Sevgili Trabzonsporlular. Artık üzüldüğünüz kadar üzüldünüz... Eleştirdiğiniz kadar eleştirdiniz... Suçladığınız kadar suçladınız... Bu kadar yakınmak Trabzon'a yakışmıyor. Trabzon ''devrimci bir kulüp''tür. Trabzon, büyük bir kulüptür. Büyük kulüp sıradan olaylardan geçen kulüp değildir. Büyük kulüp zorluklarda önüne çıkan engelleri aşmasını bilen kulüptür... Evet, anlıyorum. Hepinizin kafasında bir soru işareti. ''Trabzon'un hali ne olacak?'' diyorsunuz. ''Küme düşme'' lafı bile onurunuzu zedeliyor. Öncelikle şunu söyleyelim. Trabzon ''utanılacak'' bir şey yapmadı... Ayıp da etmedi.. Transferde hata yaptı... Federasyon ve siyasi iradenin adaletsizliğiyle karşılaştı. İnanlımaz oyun şanssızlığı yaşadı... Hakemlerin hışmına uğradı... Bugünlere geldi... Zaten Faruk Özak'ın ''Bursa da hakemi de yenmeliydik'' sözleri her şeyi açıklıyor. Hatta sistemli hakem hatalarını doğruluyor. Spor Bakanlığı yapmış birinin bu noktaya gelmesi, tehlkenin geç de olsa farkedilmesi bakımından önemli. Bu durumdan çıkış yolu nedir.? Kötüyü hayal edersen kötüyü çağırırsın. Takım kötü sonuç aldıkça kötüyü düşünürsün. Kötü düşündükçe de kötü sonuç alırsın... Olay bu şekilde birbirini tetikleyerek devam eder. Önemli olan bu akan kanı durdurmak, takımı kendine getirmektir. Bugün Trabzon'un kadrosu Fenerbahçe ve Galatasaray'dan iyi değil. Ancak geri kalan 15 takımdan da aşağı değil. Hepsini bırakın bu duruma düşecek bir takım değil. Bu durumdan da birilerini suçlayarak ya da çözüm reçeteleri sunarak çıkamazsınız. Hocayı ve futbolcuları suçlayarak hiç bir yere varamazsınız. Başkanı ve yönetimi eleştirerek soruna çare bulamazsınız. Federasyonu ve MHK'yi hedef göstererek çözüm üretemezsiniz. Tek bir şey yapabilirsiniz. O da futbolculara ''güven'' aşılamak. Güvenin şaşırfıcı bir güzelliği vardır... Güvensizliğin de şaşırtıcı bir çirkinliği... ''Benim'' diyen futbolcu ''kendine güveni'' kaybetsin, yerlerde sürünür. Vasat bir oyuncu özgüveni yerindeyse harikalar yaratır. Güven her şey değildir. Ancak çok şeydir. İstediğiniz kadar teknik, taktik ve fizik kondüsyon çalışması yapın. Moral kondüsyon yoksa bu çalışmalar hiç bir işe yaramaz. Güvenin olmadığı yerde düzen olmaz. Güvenin sihirli bir gücü vardır. Güven, eksikleri tamamlar... Güven, hataları kapatır... Güven, gücü ortaya çıkarır. Güven, kapasitenin kullanılmasını sağlar... Krizden çıkmanın en etkili yolu güvendir. Bunu hoca yapamaz. Bunu başkan yapamaz. Bunu yönetim yapamaz. Bunu yapacak olan camiadır. Eski başkanlardan Şamil Ekinci, Ahmet Celal Ataman, Atay Aktuğ ve Salih Erdem'in açıklamaları çok yerindedir... Uzun bir aradan sonra Faruk Özak'ın Bursa da tribünde yerini alması güzel gelişmedir... Metin Atasoy'un, ''Bu dönemde eleştirisel değil önerisel olmalıyız'' adımı çok önemlidir. Hayrettin Hacısalihoğlu'nun birlik beraberlik mesajı çok değerlidir. Yine eski asbaşkanlardan Erol Tuna, Ömer Gürsoy ve Haşim Sayitoğlu'nun yapıcı mesajları umut vericidir. Divan Başkanı Ali Özbak'ın hocaya ve futbolculara başarılar dilemesi sevindiricidir. Bayan kurulu üyelerinin Giray Kaçar'a çiçek vermesi anlamlıdır... Tabi gönül ister ki bu güzel görüntüler en zor günde ya da en iyi günde değil, her zaman olsun... Bu güzellikler artmalı... Güven verici adımlar çoğalmalıdır. Antalya maçında başkanından yöneticisine, geçmişte Trabzon'a ne kadar hizmet etmiş insan varsa tribünde yerini almalıdır. Hatta Metin Atasoy'un önerdiği gibi, ''şeref tribününde değil maratonda'' oturmalıdırlar. Ancak bu katılım sadece bir araya gelmek için olmamalıdır. Bilinçli bir birliktelik olmalıdır. Aktif olmalıdır. Paylaşımcı olmalıdır. Trabzon gücünü istiflediğinde, bu gücün önünde kimse duramaz. Bu güce ne rakipler dayanabilir... Ne de Yıldırım Demirören'in hakemleri... Başarı, başarısızlıkta birbirine güvenenlerin, dayanışmayı sürdürenlerin hakkıdır.

Editör: TE Bilisim