Son yıllarda sanatçılarla, bilim adamlarıyla ve diğer kişilerle yapılan ve adına “nehir söyleşi” denilen konuşmaların metinleri kitap halinde yayınlanmaktadır.  AlâettinBahçekapılı’ylayapılan bir nehir söyleşinin ilk cildi Yitik Umutların Gece BekçisiAlâettin Bahçekapılı da bu türün güzel bir örneği olarak  elimizde.  Korkut Akın’la yaptığı bu söyleşide Bahçekapılı,  aynı zamanda gazeteciliğinin 50. yılına da bir göndermede bulunuyor.Bahçekapılı, kitabını: “AlâettinBahçekapılı’dan 60 yıllık dost, arkadaş, kafadaş Dr. Mustafa Duman’a dostlukla. 19.10.2019”, ithaf yazısıyla gönderdi. 
 
YOLLARIMIZ BİRÇOK KEZ KESİŞTİ
 
Bahçekapılı’yla yaşamımız ta Trabzon-Maçka’daki ortaokul yıllarından başlamak üzere birçok kez kesişti. Resmi kâğıtlarda ne yazarsa yazsın, ben 1946 yılının başında, o ise sonunda, ikimiz de Maçka’da doğduk.  Maçka Ortaokulu’nda, ben bir sınıf önde idim. 1960 yılının sonunda, devlet parasız yatılı sınavını kazanıp Trabzon Lisesi’nde öğrenimimi sürdürürken Bahçekapılıda aynı sınavı kazanıp aynı okula geldi. 1962-1964 yıllarında, Lise’de, aynı yatakhanede, aynı dolaphanede, aynı yemekhanede bulunduk. Sonra ben İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne girdim. O da bir yıl sonra, 1965 yılında, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Gazetecilik Enstitüsü’nde ve aynı zamanlarda İ. Ü. Hukuk Fakültesi’nde eğitimini sürdürdü. Gazetecilik Enstitüsü’nü bitirince TRT İstanbul Radyosu’nda çalışmaya başladı.  Kısa sürede prodüktör oldu. Bahçekapılı’nın İstanbul Radyosu’ndaki  çalışmaları, 1994 yılında, emekliye ayrılıncaya kadar sürdü.
 

DÖNEMİN OLAYLARINA YER VERİLİYOR
 
Yitik Umutların Gece Bekçisi Alâettin Bahçekapılı kitabında kendi yaşam öyküsünün yanı sıra, yaşadığı dönemin sosyal, siyasi ve  sanatsal olaylarına da değinmektedir.  O yıllar Türkiye’de oldukça hareketli geçmiştir. Öğrenci olayları, işçi olayları, sağ-sol çatışmaları ve zaman zaman  askeri müdahalelerle demokrasinin kesintiye uğraması da o zamanlarda yaşanmıştır. Nihayet 12 Eylül 1980 tarihinde, Kenan Evren başkanlığındaki askeri cunta yönetime el koymuş, çağdaş bir anayasa olan 1961 Anayasası’nın yerine özgürlükleri kısan, antidemokratik maddelerle dolu olan ve ne yazık ki halkoylamasında yüzde doksan iki oyla kabul edilen 1982 Anayasası’nı yaptırıp 1960 yılından beri elde edilen demokratik ilerlemeyi bir elde silip atmış, siyasi partileri, çağdaş düşünce yapısındaki tüm kurum ve kuruluşları kapatıp Türkiye’yi uygar dünyadan ayırıp çağdışı güçlerin önünü açmıştır. O cunta, Atatürk’ün adını kullanarak Cumhuriyetimizin bütün Atatürkçü kazanımlarını yerle bir etmiştir.  Bahçekapılı, o günleri anlatırken, 1968 yılında, İstanbul’da başlayan öğrenci olaylarından, 16 Şubat 1969 Pazar günü, İstanbul’da, Taksim’de gerçekleştirilen  6. Filo’nun İstanbul’a gelişini protesto eyleminden söz eder. Yasal izinleri alınarak  yapılan bu yürüyüş  ve  sonunda o dönemin iktidarının güdümündeki gerici güçler tarafından  engellenen mitingti bu.  Yürüyüşe katılanlara saldıranlar, çoğu Adapazarı’ndan otobüslerle İstanbul’a taşınan ve ellerine tornadan çıkmış odun sopalar verilen  güruhtu. Polis de bunlara yardım ediyordu. Ben ve halen hayatta olan iki arkadaşım o anları yaşadığımız ve saldırganların elinden canımızı zor kurtardığımız için canlı tanık sayılabiliriz. Ogün orada çok insan yaralanmış, bir kişi de yaşamını yitirmişti. Olaylar tarihe “Kanlı Pazar” olarak geçti.
 
O GÜNLER DUYGULANDIRIYOR


Bahçekapılı, söyleşide, devamla, 15-16 Haziran 1970 tarihlerinde gerçekleştirilen işçi eylemlerinden ve bütün bunların arkasından gelen 12 Mart 1971 faşist darbesinden söz eder. Onun anlattıkları da canlı tanıklıktır ve sözlü tarih olarak ilgili konuların işlenmesi bağlamında belge olarak kullanılacaktır.  Bahçekapılı’nın, kitaptaki uzun ve ayrıntılı anlatımları tam da benim istediğim bir özelliktir böyle söyleşilerde.  Bahçekapılı’nın, 1960’lı yılların sonunda ve 1970’li yılların başında, İstanbul’da, özellikle üniversite öğrencileri arasındaki gözlemleriyle o günlerdeki  olay ve kişileri anlattığı kısımlar, örneğin Cihan Alptekin’le tanışmasını, arkadaşlığınıdile getirdiği anlatımlar, başlı başına ilginç bölümler olarak değerlendirilebilir. Cihan’ın babasıyla Trabzon Meydan Parkı’ndaki konuşmalarını aktardığı sayfalar ise muhteşem. Aynı muhteşemliği dedesi ve büyükam calarının Sarıkamış’a doğru yola çıkışını anlattığı bölümde de görürüz. Bahçekapılı, Deniz Gezmiş’ten, Harun Karadeniz’den, Bozkurt Nuhoğlu’ndan ve o dönemin diğer devrimci öğrenci liderlerinden de yeri geldikçe söz etmiştir. O gençleri ben de tanıyordum.  Bahçekapılı’nın anlattıklarını okurken, zaman zaman gözlerim nemlenerek o günlere gittim.
 
FOTOĞRAFLAR BELGE NİTELİĞİNDE
 
Söyleşi,“1 Mayıs 1977 Cankırımı”yla sürer. Bahçekapılı, o günkü olaylara tanık olmuş, yaşadıklarını, gördüklerini bize aktarmıştır. O: “Acısını içimde taşıdığım en büyük insan kırımıdır”,  sözleriyle 1 Mayıs İşçi Bayramı’nda 34 kişinin ölümüne yanmaktadır. Oysa o gün Taksim Meydanı’nda güzel bir kutlama yapılmıştı. Fakat tam kalabalığın dağılması sırasında provakatörler tarafından bir otelden ve Sular İdaresi tesislerinden insanların üzerine ateş açılmış, panik yaratılmış, aynı zamanda panzerler kalabalık üzerine sürülmüş, bütün bunların sonucunda 34 kişi ölmüştür. Tabii bu olayların da gerçek suçluları hiçbir zaman bulunamadı. Bahçekapılı’nın o gün çektiği fotoğraflar da belge niteliğinde…
 
ANLATTIKLARIYLA IŞIK TUTUYOR
 
Bahçekapılı, söyleşide, o yılların TRT yönetimlerinin durumlarını özellikle Milli Cephe Hükümetleri döneminde kurumun başına atanan Nevzat Yalçıntaş ve Şaban Karataş’ın yönetiminde kurumun giderek iktidarın borazanı haline gelmesini ve diğer olayları, bu arada meslektaşı Ümit Kaftancıoğlu ve Abdiİpekçi’nin, öğretim üyeleri Prof. Dr. Cavit Orhan Tütengilve  Prof. Dr. Ümit Doğanay’ın  ve daha birçok aydının öldürülmesini de yeri geldikçe anlatmaktadır. Kısacası, Cumhuriyet tarihimizin en buhranlı günlerine anlattıklarıyla ışık tutmaktadır.

 
61 YILLIK BİR ARKADAŞLIK BU
 
Bahçekapılı, kitabın ilgili bölümlerinde, edebiyat alanındaki çalışmaları konusunda bilgiler vermektedir. Yazarlarla yaptığı söyleşileri Varlık, Kıyı gibi dergilerde yayımladığı gibi önemli bir kaynak olan Nesin Vakfı Edebiyat Yıllığı’nda da 1982-1985 yıllarında,  “Muzaffer Bakioğlu” takma adıyla, bölümler yazmıştır. Kendi yayınlarına ve diğer sosyal, kültürel çalışmalarınada kitapta değinmektedir.  Küçük puntoyla dizilen 560 sayfalık  Yitik Umutların Gece Bekçisi Alâettin Bahçekapılı’nın özetinin özetini bile burada vermek  güç.  Kitabın ana hatlarından söz ettim diyebilirim ancak.  Metnin okunmasının daha kolay olması için, daha doğrusu bizim gibi 65 yaş üstü kişilerin de rahat okuyabilmeleri için, kitabın ikinci cildinin baskısında biraz daha büyük bir puntonun kullanılması iyi olacaktır. Alâettin Bahçekapılı, 2006 yılında yayımlanan Sesleri Bende Kaldı adlı kitabında, artık aramızda bulunmayan 43 yazar, şair, kültür adamı ve iş adamını anlattı; kitabın eki olarak da bu kişilerle yaptığı söyleşileri içeren bir compakt disk verdi. Ben o zaman  kendisine: “Alâettin, aralarında benim de bulunduğum bir hayli kişiyle daha söyleşi yaptın. Biz ölmeden  o söyleşileri kitap haline getir de hiç olmazsa kitabı görüp okuduktan sonra gidelim”, diye takılmıştım. Şimdi bu bağlamda tekrar hatırlatmış olayım.
 

Bahçekapılı’yla yaptığımız bazı ortak çalışmaları, örneğin Trabzon Kültür Sanat Yıllığı’87’nin öyküsünü, İstanbul Radyosu’ndaki söyleşiyi, Karadeniz Çevre Derneği çatısı altındaki çalışmaları ve Samsun etkinliğimizi,Kıyı Kültür Sanat Dergisi’nin Ocak-Şubat 2016 tarihli 299.  sayısındaki ve Yitik Umutların Gece Bekçisi’nin birinci cildinin son bölümündeki  “58 Yıllık Arkadaşım Alâettin Bahçekapılı” başlıklı yazımda anlattım.  Zaten her iki yayında da onu anlatanların  içerisinde en kıdemli arkadaşı bendim. Şimdi geriye baktığımızda  61 yıllık bir arkadaşlık bu.
 
BİZİM HİKAYEMİZİ DE ANLATTI
 
65 yaş üstü kişilerin 11 Mart 2020 tarihinden itibaren evlerinden çıkmamak zorunda kaldıkları koronavirüs günlerindeyazılıyor bu yazı. Evlerde kalanların 68 kuşağının o günkü gençleri, bugünkü yüreği ve kafası genç kalmış ileri yaşlıları olduğunu düşününce ütopyalarıyla dünyayı sarsan bu  insanların ne kadar değerli olduklarını daha iyi anlıyorum. AlâettinBahçekapılı’nın ve hasbelkader benim de içlerinde bulunduğumuz 68’liler, yaptıklarını anlatmaktan hiç hoşlanmayan, daha doğrusu övünmesini bilmeyen, kendileri için hiçbir şey istemeyen, toplumu düşünen ve toplumun özgürlüğü, mutluluğu için gereğinde canlarını vermekten çekinmeyen insanlardır. Günümüzdeki yozlaşmış toplumda onlar birer kutup yıldızıdır. İçlerinden çıkan birkaç döneği hariç tutuyorum tabii.  68’lilerin sayısı ne yazık ki her geçen gün azalıyor.  Ve gelecekte hiç kalmayacaklar. Bahçekapılı’nın o günler konusunda anlattıklarını, bu nedenle daha da  değerli buluyorum.  O anlatılanlarda sadece Bahçekapılı değil, biraz da biz 68’liler varız.  O sözcümüz olmuş ve kendi hikâyesinin yanında bizim hikâyemizi de anlatmıştır.  Gözden kaçırmayın Yitik Umutların Gece BekçisiAlâettinBahçekapılı’yı, mutlaka okuyun.  Okuyunca bana hak verecek ve devamını  merak edeceksiniz. Devamı da ikinci ciltle okuruna ulaşacak. HaydiAlâettin çok bekletme bizi. Kitabı www.habercigazete.com sitesini ziyaret ederek isteyebilirsiniz.
Editör: TE Bilisim