OKUL ÇAĞI GENÇLERİ NEREYE GİDİYOR?

Okul çağındaki gençleri ve çocukları kendi elimizle nereye sürüklediğimizin farkında olduğumuzu sanmıyorum.

Aileler, çocuklarına her türlü maddi desteği sağladığında, onlara karşı sorumluluklarını yerine getirdiğine inanmaktadırlar. “Yediğin önünde, yemediğin arkanda” diyerek, çocuklarına her türlü imkânı sunduklarını sanan aileler, çocuklarına yeterli sevgiyi verip veremedikleri ile ilgili bir muhasebe yapmaktan kaçınmayı tercih etmektedirler.

Aile ortamında sıcak insan ilişkilerinin değil de, teknolojik icatların egemen olduğu bir durum yaşanmakta ise bu ailenin geleceğinin çok güvencede olmadığını söyleyebiliriz.

Cep telefonu, internet ve televizyondan herhangi biri, ya da hepsi, bu söylediklerimin içerisindedir. Bunlardan herhangi biri ile günün birçok saatini geçiren gencin “bağımlı olma” ihtimali çok yüksektir. Bunlardan herhangi birine bağımlı olmakla, “uyuşturucu veya alkole” bağımlı olmak arasında hiçbir fark yoktur. Nitekim son zamanlarda ailelerin en önemli sorunlarının başında çocuklarının internetle özdeşleşmelerinden ötürü, edindikleri alışkanlıklardır. Gençler artık gerçek hayattaki insanlarla anlaşmakta zorlandıkları için, konuşma ve beraber olma ihtiyacını internet aracılığı ile gidermeye çalışmaktadırlar. Bu alandaki konuşmaların büyü bir bölümünü de maalesef “cinsel içerikli cetleşmeler” oluşturmaktadır. Aileler, gençler işi bu noktaya vardırdıktan sonra, işin artık polisiye tedbirlere müracaattan başka bir yol bulamamaktan şikâyet etmektedirler.

Evet, internette kız öğrenci-erkek öğrenci, bayan öğretmen-erkek öğrenci ya da erkek öğretmen-kız öğrenci arasında cinsel içerikli mesajlar sıradan bir iş haline gelmiş görünmektedir. Bu durumun en önemli sorumlusu elbette ki, ailelerdir. Peki, okullar bu işin neresinde? Okulların bu durumun ortaya çıkmasında hiç mi katkısı yoktur? Bence vardır. Okullar bu konuda en kolayını seçiyor; yasak koyuyor! Yasakla bir işin ortadan kalkmasını belki geçici olarak sağlayabilirsiniz, ancak işin bilincini kazandıramazsınız. Yetişmekte olan gençlerin bilinçli olarak yetişip yetişmemelerinde, okulun çok daha etkin olabileceğini düşünüyorum.

Çocuklarımıza teknolojinin tüm imkânlarını sunarak onlara iyilik ettiğimizi düşünüyorsak, yeniden düşünelim. Teknolojiyi kullanabilme bilinci kazanmayan çocukların, teknolojinin esiri olmasına göz yumarsak, geleceklerinin çok parlak olmayacağını söyleyebiliriz. Benden söylemesi… Aileler çocuklarına teknolojinin tüm imkânlarını sunarken, okullar da bu imkânları yasaklamakla aileler ile okullar karşı karşıya gelmektedir. Oysa sorun ortak… Ortak bir sorunu çözmek için en kestirme yolun, işbirliği olduğunu biliyoruz. Ailelerle okul yönetimlerinin işbirliği yapması, bu sorunu çözmeye yetebilecektir.

Sözün özü, yeni yetişmekte olan çocuklarımız, teknolojinin azgın pençeleri arasında kaybolup gitmeye başladı; bu sorunu hep beraber görmemiz gerekmektedir. Bu sorun şiddetten de, uyuşturucudan da vahim sonuçlar ortaya çıkarmaya müsaittir. İş işten geçmeden bu sorunun gerçek yüzünü görmeli ve gerekli tedbirleri elbirliği ile almanın zamanı geçmek üzeredir.  Polisiye tedbirlerle alınacak sonuçların etkili olması güçtür. Polisiye tedbirleri düşünmeden, işin eğitim yönüne önem vermeli ve yeni yetişmekte olan insanımızın geleceğini karartacak oluşumlardan onları kurtarmalıdır.

Gençleri, teknolojinin esiri değil, bilgi çağı insanının gerektirdiği teknoloji okur-yazarı olabilen ve teknolojiye hâkim eğitimli insanlar olarak yetiştirmenin yollarını bulmak için, zaman geçmek üzere…