Hamza Yerlikaya
Gençlik ve Spor Bakanlığı Bakan Yardımcısı
Cumhurbaşkanı Başdanışmanı
Vakıfbank Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı
 
Bir yanda yoğun bakım servislerinde tavandan 20 TL ek ödeme alan hemşireler...
Bir yanda tek kuruş ek ödeme alamayan hasta bakıcı, temizlik görevlileri, laborantlar...
Bir yanda maaşına gelecek 100 TL’lik zamma ömür adayan emekliler...
Bir yanda da hiç bir şey üretmeden, 2-3 twitle her yerin yönetim kurullarına postu serip 3-4 maaş alan bürokratlar...
 
Hepiniz muhafazakar geçindiğiniz, dilinizden Allah’ı düşürmediğiniz için soruyorum...
1- O maaşları hak ettiğinize gerçekten inanıyor musunuz?
2- “Yok yaa, ben her yerde olmayayım, diğer emek verenlere de yer açılsın” diyor musunuz?
3- Torpilli olmasaydı yine o makamlarda olur muydunuz?
 
Bu kadar...
 
İkisi de sosyal medya fenomeni-ydi. Biri geçen hafta 31 yaşında kalp krizi geçirerek ölen 1 milyon takipçili Caner Çalışır.
Diğeri hayatta. Onun adı da Selin Ciğerci. 2.6 milyon takipçisi var.
Selin Ciğerci arkadaşı olan Caner Çalışır’ın öldüğü sabah “Bu gün hayatımın en kötü günlerinden birini yaşıyorum, mekanın cennet olsun arkadaşım “ diye yazarak rahmetli Caner ile çekilmiş bir fotoğrafını paylaşınca saat tuttum.
Neyin saatini mi?
Acının...
Bakalım  “ hayatın en kötü günlerinden biri olan” günün acısı kaç saat sürecekti?
Elbette tahmin ettiğim gibi oldu sıralama.
Kendisini sanatçı olarak tanıtan Selin Ciğerci tam 4 saat sonra sayfasından reklamlar, ertesi sabah da “ Günaydııııın, ne güzel gün, karşı bina vs vs.” Diye paylaşım yapınca hiç şaşırmadım.
Ama üzüldüm.
Kendi adıma değildi üzüntüm. Onu takip eden gençler adına üzüldüm.
Çünkü ne yazık ki artık onlar dünyayı böyle öğreniyorlar.
Acıların değersiz olduğunu öğrenerek büyüyen birinden, yarın öbür gün ne kadar merhamet bekleyebilirsiniz?
Hani “Yeni Dünya Düzeni” diyoruz ya... İşte o düzen tam da bu!
“Yaşanmışlıkların değersizliği”  üzerine kurulmuş bu düzende, geçmişinizi, en büyük acınızı, anılarınızı 3-5 saate unutabiliyorsunuz.
Geçmiş yıllar da yaşanan o 40 günlük yaslar, artık 4 saate inmiş durumda.
İş bir tek yapacağınız Sosyal Medya paylaşımına kalıyor. O acı ve duyar dolu paylaşımınızı yaptıktan sonra, insanlar da o paylaşımın altına üzüntülerini, taziyelerini ya da hassasiyetlerini paylaştıktan sonra her şey bitiyor.
Tabiri caizse her şey, hiç bir şey olmamış gibi devam ediyor.
Bir yandan bu satırları yazarken bir yandan da empati yapıyorum.
Ölmüşüm... En sevdiğim arkadaşım da “ Bu gün hayatımın en kötü günü... Canım arkadaşım İnci’mi kaybettim. “ diyerek birlikte çekildiğimiz bir fotoğrafımızı paylaşıyor ...
Aradan 4 saat geçiyor ve arkadaşım Sosyal Medyasında bir paylaşım yapıyor...
“ Mmmmm helva da şahane! “
 
Tanrım ne feci!!!

Mancacı... Hiç duydunuz mu bu kelimeyi?
Osmanlı zamanında, derneklerin etkin ve yetersiz kaldığı bölgelerde maaşlı memur gibi para karşılığında sokak hayvanlarını besleyen kişilere verilen admış mancacı.
Yer: Ankara Gölbaşı Emirler Köyü.
Azıcık vicdan sahibi olanların dahi bakmaya kalbi dayanamayacağı türden bir görüntü!
Minicik bir yavru çoban köpeği... Kulağı kopmuş, vücudu parçalanmış, her yanı yara bere içinde!
Bunu o köpeğe yaptıran iki çocuk!
Yaptıran diyorum, çünkü çocuklar bu yavru köpeği parçalasınlar diye özel yetiştirdikleri kendi köpeklerinin önüne atıyor! Ve diğer köpekler de yavruyu parçalıyor.
O çocuklar da bunu zevk içinde seyrediyor!
Ne psikopatça bir davranış!
Yanlışlıkla bir yerimizi kestiğimizde canımız nasıl da acıyor öyle değil mi?
Varın düşünün o yavrunu çektiği acıyı!
 
Sokakta yaşayan hayvanlar aç kalmasın diye halkın toplaşarak beslemeci tuttukları o günlerden, sokakta yaşayan hayvanları parçalatmak üzere, çocuk yerine cani yetiştiren ebeynlerin çoğalarak arttığı bu günlere...
 
Gel de kahrolma!