Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” veciz sözü bir İmparatorluğun parçalanmasından sonra yeni doğan genç Türkiye’nin dünyaya bakışını gösteriyordu.
Hem içerde hem dışarda, sulh ve sükûnet.
Savaşsız, barış içinde bir dünya
O genç Türkiyebu günlerde, 100. Yaşına basmaya hazırlanıyor.
Hep barış istedik,
Hep Sulh içinde kalmaya çalıştık.
Tarihi şan ve şerefle dolu, 3 Kıt’a da at koşturan, Çanakkale’de yedi düvele karşı zaferler kazanan Türkiye’yi hep rahatsız ettiler.
Hem Yurttaki hem de Cihan’daki Sulh’u bozmaya çalıştılar.
Düne kadar Türkiye’yi masanın etrafına oturtmayan, hatta yakınlaştırmayan emperyalist güçler artık nasıl bir Ulus olduğumuzu gördü.
Bir mi istedik Suriye’ye girmeyi
Biz mi istedik Kobani’yi vurmayı.
Elbette değil.
Türkiye ulusal çıkarlarını korumak, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü sağlamak, bölgeye istikranın gelmesini temin etmek, 3 milyon 500 bin Suriyeli göçmenin ülkelerine güven içerisinde geri dönmesini sağlamak için Barış Pınar’ı harekâtını başlatmıştır.
Yıllarca terörle mücadele etti, etmeye devam ediyor.
PKK, YPG ve onların üniformasını giyen Conilerle, Hanslarla savaştı.
Bir silindir gibi önüne çıkanı ezip geçmiş, süpürüp götürmüştür.
Ve dünyanın jandarma karakol komutanı Trupmlu ABD geri adım atıp Türkiye’nin bütün taleplerini kabul etmek zorunda bırakılmıştır.
Zorla kabul ettirdik.
Elbette Sulh, elbette diploması ama artık pilav öyle yenmiyor.
Demek ki; namlunun ucunu göstermek gerekiyormuş.
Namlunun ucunu göstermeden oturacağın masada kimse sana değil kahve, çay bile ısmarlamaz.
Hatta masaya bile oturtmazlar.
Yıllar öncesinde olduğu gibi.
Yıllarca o masaya uşaklık ettirilmeye çalışılan bir ülkeydik.
Artık Türkiye masadadır.
Hem de masanınMaster Şef’idir.
Ve “BuyurunEfendim” diyen bir Türkiyedeğil, “Efenim, efenim anlamadım” diyen bir Türkiye.
Türk diplomasisinde yeni bir kapı açıldı.
Sahada da, masada da kazanan bir Türkiye var.
Siz bu milletin yıllarca nasıl savaştığını görmemişsiniz demek ki!
Gönderdiği mektupta “Suriye’deki teröristlerin lideri Mazlumla görüşmesini” istediği ve o gün Ordumuza “Suriye’ye girin ve Mazlum’u bana getirin” talimatını veren Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan için "Erdoğan'a teşekkür etmek ve onu tebrik etmek istiyorum. Aramızda bir sorun olmamasından dolayı memnunum çünkü kendisi müthiş bir lider. Erdoğan, sert ve güçlü bir adam ve doğru olanı yaptı” açıklamasını o Trump’a yaptıran liderdir Recep Tayyip Erdoğan.
Aynı Trump’ınyaptırım kararı aldığı Bakanlarımız Süleyman Soylu,  Hulusi Akar ve Fatih Sönmez; Türk milletinin şeref listesindedir.
Mehmetçik, Kuvvet komutanları, Mevlüt Çavuşoğlu, Mehmet Cahit Turhan, Berat Albayrak ve tüm bakanlar şeref kürsüsündesiniz.
Türkiye, nerden nereye geldi.
Bir konuya değirmeden geçemeyeceğiz.
Her şey güzel tamam da;
Biz ülke olarak dışarıyı hallederiz de içimizdeki düşmanları nasıl temizleyeceğiz.
Yine o büyük insan şöyle seslenmişti “Gençliğe Hitabesi”nde Türk Ulusu’na
“İstikbalde dahi seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahili ve harici bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklâl ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin.”
Dışarısı tamam da içeriyi ne yapacağız.