Bugün biraz gerginim, yine karmakarışığım, bu haftaki yazım değişik gelebilir size. Zira, sevdaya kapkara bakan yüreğimle size tuhaf laflar edebilirim, belki üzebilir, belki de ağlatabilirim sizi.Yüreğimi dökmek istiyorum ayet, ayet aşkın yoluna,dayandı boğazıma aşk, kendimi tutamıyorum. Donatmak istiyorum kelimeleri en zarif giysilerle. Söz konusu ‘aşk’ olunca, dilimden dökülmeyen kelimeleri en derin ifadelerle yazmak istiyorum. Zira, bugünkü yazımın hikaye kahramanları ‘Elif  ve Mim’ Elif desem, Mim desem, bilin bakalım bu aşıklar kim (?) desem, Ben hakiki kul değilim, aşka gelip bu hikayeyi yazmazsam.   Elif, Gündüz güneşe gece aya benzerdi Ebu Kevser’in şifa suyuna benzerdi Mim’e ateşten ok atan yaya benzerdi "Yusuf Yusuf" diye Kenan elinde gezerdi Üstün, esre ve ötre ile bütün harfleri ezerdi   Mim, Elifine yol gösteren o imiş Başlangıcı Elif, sonu ‘F’ imiş Dört kitap içinde en güzel o imiş Elife hasretlik ateşten çember imiş Ayrılık derdinin dermanı bir tek o imiş   ‘Nedir ki aşk yar için ölmedikten sonra.. Nedir ki aşk mum gibi sönmedikten sonra’   Elif, Mimin yüreğinde gizlediğidir, Elif ise Mim duyunca yüreğinin titrediğidir, Mim, Elif için alev alev yandı, adına da “aşk” dendi. Bu çarkın elinden kan ağladılar gözyaşları dinmedi Gidenler gelmez oldu, beklenen umutlar tükendi.   Elif oldu o, her söz başında, Mim oldu o her göz yaşında, Boşuna mı ‘kimi sevsem, sensin’ demiş o büyük şair. Evvelde Eliftir, bir ilahi nefesle ahirde vav olur kainat. Elif bir ağaç ve Mim onun bir dalı gibidir adeta. Mim suretler, Elif  ise o yüce manadır. Elif, Arap alfabesinin ilk harfi, Mim harfinin son aşkı.   Elif ile Mim arasına Lam girdi, Mîm ona şah damarından daha yakınken. Elif, Bakara Suresi gibi birden Elif, lâm, mim halini  aldı. Musa dal oldu fakat Firavunun gözü Elifte kaldı. Elif, Lâm a mehil verdi, Mîm ise  Râ ya.. Kimilerine göre Elif Allah’tan, Lâm Cebrail’den, Mîm, Muhammed’den kinayedir. Dört kitap içinde bu işin sırrını  kimse çözemedi.   Elif, Mimi yüce kitaptan  terk ettirdi, Mim kadetral kulelerine çıktı intihar için, Zira Elif Mim den mutlak "ubûdiyet" istiyordu, Mim ise Ubudiyetin mutlak teslimiyet olduğunu biliyordu. İşte o "ubûdiyet" “Secde et bana, ancak bana öyle yaklaş!” Mim için ise gerçek aşk ilahi aşktı, beşeri aşk büyük bir ızdıraptı. Mim de iftihar ettiği  o eski gönül kalmayınca gözyaşları soğuk ahlara dönüştü.   Mim okuduğu Bakara suresinde  Elif –Lam dedi fakat gerisini okuyamadan, bir damla gözyaşı düştü kutsal kitaba, Mim kaldırdı ellerini Allaha doğru ve başladı dua etmeye; Yarab; herkes ellerini kaldırır havaya fakat kimse benim gibi dua edemez, Allahım, neden her şey başladığı gibi güzel bitmez, neden insan ondan başkasını sevemez, büyük aşklar böyle  bitemez. Şimdi bir ben kaldım alfabenden düşen, Ne esrem var, ne ötrem, Ne şeddem var, Ne de Elif gibi elimi tutan bir harf. Şimdi saklandığım bu şehirde kimse bulamaz beni, zira kendi mezarıma saklandım, Selayı vermişti çoktan imam; kefenimi yeniden aşklanmış filizim, Elif in mezarına gömmüşler. Ben ise bu garip mezarımda hala ‘Elif Elif’ diye diye inlerim.   Bu konuda son  sözü büyük üstad Necip Fazıl Kısakürek ne güzel dile getirmiş. ‘Ey gönül, gidenden ümidini kes! Kaçan bir hayale benziyor herkes, sanki kulağıma gaipten bir ses, buluşmalar kaldı ‘mahşere’ diyor.’   Ahmet Sancak, 08.07.2012  

Editör: TE Bilisim