aynı ilaçtan 40 tane yutsa intihar etti der psikolojik tedavi aldırırsınız, fakat sistem 3 günde 40 ilacı yutturuyor, ortalık süt liman.