OSMANLI’NIN DA CUMHURİYET DÖNEMİNİN DE MERKEZİ

Fakat bu alanın tarihte farklı isimlerde tanımlandığı görülmektedir. Mesela 1847 yılında Trabzon’u ziyaret eden Feruhan Bey, bu alan için Gavur Meydanı tanımını kullanır.  


Aslında Şehrin doğusunda, İskele Caddesi’nin bitiminde bulunan alan, “Meydan’dı. Osmanlı dönemi öncesinde hipodrom ve ticaret mahalli olarak kullanılan, Komnenler zamanında bile Farsça kökenli “Meydan” adını taşıyan bu alana Osmanlılar, genellikle “Meydan-ı Şarkî” demişlerdir. Bunun dışında “Kâfir Meydanı”, “Gâvur Meydanı” veya “Frenk Meydanı” gibi isimler de kullanılmıştır. 


Çünkü bu bölgede genellikle gayrimüslimler yaşamaktaydı ve Meydan’ın altındaki mahallenin ismi “Frenk Mahallesi” idi. Tanzimat döneminde Meydan’a verilen isimlerden birisi de “Kervansaray” idi.  Söz konusu Meydan 1908’de ilan edilen II. Meşrutiyet döneminde ise “Hürriyet Meydanı” ismini aldı. Hatta Rus işgal yıllarında bu meydana, Nikolayevski Meydanı ismi bile verilmiştir. Kurtuluştan sonra tekrar “Hürriyet Meydanı” denilmişse de, sonraki yıllarda “Meydan” ismi ön plana çıkmıştır. 
Meydan’la ilgili Antony Bryer şunları kaydeder; “Meydan, farklı kimlikler altında 1314 yılından itibaren bazen bitişikteki kale ve Güzelhisar burnu kastediliyor olmakla birlikte, bugün Taksim ya da Gavur Meydanı olarak adlandırılan yerdir. Doğu varoşlarında muazzam büyüklükteki alanda bir zamanlar kervanlar toplanmakta ve buradan yola çıkmaktaydı. Öyle ki,  19. yüzyıl kervan ahırları burada yer almaktaydı.(Şu an ki otobüs durağının yerinde). Meydan, aynı zamanda dinsel paskalya törenlerinin yapıldığı, bu esnada Büyük Kommenlerin, tebaları tarafından alkışlandığı yerdi. Tournefort’un 1701 yılındaki gravüründe, ön planda ve ilgi çekici bir şekilde bulunan bu mekân, ismini yerel Hıristiyan mahallesine de vermiştir. Bütün ortaçağ, Rum ve Batı kaynakları söz konusu alanı Türkçe adı olarak Meydan ile kaydetmişlerdir. 


1974’DE ATATÜRK ALANI OLDU


Ta ki, 1974 yılına kadar... Belediye Meclis tutanaklarında; “Cumhuriyetimizin kurucusu ve askerlerin en büyüğü aziz Atatürk’ün adı ile bugüne değin hiç hiçbir cadde ve meydanımız şereflendirilmemiştir”  denilerek bir görüşme açılmış ve yapılan müzakere sonucunda, Belediye Meydan Parkı’nın, Atatürk Alanı olarak değiştirilmesi hususu reye sunulmuş ve ekseriyetle kabul edilmiştir”   


Aslında Atatürk’ün ismi, önceki yıllarda Trabzon Belediye Meclisince bir mahalleye verilmişti. 1966 tarihli Meclis toplantısında üyelerden Haydar Üçüncüoğlu’nun teklifi ile Ayasofya Mahallesinin Atatürk Mahallesi olarak adlandırılması oya sunulmuş ve ittifaka yakın bir ekseriyetle kabul edilmiştir. Ancak Meclisin aldığı bu karar Valilikçe onaylanmamış olacak ki, Atatürk Mahallesi ismi, bir daha gündem olmamıştır.  


Biz yine dönelim Meydan’a… Trabzon halkı bu gün, çoğunlukla burayı Meydan veya Meydan Parkı olarak adlandırmakla birlikte, Parkın şimdiki resmi adı;  “15 Temmuz Şehitler ve Hürriyet Parkı’dır. Ancak değiştirilen, parkın ismidir. Meydanın ismi ise hala, Atatürk Alanı’dır.


İLK BOMBA VE İLK ŞEHİT


Bu meydanın şehrin hafızasında kötü hatıraları da vardır. Mesela Kurtuluş Savaşında Trabzon’da ilk bombanın düştüğü ve ilk şehitlerin verildiği yer yine burasıdır. 1940 senesinde bir arkadaşına şehri gezdiren gazeteci Cevdet ALAP, dönemin Yeniyol Gazetesinde, Trabzon’a ilk güllenin nasıl düştüğünü şöyle anlatır; 

“Umumi Harp başlamış, ateş alev alev Avrupa’dan bize doğru sam rüzgarı dehşeti ile esmekte, 1914 Ağustos ortalarında tıpkı bu günkü halk, harbin vuran kıran, birbirini tutmayan ajanslarını büyük bir hassasiyetle takip etmekte, bu günkü [2. Dünya Savaşı yıllarında]  hava ve alaka o zaman da bütün yüreklere hakim.. Bu güneşli günün öğlesine doğru, herkes işinde gücündeyken Batum cihetinden ufuklarda vapurdumanı belirdi. Ne Hükümet, ne millet hiçbir malumata sahip değil... Dumanlar gittikçe büyüyor ve kalabalık, dumanın gemilere ait olduğunu anlıyor… Başta Vali Cemal Azmi olduğu halde bütün daireler erkânı, memurları bizim donanmamız zannı ile istikbale ve halkta sahillere, görünür yerlere akın ederek seyre gidiyorlardı…[bizde] doğruca Kemerkaya sahilinde soluğu aldık. Tam sahile inmiş ve yüzlerce kadın erkek, çoluk çocuk arasında yer alınca, amiral gemisinin bir işareti üzerine dört gemiden grup ateşi yapıldı. İskeleden Vali ve saire dört çifte kürekli sandalla limandan gemilere doğru [karşılamak kastı ile] ilerlerken şaşırdılar ve biz seyirciler de; “işte limanı selamlama topları atılıyor. Şimdi Kale’den de mukabele başlayacak diyor ve gözler Kale’ye çevriliyor. Bir de Kaleden mukabeleyi görünce; Yaşasın! Diye bağırıyorduk. Bir an içinde bir panik, bir panik, ana baba günü, kaçan kaçana… Tenceresi ateş üstünde, çocuğu uykuda, hamamlardan çıplak, berberlerden yarı traşlı, can kaygusuyla şehir halkı şaşkın şaşkın sağa sola koşuşuyor… İlk yaylım ateşte, ilk gülle Cihan Oteli’nin deniz cephesine çarpıyor, ikinci gülle Belediye Parkına düşüyor. Ve iki neferle bir jandarma binbaşı şehit oluyor… İşte bu otelin önünden ne zaman geçsem, o günün hatırası kafamda tazelenir.”  

MEYDAN’LA ÖZDEŞLEŞEN BİNALAR

Şehir dediğin, meydanından belli olur. Zira her kentin bir meydanı ve o meydanın kendine mahsus unsurları vardır. Tarihten bu yana, Trabzon kent meydanında kendine has ve o meydana mührünü vuran, o meydanla özdeşleşen, kimisi hala ayakta, kimisi ise tarih olmuş yapılar vardır. Bunlardan ilki Trabzon Belediyesi Binasıdır. Zira kaynaklarda geçen Belediye Meydanı denilince, bu binanın önündeki geniş alan anlaşılır.


Belediye binasından önce şehirde bir Belediyenin olması lazım gelir. 1953 yılında Belediye Başkanlığını yürüten Muzaffer Korlu’ ya göre Trabzon Belediyesi 1878 yılında,  Trabzon Büyükşehir Belediyesi’nin Resmi İnternet sitesindeki bilgiye göre ise (güçlü bir işaretle, yani tahminen) 1868 yılında kurulmuştur. 


Kaynaklarda Belediye Binasının 1882 yılında kurulduğu belirtiliyor.  Ancak Yıldız Sarayı Albümünde II. Abdülhamit dönemindeki resimlerde bu bina telgrafhane olarak gösteriliyor. Demek ki Belediye Binası, ilk önce Telgrafhane olarak kullanıldı, sonra Belediye Binası oldu.


İSKENDER PAŞA MEDRESESİ


Fakat eskiden bu günkü Belediye Binası’na bitişik bir bina daha vardı ki, bu binanın adı; İskender Paşa Medresesidir. Bu Medrese ve arkasındaki aynı isimdeki Cami, Trabzon Valiliğine muhtelif dönemlerde dört kez atanmış, toplam on iki yıl Valilik yapmış olan İskender Paşa tarafından yaptırılmıştır. Medrese, Belediye binasının doğu cephesine bitişik iki katlı ve Cami’nin kuzeyine denk gelen bir yapı idi. Yapım tarihi tam olarak bilinmemekle beraber, vakfiyeden yola çıkarak caminin yapıldığı 1529 yılında inşa edildiği söylenebilir. 1875 senesinde dönemin Valisi Saffet Paşa tarafından tamir ettirilerek vakıf için birkaç dükkânın da ilave edildiği Medrese, alınan karar doğrultusunda 1947 yılında yıktırılmıştır.  
Medrese binasının neden yıkıldığını anlamak için yıkım kararının alındığı Belediye Meclis tutanaklarına müracaat etmek en sağlıklı yoldur. Ancak o tarihten 14 sene öncesinde, 1934 senesine ait Yeniyol Gazetesi’nde, Medrese binası ile ilgili verilen bilgiyi atlamak istemiyoruz;


 “İskender Paşa Camiinin dış kapısı üstüne tesadüf eden medrese odalarının önündeki döşemenin bir kısmı çökmekte, bu durumun gerek üst katlarda dolaşmakta olanlar ve gerek her daim camiye gidip gelenler için büyük bir tehlike arz etmektedir.”   
Demek ki o yıllarda Medrese bakımsızlıktan neredeyse yıkılmak üzeredir. Ayrıca Medrese’nin resimlerde görünen giriş kapısının, aslında şu an İskenderpaşa Cami bahçesinin kuzey girişinde muhafaza edilen kapı olduğu,  yani Medrese binasından kalan tek hatıranın bu kapı olduğu anlaşılmaktadır. Aslında bu kapı medresenin değil, Caminin kapısıdır. Bunu yine o döneme şahitlik eden Yeniyol Gazetesinde yer alan bir yazıdan çıkartıyoruz;  ”İskender Paşa Camii ile hariminin ve İskender Paşa sandukasının meydana çıkması için, cami kapısına dokunulmamak şartıyla, sıra kahveleriyle, [medrese] odalarının yıkılması kâfi gelecektir”  denilmiştir. 


NEDEN YIKILDI?


İskender Paşa Medresesi’nin yıkılması konusu, 1947 yılının ikinci ayında toplanan Belediye Meclisi’nde; “İskender Paşa Camii önündeki eski medresenin yıktırılarak, en münasip bir yerinde umumi hela yaptırılması hakkında, üyeden Hüseyin Çulha ve arkadaşları tarafından on yedi imzalı önerge” ile olmuştur. 


Medrese binasının yıktırılması ile ilgili söz alan Bekir Sükûti Kulaksızoğlu; “Hakikaten bu çevre içinde kalan bu mübarek caminin bir sanat abidesi ve bir gönül alıcı güzelliği ihtiva ettiğini ve bu mübarek caminin meydana çıkarılması sureti ile bu sanat abidesinin şerefleneceğini ve Belediye Meydanı’nın da tabiatıyla kendiliğinden süsleneceğini” söylemesi üzerine, Medresenin Belediye tarafından istimlak edilerek yıkılmasına ve o civarda bir yeraltı tuvaleti yapılmasına karar verilmiştir. 
Başlıktaki sorunun tam cevabı, 1948-1949 Yılları Trabzon Belediyesi Mesai Raporunda aynen şu şekilde cevaplanmıştır; “İskender Paşa Camiini şereflendirmek maksadıyla, bu caminin önünde mevcut ve tarihi değeri olmayan medrese binası Vakıflar İdaresinden alınarak yıktırılmış ve Caminin önü açılmıştır.”  


Bu arada Belediye’nin arkasında İskender Paşa’nın mezarının da bulunduğu alanın, komple mezarlık olduğunu, Belediye’nin 1959 yılında Vakıflara ait olan mezarlık arsasını başka bir yerle mübadele ettiğini belirtelim.  Meydan Mezarlığı olarak da bilinen bu mezarlığın 1930’lu yıllarda son derece bakımsız olduğunu ve “hayvan merası” haline geldiğini ve şikâyetlere neden olduğunu da tespit ediyoruz.

Fatih Erol

Editör: TE Bilisim