Bundan tam 77 yıl önce bugün (8 Mayıs 1945) İkinci Dünya Savaşı sona ermiştir. 6 yıl boyunca büyük acılara sahne olan bu savaşta 50 milyonun üzerinde insan hayatını kaybetmiştir.

Türkiye, savaşın dışında kalmak için azami gayret göstermiştir. İsmet İnönü’nün en önemli siyasi başarılarından biri olarak görülen bu politika sayesinde Türkiye, bir şekilde bu felaketin içine girmemiştir.

Türkiye İkinci Dünya Savaşına katılmamış fakat savaşın sosyo-ekonomik etkilerini derinden hissetmiştir. Ekonomisi yok denecek kadar zayıf durumda olan Türkiye, var olan kaynaklarını da savunma sanayine yönlendirmek zorunda kalmıştır. Erkek nüfus seferberlik nedeniyle askere alınmış bunun neticesinde tarımsal üretim azalmış ve zamanla eldeki stokların da tüketilmesi ile birlikte açlık tehlikesi baş göstermiştir. Hayat pahalılığı almış başını gitmiş, vurgunculuk, karaborsacılık günlük hayatın vazgeçilmez bir unsuru olmuştur.

Savaşın etkilerinin en acı şekilde hissedildiği yerlerden biri de Trabzon olmuştur. Tarım arazisi az olduğu için eskiden beri dışarıdan gelecek mısıra bel bağlayan Trabzonlular savaş yıllarında büyük bir sefalet içine düşmüştür. Samsun’dan beklenen buğday ve mısırın gelmemesi nedeniyle şehirde ekmek çıkarılamaz olmuştur.

Trabzon’da az sayıda çıkarılan ekmek karneyle dağıtılmış, karaborsacılık oldukça yaygınlaşmıştır. Savaş yıllarında köylerden gelen vatandaşlar 1 metre bez bulmak ümidiyle Sümerbank’ın kapısında beklemek durumunda kalmıştır. Bazıları ise ölülerini kefenleyecek bez bulamadan geri dönmüştür.

İkinci Dünya Savaşı günlerinde uygulanan ekonomi politikalarının bir sonucu olarak enflasyon Türk Milletinin belini bükmüştür. Mesela savaşın ilk günlerinde 11-13 kuruş olarak belirlenen ekmek fiyatları bir ara 94,5 kuruşa kadar yükselmiştir.

Savaş yılları boyunca İş Mükellefiyeti Kanunu gereği Trabzon’un köylerinden adam toplanarak demir-çelik veya linyit fabrikalarına gönderilmiştir. Zaten düzgün beslenemeyen zayıf Trabzon köylüsü, maden ocaklarında hayatta kalma mücadelesi içine girmiştir.

Savaş yıllarının olağanüstü atmosferinde iğneden ipliğe her şeyin yasağa veya karneye bağlı olduğu dönemde bu yasaklardan nasibini alan şeylerden biri de peynirli idi. Hemen her fırında yapılan ve Trabzonluların çok sevdiği peynirli, savaş şartları dolayısıyla yasaklanmıştır.

Bu dönemde Trabzon’da yaşanan sıkıntılardan biri de şehre dışarıdan gelen dilencilerdi. Yiyecek bulmak için Gümüşhane ve iç bölgelerden yüzlerce fakir-fukaranın kış mevsiminde Trabzon’a akın etmesi hem şehrin düzenini bozmuş hem de iaşe sıkıntısının yaşanmasına neden olmuştur. 1942 yılı sonrasında her zamankinden çok dilenci şehre gelmiş ve Trabzon sokakları, dilenci ve yoksul kimselerin kol gezdiği mahaller haline gelmiştir.

Böylesine acı manzaraların görüldüğü Trabzon’da dönemin idarecileri ise halkın yaralarını sarmak yerine başka meselelerle ilgilenmişlerdi. Zira Trabzon halkı bilhassa köylüsü açlık ve sefalet içinde yaşarken, halkın sorunlarıyla en fazla ilgilenmesi gereken kurum olan Trabzon Belediyesi, Çifteçamlık ve Moloz gazinolarının inşasıyla uğraşıyordu.

Sonuç olarak tüketim ve israfa dayalı bir hayat anlayışının hâkim olduğu günümüzden geçmişe şöyle bir baktığımızda; bin bir güçlükle hayatta kalmaya çalışan bir neslin evlatları olduğumuz gerçeğini bir kez daha hatırlıyoruz. Umuyoruz yakın tarihimizin bu acı hatıralarından gerekli dersleri çıkarırız.