Roma’da geçirdiğimiz 2 günün ardından kiraladığımız araçla meşhur kuleyi görmek için Pisa’ya doğru yola çıktık. Bir elimizde navigasyon diğerinde direksiyon. Roma’dan yaklaşık 1 saat sonra Pisa’ya vardık. Aracı Pisa kulesi’ne yakın bir yere çektikten sonra geze geze kuleye doğru gittik. Mahşeri kalabalık arttıkça yaklaştığımızı anlıyorduk. Adeta bir mucizeyi andıran eğimiyle Pisa Kulesi karşımda. Kulenin yanına gelince yaklaşık 1 dakika gözümü kırpmadan baktım. Ardından çevredeki insanlara gözüm aldı. Hepsi sağolsun kuleyi tutma çabası içerisindeydi. Onlar tutarken bizde bir süre sonra duramadık yardım edelim dedik. Ve o meşhur pozu verdik. Muhteşem bir mimariye sahip kulenin etrafındaki yeşil çimenlere oturduk. Bir süre manzaranın tadını çıkardık. Kesinlikle muhteşem ötesi bir yapı. Pisa insanın içine mutluluk katan bir yer.

 
Şehirden Önce Bu Kule Tanınıyor
 
Pisa Kulesi hepinizin nerde görse tanıyacağı bir yapı. 1173’te yanı başındaki Pisa Katedrali’nin çan kulesi olarak inşa edilmiş. 56 metre yüksekliğindeki kule, üst üste konmuş 6 sütun dizisinden meydana geliyor. Kule ihtişamlı bir Roma Mimarisi’ne sahip. Yapıldığı dönemdeki Pisa’nın gücünü simgeliyormuş. Günümüzde de bu şehrin en büyük turizm gücü durumunda, şehirden önce bu kule tanınıyor!
 
Neden yamuk?
 
Pisa Kulesi’ni ünlü yapan, yapıldığı tarihten itibaren yavaşca eğilmesi. Üzerine yapıldığı kararsız yumuşak zeminden dolayı ortalama 100 yılda 0.7 cm eğiliyormuş. Kulenin günümüzdeki eğimi 5.5 derecelere kadar ulaşmış durumda. Pisa Kulesi’nin tepesinden aşağı sallandırılan bir şakül, kule duvarlarından tam 4.3 metre açığa düşüyormuş. İtalyanlar, kulenin ayakta kalması için belirli aralıklarla çalışmalar yürütüyor.

 
Pisa Katedrali
 
Pisa Katedrali 11. yüzyılın sonunda yaptırılmış özel bir kilise ve Pisa ismiyle anılan Romanesk Mimari’nin karakteristik bir örneği. Katedraldeki plan, Bizans’ın yanı sıra geniş kubbesi ile İslami izler de taşımakta. Katedralin içi de dışı kadar güzel bir deneyim sunuyor. İç dizaynını Roma’daki birkaç kiliseye benzettim, altın işlemeli tavan ve devasa sütunlar…
 
En Önemli Aktivitesi Fotoğraf Çektirmek
 
Mucizeler Meydanı’nın kuzey ve batı uçları surlarla çevrili. Surların içinde çimlerle kaplı geniş bir alan var. Yapılara çok yaklaşmamak kaydı ile bu çimler üzerinde dilediğiniz yerde fotoğraf çektirebilirsiniz. Pisa Kulesi’nin en önemli aktivitesi fotoğraf çektirmek olmalı. Burada bu eğik kuleyle beraber yaratıcılık sınırlarınızı zorlamalısınız. Biz de bundan nasibimizi aldık tabii…

 
Pisa’da ne yenir?
 
Pisa’da yemek yemek için de uygun alternatifleriniz var. Burası İtalya, ne yiyeceğiz diye sormazsınız sanırım. İtalyan Mutfağı’nın en özel üyeleri pizza ve makarnanın her türünü Pisa’da bulabilirsiniz. Pisa’nın dar sokakları arasındaki keyifli restoranlar bana Napoli’deki samimi havayı anımsattı. Bunun dışında Corso Italia üzerinde daha modern ve turistik restoranlar bulmanız mümkün.
 
Sanat, Tarasım, Moda Ve Eğitimin Başkenti
 
Milano, İtalya denildiğinde akla gelen ilk yerleşimlerden biri oluyor. Modanın olduğu kadar sanatın ve tasarımın da dünya üzerindeki en önemli merkezleri arasında başı çeken kentin her bölgesinde farklı bir kültürü yansıtan izler bulabilir, alışveriş keyfini doyasıya yaşayabilirsiniz. İtalya’nın nüfus açısından ikinci büyük kenti Milano, M.Ö. 600 yılında Kelt kökenli bir kabile tarafından kurulmuş.

 
Duomo Dı Mılano
 
Dünyanın en büyük Gotik dini yapılarından biri olan Duomo di Milano, Başpiskopos Antonio da Saluzzo’nun gözetiminde 1386 yılında inşa edilmeye başlanmış. Siyasi olaylar ve tasarımında yapılan köklü değişiklikler nedeniyle katedralin yapım süreci ancak 1965‘te tamamlanabilmiş. Bünyesinde barındırdığı tarihi zenginlikler ve mimari ihtişamı nedeniyle dini yapı, gezginlerin Milano gezilecek yerler listelerinin ilk sıralarında kendisine rahatlıkla yer bulabiliyor. Çatısını destekleyen geniş mermer sütunları sayesinde ferah atmosfere sahip olan katedralin iç duvarlarını, İncil’den sahnelerin tasvir edildiği resimler süslüyor. Dini yapının iç kısmında asıl ilgiyi ise Havari Bartalmay’ın görkemli heykeli çekiyor.
 
Galleria Vittorio Emanuele
 
“Milano’nun çizim odası” lakabıyla da anılan Galleria Vittorio Emanuele II, 1865-1877 yılları arasında inşa edilmiş. Katedral ile La Scala Opera Evi’nin arasında yer alan pasaj, Latin haçını çağrıştıran tasarımı ve çelik iskeletle desteklenmiş cam kubbesi sayesinde göz kamaştırıcı bir görünüm sergiliyor.
 
Adını İtalya Krallığı’nın ilk hükümdarından alan pasajda Prada, Louis Vuitton ve Gucci gibi lüks markalara ait mağazalar bulunuyor. Fotoğraf çekimi için kentteki en ideal yerlerden biri olan mekânda, 1867 yılında kurulan Café Biffi gibi köklü restoranlar da faaliyet gösteriyor.
 
San Siro
 
Duomo Meydanı’ndan tramvaya binerek veya metronun kırmızı hattıyla Lotto durağına geldikten sonra 1 kilometre kadar yürüyerek ulaşabileceğiniz Giuseppe Meazza Stadyumu, 1926 yılında kullanıma açılmış.

Akustik yapısı konserlerin düzenlenmesine olanak tanıyacak şekilde tasarlanan stadyum, 1980 yılından bu yana hem İnter hem de AC Milan‘da top oynamış ünlü futbolcunun adıyla anılıyor. 80 bin kişi kapasiteli futbol mabedinde Milano’nun iki büyük takımı iç saha maçlarını oynamaya devam ediyor.
 
Como Gölü
 
Eğer tatil süreniz yeteri kadar uzunsa kent merkezinden 50 kilometre uzaklıktaki Como Gölü‘nü de Milano gezilecek yerler listelerinize yazmanızı öneririm. İsviçre sınırında yer alan gölü ve çevresindeki yerleşimleri, tren seferlerinden yararlanarak günübirlik ziyaret edebilirsiniz.

Derinliği 400 metreyi geçen gölün geçmişi son buzul çağına kadar uzanıyor. Göl çevresinde Como kadar ilgi çeken 3 kasaba daha bulunuyor. Como‘ya seyahat eden birçok gezgin ilk iş olarak merkezindeki katedrali geziyor. Harika manzaralar yakalamak isteyenlerse dini yapıyı ziyaret ettikten sonra hemen fünikülere biniyor. Merkeze yakın konumdaki 3 kasabadan Varenna‘da ilgi çekici mimariye sahip çok sayıda yapı bulunuyor.
Atakan TOK
Editör: TE Bilisim