Uzunca bir zamandır üzerinde çalıştığımız Trabzon Belediyesi arşivinin, şehrimizi, kültürünü ve insanımızı anlamaya yönelik zengin bir kaynak olduğu kesin. Bu kaynağı incelerken ilimizin ve bölgemizin en önemli tarımsal ürünü olana fındığın tarihçesini burada bulacağımıza ihtimal vermiyorduk. Ancak 1949 tarihli “Fındığın Ana Vatanı” konulu Encümen kararı bu yargımızı değiştiriyor.

Belediye Encümeni’ne fındığın tarihçesi ile ilgili konu nasıl geldi merak ediyoruz;

1949 senesinde Fındık İhracatçıları Birliği Umum Kâtibi ve Giresun’da Karadeniz Bölgesi Fındık Raportörü olarak görev yapan Kemal Peker, Trabzon Belediyesi’ne bir dilekçe ile başvurur. Dilekçede Trabzon’un başlıca ihraç mahsulü olan fındığın, tarihi vesikalara dayanarak eski devirlerde Orta Asya’dan Trabzon’a getirilerek, burada yetiştirildiğini ve ana vatanının Trabzon olduğunu yazar. Ardından bu bilgilerin Trabzon Belediyesi defterine kaydedilip sicillendirilmesini ve son vesikanın bir levha haline konularak Trabzon Belediyesine mâl edilmesini talep eder.

Bakalım Kemal Peker hangi tarihi vesikalara dayanarak bu yargıya varmıştır. Belediye Encümen kararına yansıyan bilgiler şunlardır;

FINDIĞIN ÖZ VATANI TRABZON

“Geçimi doğrudan doğruya fındığa dayanan Karadenizlilerin bu baş tacı mahsulünün topraklarımızdaki köklerini araştırıp bulmak için on beş yıldır üzerinde ısrarla durarak, Dünya arşiv ve kütüphanelerinde yapılan araştırmalar neticesinde [elde edilen sonuç şu şekildedir];

Fındığın yaradılış menşeinin Asya olduğu ve tarihin akın kolları ile İran’a, oradan da Trabzon’a getirildiğinin kayden sabit olduğu, Çin’den getirilip, tercümesi Ankara Tarih ve Coğrafya Fakültesinde yaptırılan vesikaya göre; 4.786 yıllık ve Yunan kaynaklarına göre ise, milattan önce 372-287 yılları arasında yaşamış olan Aristo’nun öğrencisi (Teofrastos)’un dünyaca meşhur ilk Nebatat İlmi kitabına göre, 2.320 yıllık bir geçmişe sahip [olan fındığın] öz vatanı Trabzon’dur. 

Theophrastus kitabında (şöyle demiştir);

“Pontus Cevizi- Karadeniz fındığının kurtarılıp, meyve verir hale konması için, kökten alınıp başka yere dikilmesi lazımdır.”  Yaradılışı bu kadar ileri götürülen fındıklıkla ilgili önemli bir vesika da Madrid Milli Kütüphanesi’nde bir seyahatname de bulunmaktadır. İspanya kralı 3. Hanri tarafından 1403 yılında Timurlenk nezdinde elçi olarak gönderilen mabeyinci RoyGodzalezKlavyo’nunseyahatnamesine göre, 545 yıl önce Venedikli gemilerin Trabzon’dan fındık yükleyip götürdükleri şöylece anlatılmaktadır;

“Eylülün 17. Günü Trabzon’a vardık, fındık yüklü bir gemi İstanbul’a gidiyordu. Hava müsait olmadığı için bu gemi Trabzon garbında altı mil mesafede olan (Platon) şimdiki Pulathane’den geri dönmüştü. Gemi Messer Nicolas Cjan adlı bir kaptanın idaresinde idi. Bu gemi ile 25 günde İstanbul’a vardık. 22 Ekim 1403.”

Dilekçedeki bilgiler bu şekildedir. Trabzon Belediye Encümeni konuyu değerlendirir ve şu kararı alır;

“Komisyonumuzca yapılan görüşmelerde; Trabzon’un başlıca ihraç mahsulü olan fındığın tarihi vesikalara göre eski devirlerde orta Asya’dan Trabzon’a getirilerek, burada yetiştirildiği ve tarihen olduğu gibi bu gün dahi memlekete döviz getiren bir kazanç mahsulü olan bu güzel gıda maddesinin ana vatanı Trabzon olduğunun tarihleştirilmesi ve bir levha halinde Belediye Meclisi salonuna asılması karar altına alınmıştır.” 

1949 yılında fındığın tarihçesininBelediye Meclis salonuna asılıp asılmadığını bilmiyoruz. Ancak 1996 senesinden beri Trabzon Belediyesi Meclis Salonunu bilen bu satırların yazarı,  meclis salonunda böyle bir levhaya rastlamamıştır.

BİLİM İNSANLARI NE DİYOR?

Meclis kayıtlarına giren bu bilgileri, fındık uzmanı dostumuz Prof. Dr. Ali İslam ile paylaştık. Onun verdiği bilgilerle konuyu biraz daha detaylandıralım; Karadeniz’de kültür fındığının varlığını gösteren ilk kaynak, yaklaşık 2500 yıl önce, Herodot Tarihi adlı eserde fındığın Karadeniz’in doğusunda yetiştirildiği yazılmaktadır. Bu eserde yetiştiriciliğe dair bilgiler ve fındıktan nasıl yağ elde edildiği anlatılmaktadır. Fındık yetiştiriciliğine dair daha detaylı bilgiler ise M.Ö. 3. yy da Theophrastos tarafından kaydedilmektedir.  Türk kaynaklarında fındık ağacından söz edilen en eski eser M.S. 8. Yüzyıldadır. Uygur Destanı'nda fındık ağacının Uygurlar açısından kutsal bir değer taşıdığı ifade edilmektedir.

Yine 10. yy da İbn-i Sina’nın "El kanun fi't-tıbb" adlı eserinde fındığın tıbben faydaları anlatılmaktadır. Osmanlılar döneminde yazılı kaynaklarda 14. yy da Cenevizliler tarafından Trabzon’dan fındık ithalatı yapıldığı yazılmıştır. Yine 15. yy da Rusya’ya fındık ticareti yapılmıştır.

Evliya Çelebi seyahatnamesinde Trabzon “dağlarında taşlarında cümle orman fındıklıktır” diye tanımlanır. Yani o zamanlarda Trabzon fındık ile tanınmaktadır.

Günümüzde en kaliteli fındık Tombul çeşidinin “Piraziz-Çarşıbaşı” arasındaki bölgede yetiştiğini ifade edebiliriz. Özellikle Doğu Karadeniz bölgesinin fındığın kültür merkezlerinden biri olduğunu söyleyebiliriz. Osmanlı döneminde Trabzon eyaleti veya vilayeti kavramı bu bölgeyi tam olarak karşılamaktadır.  Dünyada fındığın gen merkezlerinden biri Türkiye’dir. Karadeniz Bölgesi. Genel olarak ifade etmek gerekirse fındığın C.avellana türü Doğu Karadeniz, C.colurna türü Batı Karadeniz menşelidir.

OSMANLI BELGELERİNDE FINDIK

Araştırmacı Murat Dursun Tosun tarafından tercüme edilen Osmanlı belgesinde 7 Aralık 1856 tarihinde Trabzon’dan Reşit Paşa’ya posta ile fındık ve elma yollandığını, yine 1910 tarihli Osmanlı arşivinde Trabzon Ticaret Odası tarafından yazılan payitahta yazılan yazıda fındığın Rusya’ya ihraç edildiği, fındık bahçelerinin Allah vergisi ile kendiliğinden büyüyen ağaçlar hükmünde olduğu belirtilerek, bu ağaçların ıslah edilerek;

 “Erzurum, Van ve Bitlis vilayetlerinin dahi iskelesi olan Trabzon şehri civarında nümune bir fındık bahçesi tesis olunması” talep edilmiştir.

Demek ki fındık 1910 senesinde bir kültür bitkisi olmayıp kendiliğinden yetişmekteydi. Yine Osmanlı arşivlerinde Tosun tarafından tercüme edilen belgeye göre Trabzon Valiliğine yazılan yazıda Ordu Kazasında pirinç ekiminin yasaklanması ve pirinç ekilen alanların doldurularak daha faydalı olan fındık fidanlarının yetiştirilmesi için ahalinin teşvik edilmesi isteniyor.

1893 tarihli başka bir belgede Trabzon ve Lazistan Sancaklarında fındık mahsulünün tamamen ihraç edildiği belirtmektedir. Yani fındık evveliyatından buyana ihraç malıdır. 1907 tarihli bir belge o yıllardaki Trabzon tarımı hakkında şu bilgilere yer verildiği görülmektedir; “Vilayetin başlıca mahsulatı tütün, fındık, mısır, fasulye çeşitli hububat ile sebze-meyve, ve bir ilçeye mahsus olan zeytinden ibarettir.” 

ATATÜRK FINDIK FİDESİ İHRACINI YASAKLADI

Yine “Trabzon’dan Rusya’ya fındık fidanı sevkinin men edilmesi” konulu 1907 tarihli başka bir belgede, Rusya’nın aldığı fındık fidanlarıyla kısa zaman içerisinde fındık bahçeleri yetiştirmeye muvafık olacağından fındık ithal etmeyeceği cihetle Rusya’ya fındık fidanı satışı yasaklanmıştır. Bu tarihten 21 yıl sonra yani Cumhuriyet döneminde de aynı konu gündem olmuş ve “Reisi Cumhur Gazi Mustafa” imzalı bir kararname hazırlanmıştır. Kararın konusu şu şekildedir; “Memleketimizin başlıca servet membaından olan fındık ziraatının ecnebi memleketlere intikal etmemesini temin için fındık fidanlarının da incir çelikleri ve bağ çubukları gibi harice ihracının menni (yasaklanması).”

80 SENEDİRÇÖZÜLEMEDİ

Osmanlı Belgelerinde 1909 senesinden buyana fındığın erken toplanıp düşük randımana neden olunması gibi 80 senedir halledilemeyen bir sorunla karşılaşıyoruz; O yıllarda dahi dikkat çeken husus, belgede şöyle ifade edilmiştir;

“Fındık mahsulünün kemale ermeden toplanmaması maksadını temin için Ağustosihtidasından evvel çarşı pazara fındık getirilmesiyle satılıp alınmaması ve Ağustos başından evvel harice sevk edilmemesi tensip olunmuştur”.

Bir de aynı belgede bazı üreticilerin fındığın daha parlak görünmesi amacıyla kükürtlü su ile parlatarak pazara çıkardıkları, bunun ise fındığın doğallığını ve kalitesini bozduğu için yasaklandığını anlıyoruz.” Kükürtlü suyun kabuklu fındığa uygulandığını sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Zira bu uygulamanın iç fındığa yapıldığı diğer yazışmalardan anlaşılıyor. Ne yapalım ki sahtecilik eski bir zanaat!

FINDIK YAĞLI SABUN

1915 tarihli Trabzon Valisi Cemal Azmi imzalı bir belgede, ilk defa duyduğumuz bir konu ile karşılaşıyoruz. Belgeye göre Erzurum Ordusunun sabun ihtiyacı, fındık yağından elde edilen sabunla karşılanmak isteniyor. Konu şöyle gelişir; Hükümetin elinde öşür vergisi hasılatı dolayısı ile çok fazla miktarda fındık olduğu, müşterisi bulunmadığından kira ile ambarlar tutulduğu belirtilerek, bu fındıklardan elde edilecek yağdan üretilecek sabun ile Erzurum ordusunun sabun ihtiyacının karşılanabileceği belirtilir. Hatta fındık yağından elde edilecek sabunun zeytinyağlı sabuna göre daha ucuza üretilebileceği ifade edilir.Bunun yanında savaş yıllarında fındığın yağı alındıktan sonra küspesinin una karıştırılarak ekmek yapılması bile düşünülmüştür.

İLK PATOS MAKİNASI GİRESUN’DAN

Bir de, 1934 yılında Trabzon yerel basınında patos makinası denilen aletin ne zaman icat edildiği ile ilgili rastladığımız bir haberi de vererek konuyu bitirelim;  Gazete haberine göre Giresun’da İnsafoğlu Hasan isminde bir köylü, basit usullerle ve az masrafla işleyen ve günde üç bin kilo fındığı yeşil kabuğundan ayıran bir harman makinesi icat etmiş ve makinayı inceleyen Ziraat Vekili (Bakanı), köylü mucidi başarısından ötürü takdir ederek ve kendisine mükâfat verilmesini emretmiştir. Haberde fındığın yağmur altında çürümesi tehlikesini bertaraf edecek olan bu makinanın çoğaltılarak fındık üretim merkezlerine gönderileceği belirtilmiştir. Demek ki bugün fındık üretiminin vazgeçilmez aleti olan ilk patos makinası Giresun’da üretilmiştir. Fakat bu gün kullanılan makinaların üretimlerinin önemli ölçüde Samsun’da yapıldığını da belirtmiş olalım.

100 YIL SONRA AYNI KARE

1920’lerde Trabzon’da ihracaat için fındık seçiliyor. Bugün de modern fabrikalarda Karadenizli kadınlar işbaşında.

Editör: TE Bilisim