Koç, üç arkadaş bir araya gelerek Kadıköy’de fazla sermayesi olmayan mütevazi bir ortamda iş hayatına başladıklarının altını çizerek, “O günlerden bu günlere geldik. Şu anda yılda bin geminin yükleme boşaltma hizmetlerine aracılık ediyoruz. Her hikaye sıfırdan başlar” dedi.

YOLA ÜÇ KİŞİ ÇIKTIK

Biz üç arkadaş bir araya gelerek Kadıköy’de çok mütevazi bir ortamda öyle çok büyük sermaye birikimimiz yoktu. Mütevazi şartlarda küçük bir oda bir salon 50-60 metrekare mütevazi bir ofiste. O günün şartlarında ihtiyaç duyduğumuz telefon, fax makinesi vs. onları temin ederek iş hayatına başladık. Üç arkadaş bir araya gelerek tam anlamıyla karşılığı olan sıfırdan başlamak noktasında bir ofiste çalışmaya başladık. Sermaye birikimimiz olmadığı için doğal olarak karada hizmet işleri yapabildik. Onları da o günkü tarifeyle gemilere yük bulmak ve limana gelen yabancı ve yerli gemilerin birtakım hizmetlerini yapmak noktasındaydı.

SIFIRDAN BAŞLADIK

Tabi uzak yol gemi kaptanı olduğumuz için kısmen tecrübeli denizci olduğumuz için bu hizmetleri yapma noktasında herhangi bir zaafımız olmadı. Daha önce de karada çalıştığımız için tecrübemiz olunca sıfırdan başlayıp biz bu işleri yapmaya başladık. İşi kurma dönemimiz Sovyetler Birliğinin dağılma dönemi. Burası hem bizim için hem Türkiye’de o gün benzeri faaliyetleri yürüten denizci firmalar için gerçekten çok büyük bir fırsat oldu. Sovyetler Birliği dağılınca ortada 5-6 bin tane gemi 7-8 ülkenin elinde farklı farklı ve bunların uluslararası hiç tecrübesi yok. Son derece uluslararası ilişkilerde eksik ve sınırlı bilgileri vardı. Bu firmalar gerek Türkiye’deki armatörler tarafından bizim gibi hizmet işi yapan kişiler tarafından ve Akdeniz havzasındaki Yunanlılar, İtalyanlar, Araplar ve Mısırlılar tarafından işletilmeye başlandı ve bize müşteri anlamında çok ciddi bir ortam sağladı. Bu ortamında imkanlarını kullanarak biz 3-5 sene içerisinde kendi gemimizi alma cesaretini gösterecek noktaya taşıdık. Bu çok önemliydi. Hiç mahcup olmadık. İşlerimiz her gün artarak devam etti.

MESLEĞİN HAKKINI VERDİK

Mesleğin erbabı olduğumuz için işin hakkını veren kişi olduğumuz için de iş yaptığımız firmalarla hep süreklilik oluşturdu. Onlarla 94’lerin sonuna geldiğimiz zaman ilk gemimizi arkadaşlarımızla beraber aldık. Bu sefer hem sermaye şirketi olduk hem hizmet üreten bir şirket haline geldik. Yıllar içerisinde devam etti. Bugüne kadar esasında devam ediyor. Gemi sahibi olmak daha sonrasında bir dönem tersanecilik faaliyetlerine girmek, eskiyi satıp geriye yenisini almak, daha küçük gemiyi satıp daha büyük gemiyi almak. Bunlar süreç içerisinde hep devam etti. Zaten şirket var olduğu sürece de devam etmeye devam edecek. Bu işin normal kısmı ama bırakmadığımız bir kısım şu. Başladığımız iş: Hizmet sektörü. Onu halen daha devam ettiriyoruz. Bizim için en kıymetli olan odur. Bilgi ve birikime ihtiyaç duyan insan ilişkilerine ihtiyaç duyan bir iş olduğu için ve dünyanın her tarafında hizmet verdiğimiz firmaların bize olan güveni muhafaza etmek ve sürdürebilmek için yeni nesillere de bunu devretmek kaydıyla bu işe ısrarlı bir şekilde devam ediyoruz. İlk açtığımız gün bir gemi hizmet verdiysek veya yılımızı doldurduysak yıl sonu itibarıyla 50-60 gemi hizmet verdiysek bugün bu rakam Allah’a hamdolsun şu anda 1000’li rakamlara yaklaştık. Yılda 1000 geminin yükleme boşaltma hizmetlerine liman hizmetlerine aracılık ediyoruz. Her yıl sistematik olarak yüzde 3-5-10-15 artarak devam etti.

BÜYÜK HEDEFLERE ÇALIŞIYORUZ

Geldiğimiz nokta çok iddialı bir nokta. Esas amacımız bu rakamı muhafaza edebilmek. Dünyadaki sıkıntıyı da dikkate alırsak bugün geldiğimiz nokta gerek hizmet sektöründe gerek ortaklık yoluyla gemilerimizin faaliyetleri olsun bugün inanın size samimiyetle söylüyorum bu hayalleri kurma imkanımız yoktu. Hayaller biraz da ülkenin şartlarıyla alakalıdır. O günün şartlarında işlerin bu kadar büyüyeceğini bizim bu günlere geleceğimizi bu kadar büyük bir çevremizin olacağını bu kadar takdir edilen sevilen bir şirket olacağımızı aklımıza gelmesi imkansızdı. Bunun karşılığı mümkün değildi. Bugün bizim yaptığımız belki o günün şartlarıyla 3-5 firmanın yapabileceği bir şeydi hacim bu kadardı çünkü. Türkiye çok büyüdü dünya çok büyüdü. Dolayısıyla bizde bundan hakkımıza payımıza düşeni almış olduk. Ama şu anki hedeflerimiz daha farklı 2023, 2053 hedeflerini ve Türkiye’nin hedeflerini göz önünde bulundurduğumuz an şu anki halimiz son derece mütevazi. Kendimizi mütevazi görüyoruz o büyük hedefler için neler yapmamız gerekiyor şu an o çalışmalar içerisindeyiz. Acentelik konusunda liman hizmetleri konusunda söylersek mütevazi söylemeyeyim ilk 10’a rahatlıkla girebilecek noktadayız şu anda.

DENİZCİLİK CAZİP GELDİ

Vehbi Koç Of’ta dünyaya geldi. İlkokulunu ortaokulunu Of’ta okudu. Lise 1-2 Trabzon Lisesi’nde. Son sınıf İstanbul’da sonrasında da İstanbul Teknik Üniversitesi Denizcilik Fakültesi’nde okuyup hayata atılan birisi. Benim okuduğum yıllarda Türkiye’de üniversiteye girmek çok kolay değildi. Zaten ülkede sınırlı sayıda üniversite vardı. Ülkenin en karışık en buhranlı dönemleriydi. Bizde hangisini okuyalım derken Denizcilik mesleği son derece cazip bir meslekti sonuçta bir kaptan çocuğuyla sınıf arkadaşı olmuştum.

YAZIN DENİZ KIŞIN OKUL

Daha öncesinde çok fazla bir bilgim yoktu. Bana açık deniz kaptanlığını, uzak yol kaptanlığını babasından duyduklarını nasıl bir meslek olduğunu o günün şartlarında artı eksi bize ne getireceğini öğrendik. Tercih yaptık. Okula girdik. Daha okulun ilk yılında 18 yaşında üniversiteye girince o dönemde yaz stajları da başladı. Yazları denizde kışları okulda o şekilde 1982 senesinde üniversiteden mezun olduk.

DENİZ MEŞAKKATLİDİR

Denizde çalışmak son derece meşakkatli bir iştir. Doğal olarak gecesi yok gündüzü yok. Cumartesi yok Pazar yok. Gemiye girdiğiniz andan itibaren kontratınız bitip izne gireceğiniz süre içerisinde o günün şartlarında bu kontratlar minimum 6 ay 9 ay hatta 12 ay seferler icra ettik. Son derece zor meşakkatli, tedarik imkanı son derece zor. İstediğiniz her şeye ulaşma imkanı da yok.

TECRÜBE EDİNDİK

Zor şartlarda mesleğe başlamış olduk. Tabi her geçen gün biz de hem tecrübemiz arttı hem de bilgimiz birikimimiz arttı dolayısıyla pek çok hadiseye de yakından tanıklık etmiş olduk. Mesela fırtınalar; her denizciye sorarlar yaşadığınız büyük fırtınalar var mıdır diye. Benim meslek olarak uzak yol gemi kaptanlığı o günün şartları da Türkiye’nin en büyük gemilerinde görev yaptığım için gerek 3. Kaptanlığımda olsun gerek 2. Kaptanlığımda daha sonra süvarilik hayatımda birçok şeyle karşılaştım. Deniz hayatımın tamamı okyanusları bir baştan bir başa geçmek oldu. Öyle anlar yaşadık. Gerçekten ağlar mısın güler misin veya artık bu benim son günüm diyebileceğiniz pek çok hadise yaşadık. Çok büyük fırtınalar içerisinde kaldık. Günlerce gitmemiz gereken rotanın dışına çıkmak zorunda kaldık.

DENİZCİLİK HİKAYELERİ

Öylesine birkaç sefer anlatayım size. Bir tanesinde Amerika’da yükledik kalktık İrlanda’ya geçeceğiz. Doğal olarak 0-90 doğuya doğru dönüp İrlanda’ya gitmemiz gerekiyordu. Korkunç bir fırtına gerçi bugün de fırtınalar vardır ama bugünkü fırtınaların ihbar edilmesi o güne göre daha kolay. Günler içerisinde pek çok hava raporuna ulaşabiliyorsun. O günün şartlarında da kısmen bunlar vardı ama bu kadar net değildi. Yola çıktık devam ediyoruz. Büyük bir fırtına bizi yakaladı. O an için yapacak bir şey yok. Tam bir teslimiyet söz konusu oluyor. Ölüm ve kalım arasında kalıyorsunuz. Cenabı Allahtan başka size kimse orda yardım edemez. Sağdan soldan gemilerin başına gelenleri duyuyoruz. Aynısı bizim de başımıza gelebilirdi. Bekliyorsun yani. Fırtınadan daha da az etkilenebilmek için gitmemiz gereken liman İrlanda’nın limanıyken biz daha güneye günlerce 8-9 günlük seyri biz 17 günde Lizbon’a gelerek ancak tamamlayabildik. Sıkıntı çektik korku çektik günlerce yemek yemedik. Bir gözümüz makinede. Makinenin mutlaka çalışıyor olması lazım. Fırtına bile olsa geminin gidiyor olması lazım. Diğer taraftan kulağımız geminin güvertesinde. Bir kırık çıkık olabilir mi? Ambarlar su alabilir mi? Bunun tedirginliği içerisinde ama dediğim gibi o anda yapabileceğiniz aslında çok fazla bir şey yok. Allah’a şükrediyorsunuz. Dua ediyorsunuz. Şimdi son sefer kararı esasında o içinizde biriken şeyle alakalıdır.

HER DENİZCİ DENİZDEDİR

 Her denizci belli bir zaman denizde çalışır. Maddi olarak bir takım tasarruflar elde ettikten sonra bilgi birikimi olduktan sonra artık karada nasıl çalışabilirim, denizcilikle alakalı karada nasıl hizmet verebilirim gerek profesyonel olarak gerek kendinize ait bir işyeri kurarak çalışma noktasında biriktikçe, olgunlaştıkça, yaşadıklarınız malum ev olayı da var çoluk çocuğunuz varsa eğer bir an önce denizden karaya geçmek denizle alakalı karada bir şeyler yapmaya o içinizde birikmeye başlar ama bir hedef vardır denizde eğer gerçek bir denizci olmak istiyorsanız süvari dediğimiz o mevkiiye gelmiş olmanız gerekir ki artısıyla eksisiyle kenarda bir şey kalmasın her şeyi denizi göreyim tecrübe edeyim biriktireyim onu da karaya geçtiğimde gelişmiş bir denizci olarak karaya geçeyim. Bizde bu şekilde bu yollardan geçtik. Sabrettik o mücadeleyi verdik. Ondan sonra karada da belli başlı şartlar oluşmaya başlayınca biz de dedik artık denizde bu son sefer olsun ondan sonra bismillah deyip karada kendimize yeni bir hayat kurduk. Öyle başladık kara hayatımıza. 

TUTKUYLA ÇALIŞIN

 Hangi alanda olursa olsun. İşinizi sevmelisiniz. İşinizi tutkuyla yapmalısınız. Ona hile yapmamalısınız. Hakkıyla onun ihtiyaçlarını karşılamalısınız. Ona gereken zamanı ayırmalısınız. Onunla ilgili bilmeniz ve öğrenmeniz gereken şeyleri zamanında öğrenmeniz sizi başarıya getirir. Manevi açıdan olarak benim için şudur rabbinize güveneceksiniz. Hayır ve şerrin ondan geldiğini bileceksiniz. Hakkıyla kulluk edeceksiniz. Başarısızlık gibi birtakım şeylerle karşılaşabilirsiniz ama bırakmayacaksınız. İnanırsanız mutlak suretle başarırsınız.

TAŞIDIĞIM İSMİN SORUMLULUĞU VAR

Bana sorulan sık sorulardan bir tanesi de isminiz rahmetli Vehbi Koç’a benziyor olması sizce neyi ifade ediyor? Toplumda bununla alakalı nasıl tepkiler alıyorsunuz? Herhangi üzerinizde bir ağırlığı oluyor mu? Mutlak suretle oluyor. Sonuçta Allah gani gani rahmet etsin. Türkiye’nin büyümesinde sanayileşmesinde uzun yıllar hemen hemen rakipsiz bir şekilde Vehbi Koç çok ciddi işler yaptı. O ismi taşımak bir sorumluluk değil baya bir sorumluluk benim üzerimde bıraktı. İnsanlar sanki bana Vehbi Koç’muşum gibi veya onun bir evladıymışım gibi. Bu sorular hep soruldu. Bir ilişkiniz var mı akrabalığınız var mı diye. Saygın bir ismi muhafazaya taşıdığınız zaman yani ben de onun gibi olayım en azından onun ismine bir zeval getirmeyeyim düşüncesi mutlaka oluyor. Böylesine önemli bir şahsiyetin ismini tesadüfte olsa taşımak önemli. Hiçbir zaman sıradan bir hayatım olacağını düşünmedim. Bununda altında yatan büyük neden bu ismi taşımamdır.

BAHATTİN BAŞTÜRK-SALİH BIYIK

Editör: TE Bilisim