Şiir dinletisini müzikal bir ortamda sunacak olan Ahmet Sancak'a bu etkinlikti Tuğçe Varış, Apolos Lermi ve Şair/yazar Yasmin Korkut eşlik edip sahne alacaklar.
 
Şair Sancak, "Keyifli bir sanat gecesi olması için biz hazırız. Bu itibarla 14 Temmuz  akşamı saat 20'de Ortahisar Belediyesi  çok amaçlı salonunda olacağız. Sanatsever halkımızın teşrifleri  bizi onurlandıracaktır" dedi.
 
Şair Sancak,
“İnsan; bu dünyada sesiyle vardır.
Ruhunun sesiyle söyleyecek bir şeyleri olmalı.
Hepimizin içinde geçmişte yaşamış olduğu duygular saklıdır.
Bu duyguların varlığını, bazen şiirlerin eşsiz dizelerinde bazen de bir şarkının o hisli nakaratında buluruz kendimizi.
Şiirler içten gelen seslerin gerçekliğini taşır.
Şairin şiir dünyasını oluşturan duygular,
Onun kişisel yapısı ve dünya görüşüdür. Hayatın içinde var olan duygularımı bu albüme taşıdım. Dolunay albümü ile bir çocukluk hayalimi gerçekleştirdim. Belki de asla bir daha şiir yazmayacağım, okumayacağım, bu ilk ve sondu.
 
Yüreğimden gelen en duyarlı tarafımla size sesimle sözümle duygularımı iletiyorum. Kederli bir ses ve sözlerden oluşan bu albümü beğeninize sunuyorum.“Karadenizliler onu Taka Gazetesi’nin İmtiyaz sahibi olarak tanıdı.Köprübaşı ilçesinde doğan Ahmet Sancak, genç yaşta gittiği Almanya’da girişimcilikte başarı basamaklarını tırmanıp, marifetin iltifatla buluştuğu noktaya gelmiştir. Sanatın ve sanatçının yanında olan Ahmet Sancak, yaşamında oluşan boşluğu sanatla buluşturup, sanatın ve şiirin hayatında vazgeçilemez bir renk olduğunun farkındalığını; “Ört Üstüme Sesini” şiir kitabıyla taçlandırmıştır.
 
“Dolunay” isimli şiir albümüyle sevenlerine merhaba diyen Ahmet Sancak’ın klipleri zaman zaman şiir dostlarıyla buluşmaktadır. Yaratılma nedeni olan aşk, “cihan ülkesinin sultanıdır, sevginin en mükemmel şeklidir. Fuzuli’den atıfla: “Aşk imiş her ne var âlemde / İlim bir kîl u kal imiş ancak.” Gönül dostlarının betimlemesiyle, “Sarmaşık nasıl sardığı her yeri istila ederse, aşk da girdiği kalbi ve vücudu öylece istila eder.” Ak kağıdın üstüne yazılanlara gönül düşürdü. Mürekkebi sevdi, imayı sevdi, imgeyi sevdi. Okumayıda yazmayı da çok sevdi, okulun ilkini de ortasını da yükseğini de okudu. Ne de olsa okuduğu şairler okunmayacak, okundukça da unutulacak şairler de değildi.
 
Tıpkı yazdıkları satırlar da yüreklerin duvarlarında hapis kalacak kadar mahsun olmadığı gibi. Bu güzelim çileyi, ateşten hırkasını örtünmüştü.Sonunda en zorlu hırkayı giymeye aday oldu. Sadî’den, Hayyam’dan, Galip’ten, Fuzuli’den, Haşim’den, Yahya Kemal’den, Nazım’dan, Aragon’dan, Rimbaud’dan, Hugo’dan, Baudelaire’den, Geothe’den, Nietzsche’den, Brecht’ten, Mörike’den, Trakl’dan, Hutten’den, Hölderlin’den, Heine’den, Rilke’den, Schiller’den gelen mirasın bekçisi olmaya karar verdi.Dünya bir imge deryasıydı ve okuyan yürek susmamaya karar verdi."
İşte böyle ifade ediyor sanata bakışını şair.

 
Editör: TE Bilisim