Bugün günlerden Ana annem ve tabi ki tarihten esintiler!
Görkemli Çınar ağacının altında nasıl da güzel dökülüyor o cümleler dudaklarından.
Büyüklerinden ve yaşanmışlıklarından bana aktarımlarını çok önemsiyorum ana annemin...
O da çok mutlu olurdu bana anlatmaktan çünkü bilirdi ki ben de büyüyünce evlatlarıma anlatacağım bu çok kıymetli bilgileri.
BAK PRENSES diyerek başladık tarih dersine
Sakarya ; doğal bitki örtüsü bakımından çok zengin bir şehirdir!
Karadeniz ve Akdeniz iklimine sahip olan bu şehir Sapanca gölü, poyrazlar gölü, büyük ve küçük akgölleri bugünlerde çok önemli doğal güzellikler arasındadır!
Sapanca gölünün üzerinde ulusal ve uluslararası sörf yelken ve kürek müsabakaları yapılırken yükseklerinde Arifiye ormanında kamping ve piknik alanları bulunmaktadır.
Meşhur kaplıcaları her derde devadır.
Taraklı yöresinde ağaç işçiliği ve oymacılığı yapılmaktadır.
Geyve ilçesinde bulunan doğan çay şelalesi tabiat anıtı olarak ilan edilmiştir.
Sakarya müzesinde Bizans ve roma dönemlerine ait mimari parçalar bulunurken deprem müzesinde 1999 depreminde hayatını kaybedenlerin anısına her birinin adı yer almaktadır.
Tam bu noktada derinden bir of çekerek devam etti anlatmaya.
Ah kızanım; bir bilsen bu yeşil Sakarya ne badireler atlattı bu güzellikleri elinde tutup muhafaza edebilmek için!
Merakla dinlemeye devam ederken sustu ve 
“Yaşadığın şehir hakkında bilgi sahibi olmak için tarih kitaplarını okumalısın” diyerek ne kaç kitabı önüme bıraktı!
Ne kadar haklıydı!
Yaşadığımız şehri tam manasıyla biliyor muyuz?
Hele bi şehrimizi bilelim sonra civar şehirlerimizi ülkemizi biliriz!
Haksız mıyım?
Bence şu dakikadan itibaren gidin bir kitapçıya ve şehrinizi anlatan kitap alın, inanın bana bilmediğiniz çok şey bulacaksınız o kitaplarda...
Sonra birbirimize anlatalım, özellikle çocuklarımıza...
Sevgiyle...