Kılıçdarıoğlu bir düğünde nikah şahitliği yapar ve gelin ve damada "sizden  çapulcular istiyorum" der. İyi de bu terminolojiyi sevmemeye başladım artık. Artık ucuzladı, bıktırdı bayatladı çünkü. Büyüsü bozuldu. Yetersiz ve gereksiz bir tekrar halini aldı. Zira Karşı cevap verilemeyerek, aynı sözler üzerinden ısrarla konuşmak muhalefette  edebi kısırlık olarak algılandı... *** Bir önceki seçim kampanyasında "Recep" hitapları gibi sıktı... Zaten her şey sıkıyor artık. Laf laf laf... *** Hiç biri dinlemeye değmez konuşmalar... Homurtular... Hakaretler... Yada incir çekirdeğini dolmayacak mevzular... Söylenenleri dinlerken insanın midesi bulanıyor artık. Sıkan sadece "çapulcu" sözleri değil elbet. Bu Gezi Parkı tepkileri de bıktırdı... *** Oysa işin başında bu gençleri demokrasi adına desteklemiştim. Ancak konu Gezi Park'ıysa maksat hasıl oldu. Cumhurbaşkanı mesaj alındı. Arınç, "hükümetimiz adına özür dilerim" dedi. Başbakan, önce "gözlerinizden öpüyorum" dedi baktı ki öpülmekten anlamıyorlar tekrar, eski Kasımpaşalı gömleğini giydi ve "polislere emri ben verdim. Bunların ümüğünü sıkacağız. Bunların hesabı sorulacak!" gibi tehditler savurdu. Lakin İstanbul belediye Başkanı, "her şeyi halka soracağız. Hatta otobüs duraklarının yerlerini dahi soracağız." noktasında tepkiler artık durmalıydı. *** Kaldı ki illa da demokrasiye katkı verilecekse, daha bireyci daha hukuksal bir demokrasi  için tepkiler verilmeliydi. Çalışanların haklarına, emeklilerin olumsuz hayat koşullarına, sanata ve sanatçıya reva gösterilen muamelelere tepkiler gösterilmeliydi. Ve tepkiler daha olgun, daha vakur ve hak verilen seviyeli tepkiler olmalıydı... *** Bir diğer husus; Başbakan bu dönemi ustalık dönemi ilan etti edeli, ortada usta aramaktan yoruldum. Değil mi ki ustalar, öğreticidir. Ustalar işin sonunu bilen feraset sahibi kimselerdir. Ustalar emeğin saltanatını, birikimlerinin semeresini gören, gösteren bir bakışla etrafına mesajını suhuletle veren bilge kimselerdir. Ama nedense bizim usta sürekli bağırmaktadır. Bağırmak ise ortamı germekte, kutuplaştırmakta ve ülkenin yönetilmesini zorlaştırmaktadır. *** Yine Muhalefete ve CHP'ye dönecek olursak, CHP ülkeyi yönetmeyi değil, Ak Partiyi yönetmeye çalışmaktadır. Bu çok  hatalı bir siyaset şeklidir. İktidarlar, muhalefetin dediklerini yapmak için iktidara gelmezler. Kendi fikir ve görüşlerini hakim kılmak için iktidar olurlar. O zaman CHP  bu siyasi yaklaşımından çark etmelidir. Baykal boşuna çarşaflı kadınları CHP'ye çekmemiş, Yaşar Nuri Öztütk'ü transfer etmemiştir. Ama CHP'nin mevcut dokusu bu anlayışı nedense ısrarla dışlayarak gelişmesine ve büyümesine mani olmaktadır. *** MHP'ye gelince onun da müzmin hastalıklarından biri de iki arada bir derede kalma siyasetidir. Sanki Türkiye'de MHP'ye gerek yoktur ama hatır belası sağ cenahta varlığını özel dostluklar doğrultusunda yaşatmaktadır. MHP daha genel bir Türkiye siyaseti izlemeli ve bunun için güçlü siyasi söylemler geliştirmelidir. Yoksa sokağın sesi sandığın gücünü kırarsa, bu Türkiye'nin zaferi olmayacaktır.
Editör: TE Bilisim