Aslında Dibbağhane veya başka bir ifadeyle Debbağhane Mahallesi, Trabzon’un en eski mahallelerinden birisidir. Nitekim XVII. yüzyıl kayıtlarında Trabzon mahallelerinden birisinin Debbağhane Mahallesi olduğunu tespit ediyoruz.
 
Dibağ esnafı, evveliyatından 1925 senesine kadar bu derenin etrafında konumlanmıştı. Belediye Meclis tutanaklarına göre bu esnafın, oluşturduğu kötü görüntü nedeni ile Dibağhane Deresi civarından kaldırıldığını anlıyoruz. Meclis tutanaklarına göre bu karar, 1925 yılında alınmış, ancak sorun çözülmemiştir. Zira M. Muammer Bey olayı şöyle açıklar; 

“Dibağhane kalkmamıştır. Dibağhane, Dibağhane’den kalkmış olmakla şehrin sıhhi vaziyetini ihlal eden ahval ortadan kalkmamıştır. Bu sanat yine şehir içinde kalmıştır. Evlerde, şurada burada, icra edilmektedir. Bu itibarla evvelce alınan karar tatbik edilememiştir. Ve tatbik kabiliyeti de olmadığı aşikârdır” der. 

TABAKHANE ESNAFINA YER ARANIYOR

Belediye Meclis görüşmelerinden 1934 yılında Dibağ esnafı için Değirmendere de yer gösterildiği, bu yer ile alakalı mahzurlara binaen Meclis üyesi Mehmet Bey tarafından Tabakhane dersinin üç km güneyinde başka bir yer önerildiği görülüyor. Meclis üyesi Hüseyin Bey, şimdiye kadar gösterilen yerlerin, Dibağların sıhhi ve iktisadi vaziyetlerine uygun olmadığından bugüne kadar yerleşemediklerini belirterek, bunların mezbaha civarında icrayı sanat eylemelerinde bir mahsur var mıdır? diye sorar ve;

“Bu sanat ölüp gitmektedir, bunun önünde bütün memleket sızı duymaktadır. Dibağhane’nin nakli, çirkinlik noktasında olup, sıhhi notadan değildir, Dibağciliğin, Dibağhane Deresi’nde icrası müddetince, bu mahallede oturanlardan başı ağrıyan bir kimse yoktur. Bu iş çirkinlik arz ettiğinden ve memleketin şerefli bir yerinde olması nedeniyle uzaklaştırılmıştır” diyerek; “artık bugün memleketin epeyce uzağına atılan bu sanat, mezbaha civarında yerleşmelidir” şeklinde sözlerini bitirir.

Peki, ne olacak?  Her zamanki gibi Meclis üzerinde uzlaşamadığı konuyu komisyona havale eder. Dibağ esnafına yer gösterme meselesi İdare ve Sıhhiye Encümeni’ne havale edilir. Sonuç? Sıhhi Encümenince hazırlanan mazbata, uzun uzadıya görüşüldükten sonra, Değirmendere’de Müftüzadelerin fabrikasından gelen su harkının batısındaki sahada, Dibağcılık sanatının icrasında fenni ve sıhhi bir mahsur görülmediğinden, bu sahada kurulması kabul edilir.

Encümenin hazırladığı mazbatanın son cümlesi aynen şöyledir; “Balıkyağı Fabrikası ile mezbahanın, yani iki kokulu müessesenin orada mevcudiyetini gördükten sonra, Dibağhane’nin de orada kurulmasında bir mahsur görmedik” denilir. Hatta koku açısından mezbaha ve balıkyağı fabrikasına göre daha ehven olduğu da raporda belirtilir.

Yine raporda, deri tabaklama sektörü için yapılan iktisadi analizde; bu sektörün çok eski zamanlardan beri memlekette yerleşmiş ve kökleşmiş ve bu itibarla hayli sanat erbabı yetiştirerek birçok ailenin geçimine sebep olduğu ve şehre senede yarım milyon lira kadar gelir temin ettiği belirtilmektedir.  

TABAKHANE ESNAFI CAN ÇEKİŞİYOR

Konu buraya gelmişken, Trabzon’da Dibağ sanatının durumu o günlerde nasıldı? Bir pencere açalım istiyoruz; 1935 Tarihli Yeniyol Gazetesi konuyu;  “Can çekişen sanat” olarak okurlarına duyurmuştur. Yazıda; yakın yıllara kadar Trabzon’dan başka, Karadeniz şehirlerinin ve iç illerimizin de ihtiyaçlarını karşılayan dibağcılığın, şehrimizin en ileri ve bereketli sanatlarından biri olduğu belirtilerek, ekonomik olarak ileri götürülmesi ve korunup yardım edilmesi gerekirken,   bu sanatın ne yazık ki can çekiştiği belirtilmiştir. Bu durumun şehirde ayakkabı fiyatlarını etkilediği de ayrıca ifade edilmiş ve işsiz kalan dibağ esnafı için de şu cümleler kullanılmıştır; “Öte taraftan usta, kalfa, çırak, yine kalabalık bir zümre, elleri böğürlerinde, aç sefil perişan bir hale sokulmuşlardır. Yazıktır günahtır. Acıyalım bu yurttaşlara” denilmiştir.

Başka bir yazıda konu; “Ağlayan sanat” şeklinde okuyuculara duyurulmuş, Trabzon’da yaklaşık 500 kişinin bu işle geçindiği ifade edilerek; “balta yiye yiye nihayet ölü döşeğine yatırılan tabaklığın, son yediği baltalardan sonra, köylünün ve birçok da şehirlinin giydiği çapula ve yemenilerin fiyatları artmış, otuz kuruştan elli kuruşa kadar fark etmiştir. Hangi yönden bakılırsa bakılsın, önemi de acısı da çoktur bu işin” denilmiştir.

MECLİS İMAR KOMİSYONUNDA SIRA DIŞI ÖNERİ

1938 yılı şehir imar planı hazırlıkları yapılırken, Meclis İmar Komisyonu’nda ortaya atılan bir görüşü aktarmadan geçmeyelim. Zira Belediye tutanaklarında sadece Meclis görüşme zabıt ve tutanakları ile Encümen kararları mevcut olup, komisyonlarda yapılan konuşma ve tartışmalar yer almamaktadır. 

Ancak Yeniyol Gazetesi’nin 1938 yılına ait bir nüshasına yansıyan, İmar komisyonunda yapılan bir teklif, dikkatimizi çekmiştir. Yazıda; “Ya altı taş çıkarsa?” başlığı altında verilen bilgiye göre, İmar komisyon üyesi olan ancak ismi verilmeyen Meclis üyesi, İmar Komisyonuna şöyle bir teklifte bulunur; 

“Şehir planı yapılırken şehre güzellik verecek noktalar aranmalı… Zağnos, Tabakhane Dereleri taranmalı, bu dereler deniz seviyesine indirilmeli, denizin suyu bu iki dereye binmeli, [deniz vasıtaları] merakibi bahriye, Zağnos ve Tabakhane koylarına kadar girmeli, sandalla bu koylarda [İstanbul’daki] Göksu ve Kâğıthane zevki sürmeli... Olur mu, olmaz mı, bence yapılırsa olur, derelerin taranması, denizin buralara kadar içeri alınması mümkinattan değil midir? 

Biri sordu, galiba bendim; Ya altları taş çıkarsa? Çıkarsa çıksın, çıkacaktı 200.000 liraya, çıkar 500.000 liraya. Hep bir ağızdan zahir dedik, Süveyş, Panama kanalları nasıl açıldı!” 

Bu teklifi yapan Meclis üyesini merak ederken, 1947 tarihli Yeniyol Gazetesinde rastladığımız bir yazı merakımızı gidermiştir; “…Mahmut Muammer Yarımbıyık’ın denizi içerisine çekip, kayıklarla tenezzüh yapılması fikrine kapıldığı, Debbağhane Deresi çok pistir” 

Gazete sütunlarına ve özel sohbetlere yansıyan bu konu, ciddiye alınmamış olacak ki, Meclis tutanaklarında yer almamıştır. Olsun yine de hayali güzel diyoruz.

LAMBERT PLANINDA TABAKHANE VADİSİNE NASIL BAKILDI?

Bu arada Lambert planında o günkü Hükümet Binası ile Hapishanenin ortasından bir yol açılarak,  Tabakhane Deresi üzerinde yeni bir köprü inşa edilmesi fikri bize de şaşırtıcı geliyor. Zira o günkü Belediye’nin imkanları ile Tabakhane vadisinde bir viyadük yapılması mümkün görülmüyor. Tabakhane deresinin (vadisinin) park yani yeşil alan yapılması fikrinin ise, bu plandan 70 sene sonrasına nasip olduğunu belirtelim 

ZAFER MAHALLESİ NASIL KURULDU?

Bu vadilerden birinde kurulan ve adına Zafer Mahallesi denilen bir mahallemiz var/dı. Tabakhane vadisinde bir mahalle kurulması, ilk olarak 1959 yılının Mart ayında Meclis gündemine gelmiş, ancak reddedilmiştir. 
O gün yapılan görüşmelerden, Cumhuriyet, Yenicuma, Bahçecik ve Ortahisar Mahallelerinden ayrılarak kurulacak olan Zafer Mahallesi’nin en geniş yerinin 60 metre ve uzunluğunun ise 600 metre tülden ibaret olacağı, ortasından Tabakhane Deresi’nin geçmesi nedeniyle, dere yatağının bu genişlikten tenzil edildiğinde, genişliğin yarı yarıya ineceği ve ortaya dar ve uzun, şeritvari mahalle çıkacağından, ayrıca imar planında tamamen yeşil saha içinde kalışı itibariyle de istikbali olmayan bu kısımda, ayrı bir mahalle kurulması uygun görülmemiştir.  

Demek ki neymiş, Tabakhane vadisi imar planın da yani Lambert Planında yeşil alan olarak ayrılmış.

KAMULAŞTIRMAYA PARA BULUNAMAYINCA MAHALLEYE DÖNÜŞTÜRÜLDÜ

Fakat aynı konu Ekim ayında tekrar Meclis gündemine gelmiş ve daha önce Meclis’e gelen ve eksik evrakları yüzünden esaslı incelenemediği söylenen mahalle talebi, bu sefer uygun bulunarak onaylanmıştır.  Hâlbuki daha önceki Meclis görüşmelerinde eksik evraktan söz edilmemiş, sadece mahallenin fiziki boyutlarının yetersizliğinden talebin uygun görülmediği belirtilmiştir. 

Lambert planında yeşil alan olarak ayrılan ancak vatandaşın mülkiyetinde bulunan bu sahada, kamulaştırma yapılmasına Belediyenin mali kuvvetinin yetmemesi nedeniyle Tabakhane Vadisi Mahalleye dönüştürülmüştür.
 
Mahallenin adına Zafer Mahallesi denilmesi, sanki İmar Planına karşı kazanılmış zafer nedeniyle olduğu gibi, bir ironi yapalım. Bir daha 50 sene sonra Zafer Mahallesi’nde kentsel dönüşümler yapılmış, planda yeşil alanken mahalleye dönüştürülen yer,  yine kısmen yeşil alan olarak ayrılarak Cumhuriyet Mahallesine bağlanmıştır. 

Bu gün Tabakhane ve Zağnos Vadisi, Belediye ve TOKİ’nin gayretiyle, kargacık burgacık ve sağlıklı olmayan yapılardan temizlenmiş ve özellikle Zağnos Vadisi yeşil bir vaha haline getirilmiştir. Emeği geçen herkese teşekkür etmek vicdan borcumuzdur.
FATİH EROL
 

Editör: TE Bilisim