2 Mayıs 2019 Tarihinde başlayan,
16 Mayıs 2019 tarihine kadar devam edecek Uluslararası Karadeniz Tiyatro festivali;
Ukrayna,
Romanya,
İspanya,
Hırvatistan,
Gürcistan,
Rusya,
Yunanistan ve
Fransa  ile toplam 8 ülke katılmıştır.

Açılış  şiddetli yağmura rağmen,
Trabzon'dan farklı kimliklerin ve STK'ların  yoğun ilgisine sahne olmuştur.
***
Etkinlik açılışı,
Ülkemiz adına Trabzon Devlet Tiyatrosunun,
'Korkut Ata' oyunuyla yapılmış,
Ankara Devlet Tiyatrosundan
"Eyvah Nadir ve Kontrbas "  oyunları, Türkiye'yi temsil etmiştir.
***
Ayrıca,
12 farklı atölye çalışması yapılmış ve yapılmaya devam etmekte olup,
Yoğun ilgi nedeniyle aldığımız bilgilere göre biletler tükenmiştir.
 
Gençler yetenekliydi
 
Bu 12 farklı atölyeden biri de karikatür dalındaydı.
2 gün devam eden çalışmalarımızda gençlere,
Mizahı anlattık.
Mizahın unsurlarından biri sayılan karikatürü anlattık.

Karikatürün, çizgiyle yapılan bir  mizah sanatı olduğunu,
Karikatürün toplum adına,
Toplumun ve bireyin çıkarları adına,
Muhalefet ettiğini anlattık.
***
Karikatür,
 İnsanların fiziksel kusurlarını değil,
Yaptıkları hata ve suçları hedef aldığını anlattık.
***
Karikatürün günümüzde bir dünya dili olduğunu,
Mesajını hızlı verdiğini,
Güçlünün haklıyı ezmesine karşı çıktığını,
Haklıyı koruyup kolladığını,
Ama asla bunun için bir menfaat beklemediğini anlattık.
***
Karikatür, iktidarlara muhalefet değildir.
Karikatür, iktidarlardaki gücün,
Varsa hatalarını yansıtır ve onları mizah diliyle tenkit eder,
Karikatür, zengin düşmanı da değildir.
Karikatür, zenginin fakiri ezmesine karşıdır.
***
Sonra gençlerle atölye çalışması yaptık.
Çok güzel mesajlar içeren karikatürler çizdiler.
Tek tek tümünü inceledik.
Tavsiyelerimizi ilettik...
Canlı performans yaptık.
Mutlu birkaç saat geçirdik...
***
Trabzon Devlet Tiyatrosu Müdiresi sevgili Elvan Saliha Karahasan'a ve tüm ekibine,
Bana sağladıkları güzel çalışma ikliminden ötürü,
Teşekkürler ediyorum...
 
Allah depremden korusun!
 
Ne enteresan milletiz böyle.
Adam bir bina yapmış.
Gerçi öyle 15-20 kat değil,
Mütevazi bir bina.
Altı iş yeri toplam üç kat.
Ama en üst kısımda,
"Allah depremden korusun" yazmış.

Ben buna,
"Amin!"              
Derim demesine de,
Şayet bu binanın zemin etüdü yapılmamış ise,
Şayet temelleri sağlam atılmamış ise,
Şayet demirinden,
Çimentosundan çalınmış ise,
"Allah Depremden korusun!"
Duasın Allah nezdinde kabul görmesi,
Ne derece olasıdır.
***
Öyle ya,
Allah hırsızlığın olduğu bir imalatı neden korusun ki?.
Herkes inşaatın,
Orasından/burasından çalacak.
Ama o bina yıkılmasın diye Allah koruyacak.
Bunu Allah'tan beklemek bence,
Biraz hadsizlik gibi...
***
Buna uygun  söylenebilecek bir veciz söz vardır.
"Sen tedbirini al,
Takdir Allah'a kalsın."
Yani iş sende başlıyor azizim.
***
Japon Takashima İron ile yıllar önce tartışıyorum.
Tabi o yıllar çok daha genç bir adamdım.
Yirmili yaşlardaydım.
Adam fena benzetti beni.
***
Bir tartışmamızdan sonra,
Dedi ki,
"Müslümanlar neden hep geri kalmış?
Çünkü siz,
Allah ver!
Allah ver!
No çalışma,
Allah ver...
***
Irak fakir, Allah ver!
Mısır Fakir, Allah ver!
Sudan fakir, Allah ver!
Turkiy fakir, Allah ver!
Japon no Allah ver,
Biz çalışır alırız...
***
İşte bu zihniyet,
Çalışmadan kazanma hevesi her işimizde var maalesef.
Hak etmeden işe girmek.
Hak etmeden okuldan mezun olmak.
Hak etmeden müdür olmak.
Hak etmeden para kazanmak...
***
Allah ver!
Olmadı,
Ağabey ver.
Olmadı baba ver.
Olmadı komşu ver...
***
Ah Takashima,
Çok geliyorsun aklıma...
 
Muhammet!
 
Adı Muhammet,
Suriyeli.
Bedesten'de ev yemekleri yapan bir yerde servis elemanı olarak çalışıyor.
Çevrede çok seviliyor.

Muhammet,kendi halinde görülüyor ama;
Sıcacık bir ortam oldu mu,
Yaklaşıyor insanın gönlünün kıyılarına...
***
Hatta şaka bile yapıyor Muhammet.
Gazeteye geldi.
Beni rahatsız etmemek için sessizce giderken fark ettim.
"Yok öyle selamlaşmadan gitmek" dedim.
Geldi.
Taka Afişinin yanında birinci pozu verdi.
Elleri önde birbiriyle kenetlenmiş,
Belli ki,
 kendine destek veriyor ve mahcup Muhammet.
"Olmaz Muhammet" dedim.
"Rahat ol!
Ellerinin birini cebine koy.
Artistik bir duruş göster" dedim.
Ve Muhammet rahatladı ve bu pozu verdi.
***
Ah Muhammet!
Senin bu mahcubiyetlerin bizlere neler neler anlatıyor ama bilmem ki,
Seni anlayabiliyor muyuz?
Şahsi  fikrim,
Hiç sanmıyorum.
Zira birbirimize fena halde tahammülsüzlük var..
Sevgisizlik.
Aşırı nefret var...
 
Ama "bunların sonu nereye varır" dersek.
İşte karşımızda bir mülteci Muhammet var.
Dili sussa da anlatıyor her şeyi derin bakışları...
 
Kadir Mısıroğlu Öldü
 
Tarihçiymiş.
Onu,
9 Eylül Türk/Yunan Savaşında,
"Keşke yunan galip gelseydi."
Sözleriyle hatırlayacağım...
***
Mehmet Akif Ersoy'a hakaretler etmiş ve,
"Mehmet Akif Ersoy,
Yanlış yaptığında eleştiremez miyim?"
Diyerek,
İstiklal marşımızın şairine, 
"Ulan pezevenk!"
Şeklinde ki kabul edilemez sözleriyle hatırlayacağım...
***
Evet,
Aslında hatalar eleştirebilir tabi ki,
Hatası ve kusuru olan herkes eleştirilebilir,
Eleştirilmelidir.
Ama "Pezevenk! nedir böyle?!
Eleştirimidir?
Yoksa hakaretlerin en vicdansızı mıdır?
***
Bitmedi.
Atatürk'ün Anneciği,
Zübeyde Hanım'ın dahi iffetine laf söylemiştir.
Sözde Atatürk'ü itibarsızlaştırmak için,
Atatürk'ün anasını da bu utanç verici mevzular çukuruna atmaktan imtina etmemiştir.
Tabi bununla da kalmamış,
***
Atatürk'ün ölüm saatinde insanları aklınca  "kenefe" davet etmiştir.
İslam'da böyle bir ahlak yok!
Böle bir küfür yok!
***
Çünkü bizim dinimiz İslam,
"Ölünün arkasından güzel konuşunuz" emrini verir.
Ama ne yazık ki,
Güzel konuşamıyorum arakasından,
Ama hakaretler de etmiyorum,
Edemiyorum...
Ve susuyorum...
Nokta!
 
FIKRA
 
Bir gün Carlsberg,
Miller,
Tuborg ve
Efes Pilsen'in başkanları barda içmeye gitmiş. Garson gelince teker teker söylemişler;
Ben bi Carlsberg alayım.
Ben bi büyük Miller istiyorum.
Ben Tuborg içeceğim.
Sıra Efes Pilsen'in başkanına gelince;
Ben bir kola alayım. demiş. Garson gidince yanındakiler sormuş, "Yahu sen niye Efes Pilsen istemedin" diye;
Kimse bira içmiyordu, ben de size uyayım dedim. demiş.