Trabzonspor’da kaos yaşanıyor! Çoklarının sinir katsayısı tavan yaptı! Yönetime, başkana, teknik direktöre ve futbolculara tepki, eleştiri ve en çirkini de hakaret var! 2010-2011 sezonunu şampiyon bitiren ancak kupası emaneten hala başka kulübün müzesinde bulunan, geçen sezon ise Şampiyonlar Ligi’nde ses getiren bir kulübün futbol takımı, bu sezon hala küme hattının hemen üstünde seyrediyor ve sevenlerinin yüreğini ağzını getiriyorsa bu tepki ve eleştiriler normaldir! Bu kulüp, bu takım elbette eleştirilecektir. Adam gibi, medeni nedenlerle, haklı gerekçelerle yapılan tüm eleştirilere saygımız sonsuz. Hatta bunlar içinde muteber olmayan eleştirileri bile muhterem kabul ederim! Bir şartla: Hakaret içermeyecek! Nedeni ne olursa olsun eleştiri yapmak, tepki koymak başka, hakaret bambaşkadır… Bunu artık çocuklar bile biliyor ve kabul ediyor. Bir insanın başka bir insana hakaret etmesini gerektirecek bir durum da yoktur!  Adalet, mahkemeler, genel kurullar bu nedenle vardır! Hak aramak için kimse kimseyi aşağılayamaz, hakaret edemez. Bunun için ya mahkemeye gider ya da genel kurulu bekler. Eğer buna sabrı yoksa insana yakışır şekilde eleştirir! İşin esası, insan kendinin aynasıdır. Hakaret etmek insani bir davranış değildir. Ahlakla, edeple ilgilidir. Hakaret, karşısındakini değil sadece edeni aşağılar! Hakaret etmek edepsizliktir! Bu laf, bir hakaret değil, tespittir… Başta Trabzonspor’un başkanı Sadri Şener olmak üzere hiç kimse gerekçesi ne olursa olsun bu hakaretleri hak etmiyor! “Trabzonspor taraftarına yakışıyor mu?” diye sorarsanız; “Herkes kendine yakışanı yapar!” diye cevap vereceğim! Bu insanlar ne olursa olsun bir görev yapıyorlar. Demek ki zamanında yeterli bulundular ki  o makamlara getirildiler. Eleştirilebilirler, ben de eleştiriyorum. Ama asıl hesap yeri genel kuruldur. Ki orada da hakaret etmeye kimsenin hakkı olmayacaktır, olamaz da…  “Trabzon kümeye…” Vah, vah… Kimlerin “Trabzon kümeye…” diye bağırdıklarını açık açık yazdım. Yazının ya başlığına bakıp ya da tersinden okuyan birçok kişiden tepki aldım! Sanki “Trabzon kümeye…” diyen benmişim gibi! Okuyup anlayamayanlar için yine de kendimi hatalı bulurum! Demek ki olayı iyi anlatamamışım! Ama okumadan yorum yapanlara ne demeli? Zaten sorunumuz da bu… Karşımızdakini dinlememek, okumamak ve ilk söze tepki göstermek! Bekleyin bakalım ardından ne gelecek? Evet, Akhisar maçı ile ilgili maç yazımı bir kere daha okumanızı tavsiye ederim! Kafkas bunu dedi mi? Tolunay Kafkas, Akhisar maçından sonra Sadri Şener’in “Bırakabilirim!” söylemi üzerine “Şener giderse ben de giderim!” demiş. Ben yazılanın yalancısıyım. Bu haberin tekzip edildiğini de görmedim. Eğer söylememiş ve yazılan yalan ise bu yazıyı yok sayın. Ama eğer Kafkas böyle bir kelamda bulunmuş ise çok ama çok büyük bir gaf yapmış demektir. Ne demek “Şener giderse ben de giderim?” Kafkas, Trabzonspor’un değil Şener’in teknik direktörü mü? Opera binası! Derler ki Osmanlı döneminde imparatorluk toprakları içinde iki, evet sadece iki tane opera binası varmış! Bunlardan biri Selanik’te, diğeri ise Trabzon’da imiş! İmiş diyorum Selanik’tekinin akıbeti hakkında bilgim yok da, Trabzon’dakinin 1950’li yıllarda yerle bir edildiğini en azından okudum ve duydum! Ama fotoğrafları hala mevcut… Dış görüşünü itibari ile harika bir yapı imiş… Hangi akla hizmet yıktırılmış anlamak zor… Son dönemlerinde sinema salonu olarak kullanıyormuş. Bina Atatürk Alanı’nın doğu kısmındaydı. Haşmetli bir yapısı vardı. Hatırladığım kadarı ile belediye başkanı Orhan Fevzi Gümrükçüoğlu eski opera binasını eskisine bakılarak uygun bir yerde yeniden inşa ettirecekti! Hatta bunun için bir oluşum bile yapılmıştı… O eski opera binası yeniden yapılabilir. Başka amaçlarla da kullanılabilir. Müze olur, galeri olur ama mutlaka bu yapı yeniden kente kazandırılmalı… Kur’an ne diyor? İmamlar sadece namaz kıldırma memuru mudur? Veya siyasi parti propagandisti mi? Her ikisi de değil ve olmamalıdır da… Cuma günleri tamam da diğer vakit namazlarında imamlar namazlardan sonra Kur’an-ı Kerim’den ayetler okuyorlar! Çok güzel de, okuyup “El Fatih…” deyip tekkeyi kapatıyorlar! Acaba diyorum, okudukları ayetlerin Türkçe meallerini de iki cümle ile açıklasalar fena mı olur? Hem imamlar böylece ders yapmış olur, hem cemaat aydınlanır… Sayın Trabzon Müftüsü! Ne dersiniz? Spor yazdığım halde konuyla ilgili birçok kişiden istek aldım… O nedenle elçi olarak iletiyorum… Marka olmak kolay değil… Geçen hafta Akçaabat’a düştü yolum. Basit bir işim vardı. Yanımda da Ercan Usta (Kaba)… Aracımızı sahildeki bir işletmenin yanına bıraktık ve Cemil Usta’ya doğru yollandık. Yemek için değil birini sorup hemen döneceğiz. Ama ne mümkün… İşletme sahibi veya yöneticisi genç, peşimizden gelip “Hey, nereye gidiyorsunuz?” diye sordu! Meramızı anlattık. Adam dinlemedi: “Aracınızı benim dükkanın önüne çekip Cemil Usta’ya gidemezsiniz!” diye de çıkıştı!!! Evet, aracı çektiğimiz yer belki işyerine yakın ama, umuma açıktı… İşyeri temsilcisine bakakaldım. Ama “Cemil Usta veya Fevzi Hoca, Körfez, Nihat Usta, Saray olmak kolay değil…” diyebildim. Daha doğrusu marka olmak o kadar kolay değil… O yüzden insanlar bu saydığım yerlere akın ediyorlar… Anlayana… Hayri köklü’nün vefası Vefa’nın İstanbul’da bir semt adı olduğu, kişiye göre değişir. Bana göre “Vefa” sadece bir semt adı değildir. Vefalı olmak zordur, egonun şişini indirir, insana insan olduğunu hatırlatan, onu insan yapan değerdir aslında vefa… Bakın bunu niye yazdım? Şundan: Trabzon’da yetişen, ulusal basında çok başarılı işler yapan ve şimdi Yeniçağ Gazetesi’nin genel yayın yönetmeni olan sevgili Hayri Köklü, ders niteliğinde bir mesaj iletti… Gazeteciler Cemiyeti’nin ödül törenine bir telgraf göndererek kendisinin yetişmesinde emeği olan, benim de içlerinde olduğum birkaç kişiyi zikretti. Halbuki başaran oydu! Bizim katkımız belki sadece güler yüz, belki bir tebessümdü… Ama o bir tebessüm bile yarın karşınıza bir vefa örneği olarak çıkabiliyor. İşte Hayri Köklü’nün yaptığı bu… Teşekkürler ve başarılar sevgili Köklü… Şike paneline ceza! Trabzon Kürsüsü’nün düzenlediği Şike Panellerinin ilkinden dolayı RTÜK, paneli canlı yayınlayan Kaçkar TV’ye 11 bin 886 lira para cezası vermiş! Gerekçe ise  “Halkı galeyana getirmek” suçu imiş! Şikayeti de Fenerbahçe Kulübü yapmış!!! Mahkeme Fenerbahçe’nin şike yaptığına hükmetti. Aziz Yıldırım’a da ceza verdi, yöneticilerine de… Demek ki şike yapmak serbest ama, yazmak, konuşmak, panel düzenleyip televizyondan yayınlamak suç!  TAKA Gazetesi’ne de 200 bin lira ceza verilmişti aynı konudan ötürü ama, mahkeme reddetmişti! Trabzonspor’a ve Trabzon’a denilmek istenen şu: Bu işten vazgeçin, konuşmayın, yazmayın, dillendirmeyin. Başka anlamı yok! Daldaki kuş! Bizim yerel basınımızın bir adı da “Uçuran Basın” olmalı bence… Çünkü, şimdi beğenilmeyen neredeyse tüm yabacılar için transferlerinden önce “Bu, takımı uçurur; şu, takla atar; öbürü, havada 5 dakika asılı kalır” türünden bir sürü laf ebeliği yaptı! Şimdi de Burak Yılmaz’dan medet umuluyor. Efendim Burak Yılmaz, Galatasaray’dan başka bir kulübe transfer olursa Trabzonspor yüzde 25 bedel alacakmış! Tamam da o dediğiniz daldaki kuş… Elinizde iken Burak Yılmaz için transferin nazlanma döneminde ve sezon başı kampına katılmadığında “Yeter artık, giderse gitsin” diyeceksiniz sonra da onun başka kulübe transferinden medet umacaksınız! Hatırlarsanız Fatih Tekke ve Gökdeniz konusunda aynı şeyler yaşanmıştı. “Satmayın” diyen benden başka belki birkaç kişi vardı. “Satılsınlar, gitmeleri çok iyi olur” diyenlerin oranı yüzde 90’ın üzerindeydi! Gazete küpürleri, yazanlar arşivimde… Elinizdekinin değerini bilmeyecek, anlamayacaksınız ama gittikten sonra elinizi havaya açacaksınız! Burak’tan değil yüzde 25, yüzde 50 pay alsanız ne olur? Bir Burak Yılmaz daha bulabilir misiniz? Mehmet Alp Ve Basketbol… Hiç kimse dertsiz başını derde sokmak istemez! Hiç kimse sıkıntılı işlere durup dururken girmez! Belki başkalarının değişik amaçları olabilir ama ben Mehmet Alp’in işi gücü yerinde iken, derdi sıkıntısı yokken meşakkatli bir işe soyunmasının ardında art niyet arayamam… Mehmet Alp spor yöneticiliği geleneği olan bir aileden geliyor. Babası rahmetli Av.Turan Alp, Trabzonspor’da genel kaptandı. Kardeşi Av.Yusuf Reha Alp, Özkan Sümer’in başkanlığı döneminde önemli görevler üstlendi. Ağabeyi Mehmet Alp de şimdi Trabzon Basketbol Kulübünün başkanlığını yürütüyor. Ama ne zorluklarla… Mehmet Alp’in üstlendiği görevi hakkı ile yerine getireceğine ve başaracağına inanıyorum. Ne içeriden, ne dışarıdan gelen tepkilere boyun eğecek biri değil… Sevgili Alp sakın yılma ve sakın vazgeçme… Güven hastanesi önüne tedbir! Geç olmadan Yıldızlı Güven Hastanesi önüne trafik tedbiri alınmalı… Burada her an ölümcül kazalar olabilir. Hastanenin zemin kat kısmında çok büyük ve geniş otopark, içinde asansör olduğu halde, araçların devlet sahil yolu kenarı park etmeleri ve buna izin verilmesi veya göz yumulması anlaşılır gibi değil… İnsanların ölmesini mi bekliyorsunuz? Hastanenin devlet sahil yoluna bakan kısmında tek bir aracın bile bulanması kazaya ve ölüme davetiyedir. Demedi demeyin! Yarın da sorumlu aramayın! Şimdiden sorumlu davranın…
Editör: TE Bilisim