Dokunulmazlıkları var. Haricinde özel şirketleri yani ticarî gelirleri var. Eşleri dahi diplomatik pasaport alabiliyor. Sekreterlerinin maaşlarını da devlet ödüyor. Bir ara, trafikte kırmızı ışık kuralına uyun bari denildi, iktidarı muhalefeti hep bir ağızdan ağlamaya başladılar.

Seçim dönemlerinde ıkına sıkıla çarşı pazar gezerken yola gördükleri bir fakirin cebine para sıkıştırmayı adamlık zannederler. “Milletin karnı aç!” diye demagoji yaparlar ama en ucuzu 350 bin tl olan makam araçlarıyla meclise giderken arabanın camını bile açmazlar ki sokağın, yaşadıkları ülkenin gerçeği yüzlerine çarpmasın. O ceylan derisi koltuklarda dört yıl oturduktan ve bunun çoğunu şekerleme ile geçirdikten sonra emeklilik hakkı kazanabilirler. Her gece canlı yayınlarda danışıklı dövüşürler; AKP’linin de CHP’linin de hangi kıyı şeritlerini hangi dümenlerle imara açtırdıkları iyi bilinir ama bir yerlerde karşılaşmaya görsün bizim Çorumlu, Trabzonlu, Vanlı… Hemen ayağa kalkılır ön iliklenir!

Adam havalarda, üstten bakıyor. Konuşması falan bi’şekil. Ne iş, diyorum; amcasının oğlunun kayınbiraderi milletvekili şoförüymüş…Durum bu kadar vahim yani!

Eylül ayı…Kırşehir’i geçerken bir benzinlikte durdum. Bir kahve alayım diyecektim ki kırmızı plakalı üç araçtan inen üç iri koruma istasyonun marketine daldılar. İhbar var falan sandım, öyle bir saldırıyorlar sağa sola! Meğer arabada bekleyen siyasetçinin karnı guruldamış; tam dört torba abur cubur aldılar. Tam dört torba bisküvi, çikolata, şekerleme. Marketi talan edip çıktılar. “Üstat bir kahve…” diyemedim, korumalardan biri geri döndü, hışımla tekrar girdi: “Eti puf var mı eti puf?”. Onu da aldı gitti.

*

Sadece vicdanen değil, mantık olarak da garip geliyor bana; kendi isteğiyle yani gönüllü olarak yaptıkları işin karşılığında milletvekillerine maaş ödenmesi. Ödeniyorsa da neden bu kadar çok? Kim zorluyor onları siyaset yapmaya? Din için, millet, cumhuriyet için gelmiyorlar mı oraya? E yapsınlar işte, hayır yani ben mi diyorum gidin mecliste birbirinize girin diye…

Bakın sorun şu;bugünün milletvekilleri (bütün partiler) artık kendilerini sıradan insan olarak da görmüyorlar, anlamıyor musunuz? Sağcılık, solculuk, dincilik değil bu. Başka bir yaşam onlarınki; apayrı bir dünya… O makam, o makam arabası, o danışmanlar, sekreterler, enfes yemekler, akıl almaz maaş ve sınırsız haklardan sonra seninle, benimle aynı dili konuşamazlar. Yunan efsanelerindeki gibi; yukarılarda, ayrı ve göz kamaştırıcı bir makamın insan görünümlü kralları olarak yaşamaya alışmışlar. Sen fakirsin, sen işsiz ve evet sen şehit yakınısın… Fakat sorun şu; bunları kime anlatıyorsun? Diş protezine bile para ödemiyor bu adamlar! Seninle aynı dünyadan değiller, senin çığlığın yalnızca boğuk bir vızıltı onlar için çünkü onları şımarttın, hak etmedikleri bir konuma yükselttin onları…İlahlaştırdın!

Lütfü Türkkan bir video yayınlamış; “talihsizlik” demiş ettiği küfür için. Talihsizlik senin parlamento maaşı alıyor olmandır Lütfü Bey! Talihsizlik, bu ülke halkının; hem de entelinden danteline kadar hepsinin şu büyülü kelimeye tapınmasıdır: Milletvekili…!

Bir türlü anlatamadık; asil bizleriz, vekil onlar. Yine de hepsini birer ilah, birer sultan gibi görmek nasıl bir gaflettir! Sözüm ona halkçılar bile vatandaş ile aynı konumda görünmekten neredeyse utanıyorlar; makam araçlarının kırmızı ışıkta durması önerilince CHP’li Erdal Aksünger bile “Ya şimdi.. Olmaz ki ya!” falan demişti.

Kusura bakmayın, millete zaten her gün küfrediliyor! Lütfü Bey, mecliste bedava yediği yemeğe de küfretmemiş miydi? Sıradan insan ile aynı yemeği yemek bile rahatsız etmişti onu, hatırlayın. İşte mesele bu; ideolojik değil, ruhsal bir sapkınlık… Milletvekilliğinin artık insanüstü bir makam olarak kabul edilmesi hepimizin sonunu hazırlıyor…600 zengin, mecliste daha da zengin oluyor ve bunun adına siyaset dediğimiz için içlerinden biri o şehit yakınının boynunu sıkıyor! Sen sıradansın, sen fakirsin, sen sadece bir insansın diye düşünerek boynundan eziyor onu, adamın üstüne çöküyor! Neden? Siyasal bir mesele değil bu, ona bahşedilen sınırsız haklardan ve ihtişamdan dolayı dışarıdaki herkesi ezilecek böcek gibi görme kibri... Yıllar önce AKP’li bir bakanın, kendisini karşılamaya gelen vatandaşa göbek attırması gibi.

Ayın on beşinde maaş alıp borç ödeyen polis bile “hop birader!” demiyor bir tekme de o atıyor şehit yakınına. Neden? Çünkü milletvekili tapınılacak bir varlık! Diğeri kim? Vatandaş… Vatandaş mı? Hani şu çiftçilik yapan, kira ödeyen ve kırmızı ışıkta duran alt tür… İşte bu, kendimize kendi ettiğimizdir. Yazıktır