Düşmanına fırsat verme dur oğlum,

Bu vatandır, şimşek olup çak oğlum.

Bir mazi ki, şeref dolu bak oğlum,

Şehitlerin huzuruna koş oğlum!..

Yedi düvelin kirli emellerini gerçekleştirmelerini önlemek için ecdadımızın bundan 106 yıl önce Çanakkale’de yazmış olduğu destan hele dünkü tazeliğini korumaya devam ediyor. Tarih her 18 Martta yeniden Çanakkale’de Bedrin Arslanları kükremeye devam ediyor. 

Maddi gücün maneviyat ile giriştiği bilek güreşinde “zafer maneviyatın hanesine yazılmıştı”. Onbeşlilerin vatan, millet ve bayrağı için kendisini tereddüt etmeden ölüm kusan siperlere kendini attığı bir siperdir Çanakkale. O nurani on beşlileri unutmak olası mı? Biz unutsak tarih, vicdan onların tertemiz ruhları bizi unutturur mu sanıyorsunuz.

Kucağında bebesi, sırtında top mermisiyle yalın ayak, aç karına Mehmetçiğe silah taşıyan Anadolu’nun eli öpülesi, nur yüzlü analarının gösterdiği fedakârlığı anlatmaya dil dönmez, kalem çatmaz. Hele Seyit Onbaşı’nın yüzlerce kiloluk top mermisini bir hamlede topun gediğine yerleştirmesi kkendi başına bir destandır. Çanakkale liman mendireğine düşman zırhlısının attığı mermi o dehşetli günün en somut habercisidir.  

İnsan mantığının güçler dengesini hesaba katarak bir sonuç çıkarmaya çalıştığı anda Mehmetçiğimizin tüm hesapları altüst eden inancı sadece destan konusu olabilirdi. Nitekim işgal ordu komutanları ve askerleri bu şanlı direniş karşısında boyun eğmek zorunda kalmış, “Çanakkale’nin geçilemeyeceğini” anlamışlardır.

Büyük Atatürk’ün “zafer kazanabileceğim diyebilenindir” şeklindeki vecizesinin teyit edildiği Çanakkale’de gerçek anlamda bir tarih yazmış olan vatan evlatlarımızın yazdıkları şanlı destan pek çok askeri strateji ve anlayışı altüst etmiştir. Her savaş bir kahraman yaratır ancak Çanakkale Savaşı yüzbinlerce kahraman yaratmıştır. Bu şanlı destanın yıl dönümünde din, devlet, ülke ve millet adına canlarını feda etmiş olan aziz şehitlerimizin manevi huzurunda bir daha saygı ile eğiliyor, onlara yüce yaratandan rahmet diliyoruz.