Mart'ın soğuk ve ayazından, Nisan'ın yağmur ve çamurundan sonra Haziran'ın, Temmuz'un kavurucu sıcağından önce bir vahadır aslında Mayıslar,
Ama dedim ya yine de sevemem Mayıs’ları.
Boş değil tabi Mayıs ile aramızda ki husumet.
Sadece Mayıs ile değil üstelik medeniyetin beşiği, onlarca uygarlığa başkentlik yapmış İstanbul'la da mesafeliyim o gün bugündür.
Milyonlarca insanın yaşadığı İstanbul'un 16 yaşında ki Mümin Aydın'a mezar olmasını içime sindiremedim hiç.
Doğaya can veren, hayvanların ve bitkilerin içini ısıtan Mayıs'ın insanın kanını donduran o geceye kayıtsız kalmasına yüreğim razı gelmedi benim.
Bilmeyenler olabilir anlatalım ne oldu o gece?

Tarih 19 Mayıs 1996, Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün gençliğe armağan ettiği bir bayramın gecesi.
Gençliğinin baharında bir delikanlı bir umut seyrettiği Vanspor-Fenerbahçe maçının ardından (Fenerbahçe'nin şampiyonluk maçı) umutlarını bir başka bahara ertelemiş üzerinde çok sevdiği Bordo-Mavi forması ile evinin yolunu tutmuştu.
Tek suçu doğduğu topraklara tutunmak olan daha on altısında ki bu genç.
Nerden bilecekti hayallerine pranga vuranların, geleceğini de karartacağını.
Ama ne acıdır ki kader ağlarını örmüştü bir kere ve şehir eşkıyaları ile kesişmişti yolu. Ağzına dayadıkları bir silahla kahpece şehit ettiler o gencecik fidanı.
Zalimlikleri yetmemiş, içleri soğumamış olacak ki defalarca arabayla üzerinden geçtiler.
Bu mezalim, bu zulüm TBMM'nin 22. dönem, 3. yasama yılında yayımladığı 9 Nisan 2003 tarihli ‘FUTBOLDA ŞİDDET’ isimli 437 sayfalık Meclis Araştırma Komisyonu raporuna da yansımıştır.
Velhasıl sevemedim ben Mayısları, yakıştıramadım gençlere ölümü.
Bir daha yaşanmasın, unutulmasın bu kardeşimiz diye ‘Söz uçar yazı kalır’ dedim...
Bu vesile ile gençlere ölümü değil bayramı reva gören Gazi ve mücadele arkadaşlarını da rahmetle anıyorum.
Bayramınız kutlu olsun gençler.