Toplum olarak, bir sınavı daha “ mide bulandırıcı ” bir şekilde sonlandırmış olmanın üzüntüsü içinde yazıyorum bu yazıyı.
Değerli İlim adamı, ilahiyatçı okur-yazar Hocam Yaşar Nuri Öztürk’ü kaybettikten sonra nefretle birbirine girmiş toplumun bir ferdi olarak…
Kendisine “ Allah Rahmet etsin “ diyenleri, “Vayyy efendim ona rahmet okuyamazsınız, siz de cehennemliksiniz! “ diyecek kadar kendisini haşa “ Küçük Allah “ sananlardan nasibini almış bu toplumun bir ferdi olarak!
Hurafelerin içinde yetişmeyen salt İslam ile bilinçlendirilen insanların, hurafelerle, uydurma hadislerle dini hayatını yönlendiren insanlar arasında yaşaması çok zordur. Hele bu hurafeci zümre, Kuran’ı Kerimi hatim edince iş daha da zorlaşır. Çünkü Kuran’ı okuduğu için anladığını da sanır böyleleri. Oysa yaptığı sadece Arapça harfleri yan yana getirerek ona ses vererek okumaktan ibarettir. Asla anlamamıştır. Çünkü dili bilmiyordur. Kelimelerin anlamlarını bilmiyordur. Şimdi sorun birçok insan ben Kuran’ı okudum der… Peki, ne anladın? Hiçbir şey…
En büyük ve atlanılan sorunumuz bu aslında…
Bu benim Yunanca harfleri tanıyıp, alfa-beta-gama vs yan yana getirerek okumamla aynı şey. Ama anlamlarını bilmiyorum. Sadece okuyorum.
İşte kendisini çok biliyor sanan ama cahiliyetin dibine batmış zümrenin kabullenemediği de bu. Çok şey bildiğini sanıp, hiçbir şey bilmemiş olmak.
Beni namaz ibadetiyle tanıştıran sevgili Yaşar Hocamdır. Namazı onun sayesinde kıldım. Çünkü “ oje ile abdest alınmaz “ diye kafalara sokma zırvalıklarının arasında kaldığımda, oje baskın çıkıp, süs daha cazip geliyordu. Fakat Yaşar Nuri hocam “ Kılabilirsiniz, kılında nasıl kılarsanız “ diye açıklamalar yapınca ben ve benim gibi birçok kadın namaza yöneldik. Benim gibi yüz binlerce kadın… Bunu kimse inkâr edemez! Kuran’ı Kerimi duvarlardan indirin okuyun! Anlamını okuyun… Hanefi Mezhebi Ebu Hanefi- Maturudi itikadında abdestsiz dokunamamak diye bir şey yok! Okuyun dediği anda milyonlarca insan Kuran’ı eline alarak okumaya başladı. Bunu da kimse inkâr edemez!( Peygamberimizin mezhebi olmadığını mezheplerin sonradan çıkma siyasi oluşumlar olduğunu öğrendiğim günden beri mezhepleri araştırıyorum! Bu da ayrı bir konu) Değerli Yaşar Nuri Öztürk hocam bu ülkede hiçbir din adamının yapamadığı devrimi yaparak insanları secdeye ve Kuran’a yönlendirdi. En büyük hizmeti o yaptı! Ama bu bizim hurafeci hocaların hiç işine gelmedi! Nasıl gelsin ki? Çünkü o Kuran’ı Kerim’i duvarlardan indirtmişti!
Dünyada okumadığı kitap, gitmediği yer kalmayan hoca Yaşar Nuri yalan söylüyor, ama oturduğu postun üstünden kalkmadan yan gelip yatan hoca doğru söylüyordu!
2000 yılıydı. Âdetimdir. Kadir Gecelerinde çok yakınlarımla birlikte tüm gece boyunca camileri dolaşırım. Sıra Sultan Ahmet Cami’ne gelmişti. Caminin önünde etrafı kalabalıkla kuşatılmış bir yobaz elinde bir kitap sallayıp Yaşar Nuri Hocanın aleyhine atıp tutuyordu. Ona göre rahmetli hocam bir iblisti. Bunu duyduğum anda oradaki binlerce kişiye aldırmadan o yobazın karşısına çıkarak “ Sen var ya sen asıl iblis sensin! Neden mi? Çünkü böyle bir mübarek gecede burada olmayan bir insanın arkasından dedikodu yapıp iftira atıyorsun! Sen gerçek bir Müslüman olsan peygamberimiz gibi yapar varsa bir günah onu örterdin! Sen korkunç kötü bir insansın! Ha ben var ya ben, ben iblis dediğin o adam sayesinde burada namaz kılıyorum. Allah ondan da razı olsun. Seni de Allah af etsin.“ dedim… Ne adamdan ne onu saran kalabalıktan tık ses gelmedi.
Geçen yıl bir gece vakti bu yaşadığım olay aklıma geldi. Gıyabında yaşadıklarımı, hissettiklerimi ona yazarak sabaha karşı 5 gibi bunu hocamın yazdığı gazetedeki mail adresine yolladım. Okuyacağından hiç ümidim olmamasına rağmen bunu yaptım. Malum bizim yoğun programlı vekillerimize yazsanız, ölseniz de cevap vermezler size! ( En son kadınlar gününde bölgemiz vekili Ayşe Sula Köseoğlu’nun meclisteki mail adresine ve sosyal medyada ki tüm hesaplarına yazdığım not gibi! Hala dönecek bana sayın vekilim. İnşallah danışmanları bir gün görürse!)
Saat 05.30 gibi Yaşar Nuri Hocamdan mailime cevap gelince çok şaşırdım. “ Aman hocam görmezsiniz sanmıştım “ dedim. Hocam soyadımdan kimlerden olduğumu sorarak onunla koyu bir sohbeti başlattı. O geceden sonra ne zaman aklıma din ile ilgili bir konu takılsa ona sordum. Hep cevap verdi. En son röportaj yapsak dedim. Ona da tamam dedi. Ayarlayıp arayacağım dedi. Aradı. Çarşamba günü yapalım röportajı dedi. Ben kafamdan vuruldum. “ Hocam Çarşamba sabahı Viyana’ya gideceğim dönünce yapsak olur mu? dedim. Olur dedi…
Olmadı. Ağırlaştı.
Toprağın bol olsun Hocam. Nur gölünde yat…