Dün Ayasofya Camisini ve müzesini gezdik. Trabzon'un önemli tarihi eserlerinden Ayasofya müzesinde yapılan alelusul çalışmalarla camiye dönüştürülen bu mekandaki değişiklikleri gözlemledik. Etrafında geçici düzenlemeleri gördük. İç mekanda namazın ruhuna uygun olmayan fresklerin  perdeleme yöntemiyle kamufle edilmesi, gelecekte yeni bir düzenlemenin kaçınılmaz olacağı izlenimini edindik. Yani daha işin başındayız. Müzeyi ya da yeni sıfatıyla camiyi iyice inceledik. Kadın cemaatin namaz kılması için ayrılan küçük bölümde açıkta kalan fresklerin olduğunu gördük. "Bu haliyle burada namaz kılınmakta mıdır? " Dediğimizde, fahri görevli olduğunu söyleyen genç Muhammet; "bunlar kalacak, örtülmesine de gerek yok. Çünkü kıble yönünde olmadığı için namaz kılınmasında bir sakınca görülmemektedir" dedi. Oysa bizim derin hocalar(!); Bırakın resmin olduğu yerde namaz kılmayı, "resmin olduğu yere melekler gelmez" der dururdu... Sonra rahmetli ninem yaptığım resimlere ve çizdiğim karikatürlere karşılık dedi de dedi; hocanın dediklerinin benzerlerini... Hatırlıyorum da Müftüye, "bana bu ödülü karikatür dalında veriyorsunuz ona göre demiştim. Müftü beyde "biliyorum ve tebrik ederim" demişti. Bunun üzerine mikrofona, herkesin duyacağı bir şekilde; "Allah'ım şahit ol. Karikatür günah değildir diye müftü bana ödül bile verdi" demiştim. Evet anımız esprili olsa da gerçekti. Şimdi tekrar konumuza dönersek, Bu camiye dönüştürülmüş kiliseden bozma mekanda hayal mahsulü çizimlerle Allahın resulünün yani İsa Peygamberin resim edilmesi, İslam adap ve ölçüsüne uymaz. O halde o görsel orada olduğu halde, nasıl olur da o mekanda ibadet yapılabilmektedir? Bunu biri bana anlatsın, anlatabilirse. Cami dışındaki bir yönüyle çimlerin sulanmasına, diğer yönüyle abdest alınmasına yönelik tertibatın kurulması da aceleciğin talimatlarına cevap olarak gözümüze çarpmaktaydı. Diğer taraftan, eski müze, yeni cami avlusunda mini etekli ve askılı kıyafetlerle dolaşan yerli, yabancı turistler ve onlara öfke dolu bakışlarla bakan cami cemaatinin yaklaşımı beni hayli düşündürmektedir. Hatta "keşke burası böyle kalsaydı da bu çıvarda çok daha büyük hacimli bir cami yapılsaydı" diyorduk ki, bize kulak kesilen bir hemşerimizden çok manidar nasihatler aldık. Nasihatlerden de öte sözde dini bilgiler bile aldık. Öyle ki, Hıristiyanlığın olmadığını... Sonradan uydurulduğunu öğrendik bu bilge(!) zevattan. Daha fazla bulaşmadan derhal yanından uzaklaşırken, anlıyoruz ki bu şahıs o civarda zaman geçirmekte, gelen giden yerli ve yabancı turistlere sataşmaktadır. Son olarak, kiliseler de, camiler de Allah'a ibadet edilen mekanlardır. lakin bu şehirde dinince ibadet edecek Hıristiyanlar maalesef yok denecek kadar azdır. O nedenle anılan bu yerin, kilise olarak kalmasına gerek olmadığı aşikardır. Ancak camiye dönüştürülen bu yerin tarihi eser hüviyetinde olması nedeniyle sürekli ziyaretlerle ibadet ortamının gerektirdiği sükuneti bozacağından, müze olarak kalması çok uygun olacaktır. Öte yandan bu çıvara bir cami gereksinimi var ise, Trabzon halkı her zaman ve her yerde yaptığı gibi, derhal camisini yapmış  ve  yapacaktır görüşündeyim.
Editör: TE Bilisim