Milletimizin bir nevi özgürlük manifestosu (bildirisi) olan İstiklâl Marşı, vatanımızın ve vatandaşımızın dinî ve millî değerlerini muhafaza ve müdafa ederek sonsuza kadar hür ve bağımsız yaşayacağının kararlılığını bütün dünyaya haykırmaktadır. Bu marş, bunun bir çeşit sözlü teminatıdır. "Ya İstiklâl ya ölüm!" parolasının söze ve öze bürünmüş hâlidir. Aziz ülkemizi düşmanın hoyrat (em)ellerinden kurtaran Kuva-yı Milliye ruhunun tecessümüdür.

Mehmet Akif; İstiklâl Marşı'nda on kıtanın içine, zaferlerle dolu bin yıllık şerefli bir tarihi olan, hürriyet âşığı bir milletin imanını ve izanını sığdırmıştır. Üstelik bunu zaferden sonra değil, en karanlık günlerimizde, büyük bir inançla ve kararlılıkla ifade etmiştir.

Dokuz dörtlük, bir beşlikten oluşan İstiklâl Marşı sözlerin şahikasıdır.

"Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;/Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak./O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;/O benimdir, o benim milletimindir ancak." dörtlüğünde geçen "Korkma" kelimesi çok eleştirilse de bu, sığ bir bakış açısının eseridir. Zira İstiklâl Marşı'nın "Korkma" diye başlaması tesadüfi bir durum değil, aksine Mehmet Akif'in bilinçli bir tercihidir. Çünkü o, Türk milletinin ne kadar kahraman bir millet olduğunu, vatanı için canını seve seve verebileceğini, bunu tarih boyunca ispatladığını bilen donanımlı bir münevverdir. Aslında bunu, millet korktuğu için de söylememiştir. Bu haddizatında İslâm düşmanlarına (ehl-i salip'e) bir çeşit meydan okumadır. Malumu ilâmdır.

Yazdığı şiirlerle, yaşadığı hayat birebir aynı olan Mehmet Akif, "Çatma, kurban olayım çehreni ey nazlı hilâl!/Kahraman ırkıma bir gül, ne bu şiddet bu celâl?/Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helâl,/Hakkıdır, Hakk’a tapan, milletimin istiklâl." dörtlüğünde nazlı bayrakla bir nevi söyleşerek onun; uğrunda dökülen kanları, kara toprağın bağrına düşen civanları unutmamasını istemektedir. Bunlar hep mukaddesat uğruna, vatan, millet ve Allah için yapılmıştır. Özgürlük bu yolda can veren milletin kazanılmış tabiî bir hakkıdır.

"Kökü mâzide olan âtî" diyebileceğimiz Mehmet Akif,  "Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım./ Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım! /Kükremiş sel gibiyim; bendimi çiğner, aşarım;/ Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım. " diyerek işgalcileri "çılgın" olarak nitelemekte, kendini kükremiş sele benzetip adeta dünyaya meydan okumaktadır. Bu sözleri ancak vatanı dışında, her şeyini kaybetmeyi göze alanlar söyleyebilir.

Mehmet Akif, "Garb’ın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar;/Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var./Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imânı boğar,/ 'Medeniyet!' dediğin tek dişi kalmış canavar?" dörtlüğünde Batı'nın çelik zırhlı duvarlarının (teknolojisinin) Türk'ün iman kuvveti karşısında hiçbir işe yaramayacağını söyleyerek onlardan korkmadığını dile getirmektedir. Buradaki "Ulusun" sözünü tevriyeli kullanarak lâfı gediğine  koymaktadır.

Mehmet Akif, "Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma sakın;/Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın./Doğacaktır sana va’dettiği günler Hakk’ın/Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın." dörtlüğünde yurdumuzu pervasızca bölüşmeye kalkışan işgalcileri "alçak" olarak nitelendiriyor. Onlara müsaade edilmemesi gerektiğini, "arkadaş" nidasıyla bütün vatanseverlere tembihliyor. Bu utanmaz tasallutlar karşısında herkesin, gerekirse bu uğurda gövdesini siper etmesini, vatansız yaşamaktansa ölmenin (şahadetin) daha onurlu bir davranış olacağını söylüyor. Bizler gövdemizi bir duvar misali siper edersek düşman zaten bu etten duvarı aşamayacaktır. Hem Allah'ın bu konuda Müslümanlara zafer vaadi de vardır.

Söze ruh elbisesi giydiren Mehmet Akif, "Bastığın yerleri "toprak!" diyerek geçme, tanı!/Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı. /Sen şehid oğlusun, incitme, yazıktır atanı;/Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı." dörtlüğünde bu aziz vatan için şehit olanları unutmamamız gerektiğini, onların bizlere bahşettiği bu toprakların düşman çizmeleri altında kirletilmesine müsaade etmememizi vurguluyor. Zira bu vatan, alelâde bir toprak parçası değil, aziz şehitlerimizin bize  emanetidir. Mithat Cemal Kuntay'ın dediği gibi "Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır./Toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır.”