Duruşunu ve birikimini severim.
Önceki akşam bir televizyon programına konuk oldu.
Kamuoyunda tartışılan konulara temas etti.
Mesela,
Papa Türkiye'de illa da Reno'ya binmek istemesinin detaylarını verdi.
Şaşkınlıkla karşıladım.
Sonra öğrendik ki,
Papa'nın kurnazca bir taktiği imiş.
*
Hatta bu taktikten bihaber bazı medya mensupları;
Bu olayı,
Papa'nın tevazusuna karşılık,
"Diyanetin de israfçılığı" şeklinde  takdim ettiler.
"Oysa Papa en muhteşem araçlara biner.
Hatta tüm seyahatleri de özel uçaklarla gerçekleşir.
*
Haliyle gönülden yaralandım.
Araç mevzuu beni çok yaraladı.
Ben bu haberlerden müteessir oldum.
Hatta haberi okuduğumda anında araçtan indim ve yürümeye başladım ve
'Bir daha o araca binmem' dedim.
*
Ancak Cumhurbaşkanımız,
'Buna hakkınız yok.
Siz bir kurumun başındasınız.
Size benin araçlarımdan birini gönderiyorum"'deyince kabul etmek zorunda kaldım."
Darbe gecesini de anlatan Görmez,
" 'sala' okutmak benim fikrimdi.
*
Evet, Cemaatlere şiddetle karşı çıktım.
Ama kanun koyucu bu yapılanmaya 'fikir özgürlüğü2 kapsamında izin veriyor.
Biz de çok şikayetçiyiz.
Bir dönem,
FETÖ Diyanetten de daha çok gala alınıyordu."
...
Evet,
Böyle diyordu Görmez.
Yani görüyordu hem de iyi görüyordu her şeyi...

YOLLAR VE KALDIRIMLAR

Kaldırımlar için bu köşemde çok yazılar yazdım.
Hiç etkili olamadım.
İçimden geldi.
Bu sefer de şiire başvurdum.
Tabi üstad Necip Fazıl'ın muhteşem "Kaldırımlar" şiirine bir nazire havasında bir şiir işte .
Yani bizim derdimiz bir başka,
Zira o şiirde mevzu olan kaldırımlar bizde hiç edilmiş.
Anlıyorsunuz değil mi.
Yani kaldırımları geri istiyoruz.
*
Sokaktayım kaldırımları gizli bir sokak ortasında
Yürüyorum arkamdan kornalar ötüşüyor
Arıyorum  üstadım kaldırımların nerde
Yoksa hayal mi idi yazdığın dizelerde.
*
Ah neden çıktık evden yolsuz yollarda yolcu
Azrail ardımızda uzun saplı tırpanla
çalınmış kaldırımda çay içiyor çakallar
sonunda vardık eve, öfkeden söve söve
*
kaldırımlar çalınmış ihanetin öznesi
kaldırımları çalan bu diyarın gözdesi
kaldırımlara çıkmak benim şehrimde yasak
çekip dağa çıkardım gönlüm bu şehre tutsak

NEYİ MUHAFAZA ETMİŞİZ?

Düşünüyorum da,
Biz muhafazakarlar,
Onlarca yıldır ülkeyi yönetirken,
Acaba neyi muhafaza etmişiz?
*
Mesela tarihi değerlerimize büyük saldırılar yapılmış.
Nice değerimiz yerle bir edilmiş,
Muhafazakarlar neyi muhafaza etmişler.
*
Geçmişimizle olan bütün köprüleri atmışız.
Sonra "Uyu uyu yat uyu " yapmışız.
*
Dilimizi,
Arapça,
Latince,
Ya da farsça kelimelerle doldurmuşuz.
*
Bize atamızdan hatıra,
Ormanlarımızı yakmış,
Kesmişiz...
Yaylalarımızı hunharca işgal etmişiz
Görgüsüz züppe binalar dikmişiz..
*
Birbirinden muhteşem o tarihi eserlerimizin,
Yurt dışına kaçırılmasına göz yummuşuz.
Şimdi o paha biçilmez eserler başka ülkelerin müzelerinde,
Envanterlerinde...
*
Ama,
Hırsızları muhafaza etmişiz.
Kötü alışkanlıklarımızı,
Saygısızlıklarımızı,
Devlete hor bakmayı,
Vergi vermemeyi,
İhale kapmayı muhafaza etmişsiz.
*
Demokrasi var deyu,
Oylarımızla gelen,
Başbakanlarımızı astırmış.
Başbakanlarımızı,
Makamlarında kaldırtıp sürgünlere yollamış,
Ya da yıllarca siyaseti yasaklatmışız.
Evet,
Muhafazakarlar neyi muhafaza etmiş?
*
Bizim olan Ege Adalarını Yunan'a vermişiz.
Rejimin ciğerini yemeyi amaç edinen cemaatleri,
Hurafecileri,
Ne oldukları belirsiz kimseleri, 
Hatta hain FETÖ'yü bile yıllarca muhafaza etmişiz.
*
Ne yazık ki,
Bu ülkeyi 80 yıldır muhafazakarlar yönetiyor ama,
Merak ettim,
Neyi muhafaza etmişiz?

AH SAFİYE!

Safiye inci!
Öyle bir giriş yaptın ki,
O berbat,
O küfürbaz  dilinle,
Sosyal medyada oldun birinci.
*
Baktım şöyle geçmişine,
Baldır/bacak güzel Safiye.
Sonra kaş/göz,
Gerisi zaten söz.
*
Hallerin  böylesine harikamsı  iken,
Nedense  Safiye,
Geçmişini ettin tasfiye.
Ve büründün karalara.
Ve saldırdın Atatürk'e Safiye.
*
İşte o gün,
Sen de gördün,
Gönüllerden sürüldün.
 
*
Safiye,
Gözlerin var ya o gözlerin.
"Buradayım/ Sen nerdesin?"
Der gibi bakan,
Kara sürmeli siyah  gözlerin...
*
Ve dudaklarında kırmızının alı.
Bakışların da pek manalı.
Örtünün üstünde de,
O hiç kullanılmayan,
Sadece göstermelik gözlüklerin,
Amerikan malı.
*
Ah Safiye!
Son yılların Fadime Şahin'i olmuşsun.
Hem de Müslüm'süz;
Haberin var mı Safiye?
*
Safiye!
2 Gündür portrene bakıyorum.
O gül dudakların,
Dallas'ın fıkır fıkır Pemıla'sı.
Victoria Pirincipal gibisin Safiye.
Bal gibisin billahi.
*
Evet,
Ah o güzel ve işveli kadın!
Esas oğlan Babi'nin karısıydı.
Yani JR Yuing'in yengesi Pemıla'ydı o.
*
Kaşlarına gelince Safiye,
O kaşların şişirme.
Haberin olsun ki,
Haberim var.
Yani orijinal değil.
Boya ile katkılanmış o kaşlar.
*
Evet, 
O bakışların.
Rolüme uygun ve de esrarengiz.
*
De hele!
Kime bu oyunlar?
Atatürk'e sövmek nereden aklına geldi?
Kime yaltaklandın Safiye?
*
Adın fena çıktı Safiye.
Çok küfürler,
Nice hakaretler yedin,
Sahi ne diye?
Şimdi içerdesin.
Ve dışarı çıksan ne yazar artık,
Safiye.

KOLTUK MERAKLISI

Kılıçdaroğlu,
"Ülkede onca sorunlar var" diyerek,
"Bu koşullarda bazı koltuk meraklıları var" diyor.
Ülkede her şey götü gidiyorsa,
Ve halk buna rağmen 17 yıldır aynı partiyi  iktidarda tutuyorsa,
Bu konuda hala,
Ana Muhalefet Partisi CHP oyunu arttırıp iktidar olamıyorsa.
*
10 seçimdir siyasi rakibine açık ara yeniliyorsa.
Ve buna rağmen hala da,
O koltukta kalmanın çarelerini arıyorsa.
Bu beyanı rakibi İnce'ye değil,
Ancak kendine uygun bir özeleştiri olacaktır.
Bu demeciyle Kılıçdaroğlu,
Kaş yaparken adeta göz çıkartmış.
Okları kendine çevirtmiştir.

KUTLAMA

Hemşerimiz ve değerli bürokrat,
Abdullah Uraloğlu'nun Karayolları Genel müdürü olması,
Şehrimiz Trabzon'da büyük sevinçle karşılandı.
Kendisini gönülden kutluyor,
Başarılı hizmetler vereceğine gönülden inanıyorum.

FIKRA

Ateş, dumana seslenmiş:
-Hem bana dost görünür, arkadaş geçinirsin hem de yanımda kalmaz gidersin,
Neden böyle yapıyorsun?
Duman,
Hikmetli konuşmuş:
-Senin aydınlığını,
Sıcaklığını,
Gönül açıcılığını haber vermeye,
Göz alıcı halini insanlara bildirmeye giderim...