Takipçilerim bilirler, Rize ve Rizeliye siyaset üstü bakarım. Genelde kimseyi fazla eleştirmeden ortadan giderim. Bunun için beni eleştirenler haklı.
Bir Rizeli olarak, Rize’de olup bitenlerden çok rahatsız oluyorum.

Dahası üzülüyorum.

40 yıllık basın ve bürokrasi hayatımda, bu kadar dökülen, beceriksiz, koltuğuna yapışan, iş bilmez, kendilerini beğenmiş Rizeliye tepeden bakan bürokrasiyi hiçbir dönemde görmedim. Rize’de akıl tutulması yaşanıyor. Kimseden ses çıkmıyor. Rize’de olup bitenlerden Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bilgi verilmiyor mu?
İki ay öncesinde yazmıştım.

Benimde köyüm olan Ardeşen Kaçkar köyü Yazılar mahallesinde sel oldu. Bir mahalle haritadan silindi. İki gün gövde gösterileri ile demeçler verildi. Sonra mahalleden 5 kilometre aşağıda dere içinde yapılan balık tesisleri  zarar görür diye rapor düzenlendi, çalışmalara Kasım ayına kadar ara verildi. Şimdi kış geldi.     

Mahalle unutuldu. Kaderlerine terk edildi. Her işleri böyle. …

İki başbakan, bir Cumhurbaşkanı,  2 TBMM Başkanı ve önemli siyasetçileri çıkaran Rize’ye bu olup bitenle yakışmıyor. Nereye el atsak dökülüyor. Rize ve Rizeli bunları hak etmiyor. Bundan dolayı Rizeli mutsuz, umutsuz ve çaresiz. Artık yeter” diyorum. Rize’ye ve Rizeliye zarar vermeyin.

Çayın başkenti Rize’de çay ithalatında birinci. Nasıl oluyor, neden oluyor, anlamış değilim. Bazı açıklamalara göre, ”Kaçak çayda da yüzde 25’e varmış. Doğru ise vahim’
Gazeteci arkadaşım Fatih sultan Kart’ın yazdığı gibi bu haberler doğru ise, birileri kafasını ellerinin arasına alıp düşünmeli...Bu konudaki  yeni açıklamasını, yazıyı gönderdikten sonra okudum..
 CNN Türk’ün haberine göre; Türkiye’de çay üretiminin büyük çoğunluğunun yapıldığı Rize, geçen yıl 17 bin 260 ton kuru çay ithalatı ile en çok çay ithal eden il oldu. 47 milyon doların yurt dışına gittiği kuru çay ithalatı rakamlarının yüksek olması, çay üreticilerini endişelendirdi

Türkiye’de ortalama 1500, sadece  Karadeniz’de  800 HES Projesi  var. Peki müteahhitlerin ve yatırımcıların söyledikleri gibi ”Bölgeyi  kalkındıracak mı?’.Yoksa “Derelerimizi elimizden almayın” diyerek eylemlerini genişleten halkın dediği gibi, bu HES’ler Karadeniz’in sonunu mu getirecek.?
Görünen o ki, bu HES’ler Karadeniz’in sonunu getiriyor. Bu sel ve heyelanlar bunu gösteriyor. HES’lerle birlikte başka sebepleri de var.
Dolgu malzemeleri için ormanlarımızı yok ettiler, kayaları tepeleri indirdiler. Ormanlardaki büyük ağaçlar kesildi. Birçok orman kesilip, çay bahçeleri yapıldı.
Sahillerimiz betonlaştı. Dere yataklarına binalar yapıldı. Yaylalar özelliğini kaybetti. Şimdi de HES projeleri nedeniyle derelerimizi, ırmaklarımızı kuruttular. Dere yatakları değiştirildi..
                                             
HES  lobisi çok güçlü. Yerli müteahhitlerin arkasında yabancı lobiler olduğu söyleniyor. Köylü ihtiyacı için kestiği bir iki ağaç için savcılıklara sevk edilirken, HES projeleri  ve dolgu malzemeleri için indirilen kayalar nedeniyle ormanlar yok ediliyor

 Kurutulan dereler, bölgenin eko-sistemini değiştiriyor. Küresel ısınmadan dolayı Karadeniz’in özelliği artıyordu. Türkiye’nin her Bölgesi’nde çöl sıcakları yaşanırken, Karadeniz, kendine has soğuk ve yağışlı ortamını koruyordu.

Yapılan HES’ler nedeniyle dereler kurutulup, ormanlar yok edilince; Karadeniz’deki iklimde değişti, sıcaklar arttı ve etkisini bu yıl gösterdi.

Yaylalara yapılan ‘Yeşil Yol’ yaylaların eko sistemini bozdu. Tahribat olan  alanlara çim ekilecekmiş.. Yaylaya çim tohumu atmak. Eko sistemini bozmak demektir.. Bunlar olurken vatandaş, dedesinden, babasından kalan yayla ve mezra evlerini onaramıyor, tadilat yapamıyor..

İsrail ve Araplar başta olmak üzere yabancılara satılan  mülklerden söz etmemize gerek var mi? Bölgede turist kimliği ile cirit atan yabancı ajanlardan  devletin haberi vardır elbette. Gümrüklerde yakalanan turit kimlikli ajanların ceplerinde ve valizlerinde böcek, çiçek veya tohumların çıkması neyin nesi?
Karadeniz’in başına bela edilen, sebze ve yeşillikleri kurutan kelebekler, kimlerin eseri..? Nereden ve nasıl geldiler? Bakanlık nerede?

Ormanlarımızın içinde bulunan ve 100-150 yılda büyüyen Şimşir Karaağaç, Kestane ve Çam gibi özellikleri olan ağaçlarının kuruduğunu görüyoruz. Acaba neden?.150 yılda kurumayan bu ağaçlar nasıl  kimler kurutuyor?

Anlayacağınız, Karadeniz elden gidiyor. Karadeniz fokur fokur kaynatılıyor. Kalıcı ve radikal önlemler alınmasa, felaketlerin daha büyüğü arkadan geliyor.
Uyan Karadenizli. Uyan…