Aynı kültürün, aynı coğrafyanın mahsulü kentlere yakışmayan suni gerginlikten muzdarip futbol izleyicileri için o kara günler çok geride kaldı. Trabzonspor’un bir ağabey edasıyla kadroda düşünmediği oyuncuları komşu şehirlere vermesi ile yumuşayan ilişkiler sonrası artık Karadeniz derbilerinde futbol konuşabilir hale geldik.
Hatta bu maçlar taraftarların yan yana, kol kola izlediği bir etkinlik, bir şölen havasına büründü desek abartmış olmayız.
Saha dışı gözlemlediğim bu fakat sahada durum biraz farklı..
Bir tarafta şampiyonluklarına yenisini eklemek adına her puan kırıntısına talip namı değer Karadeniz Fırtınası, diğer tarafta süper ligde kalıcı olmak, ilerleyen haftalarda kötü rüya görmemek adına puan kaybına tahammülü olmayan komşu şehir Giresunspor.
Herkesin imrenerek baktığı Trabzonspor kadrosunun nazara geldiğini söyleyerek maçı anlatmaya başlayalım.
Gervinho, Edgar ile başlayan yaprak dökümü, N'wakaeme, Siopis ve Koita'nın covite yakalanması, Hamsik'in maç önü sakatlanması da eklenince maçın kolay geçmeyeceği anlaşıldı.
Çok koşan, atletik, diri bir takıma karşı kilidi açacak, rakibin direncini kıracak kaliteli ayaklar olmayınca fırtına beklediğim üzere ilk 45 dakikada pozisyon üretmekte zorlandı. Hatta elle tutulur gözle görülür ciddi bir gol pozisyonu görmedik desem abartmış olmam.
İkinci yarıda ilk yarıdan farklı başlamadı. Daha doğru tespitle kenarda oyuna dahil edecek oyuncu olmayınca sahadaki oyunculara mahkum kalıyorsun bir yerde.. Oyuna akıl koyan olmayınca bir nevi kör dövüşüne döndü oyun..
Kör dövüşünde de kör kurşun misali nadir geldiği pozisyonda misafir takım golü buldu. Golden sonra zaten üretmekte zorlanan Fırtına iyice oyundan koptu.
Tam maçı kaybediyoruz galiba derken Peres'in ortasında Cornelius harika bir vuruşla skora dengeyi getirdi.
Golden sonra özlenen Fırtına vardı sahada. Sağlı sollu müthiş bir baskı kurdu. İki kanat bekinin Peres ve Pushacz'ın etkili oyunu Cornelius'un ceza yayı içerisindeki etkili oyunu ile kazanma şansı ayağımıza geldi fakat iki kez topun başına gelen Bakasetas değerlendiremedi ve maç beraberlikle sonuçlandı.
Tebrikler çocuklar..
"Golden sonra özlenen Fırtına vardı sahada. Sağlı sollu müthiş bir baskı kurdu. İki kanat bekinin Peres ve Pushacz'ın etkili oyunu Cornelius'un ceza yayı içerisindeki etkili oyunu..."
Peki sormazlar mı adama bu etkili adamlar 60 dakika nerede idiler. 60 dakika boyunca neden baskı uygulamadılar? Madem baskılı ve coşkulu oynayabiliyorlardı da 60 dakika neyi beklediler. İlk yarılardaki vurdumduymaz oyun anlayışı ile iki maçta dört puana yazık olmadı mı?