Trabzon 1.Amatör Küme’de mücadele eden Uğurluspor’un antrenörlüğünü yapıyorum. Şampiyonlukta iddialı Bahçecikspor’la oynuyoruz durum 0-0 berabere. Son 20 dakikada Bahçecik iyice bastırıyor. Orta sahamızda Şevki isimli bir futbolcumuz var. Yolspor’dan alınmış. Çok yetenekli ancak kendisine göre bir Dünyası olan ve herkesin de ona uyması gerektiğini düşündüğü için yaptığı yanlışlar yüzünden yırtamamış, olacağı kadar olamamış.

O hep haklı, herkes haksız ve O’na sürekli haksızlık yapıldığına inanan futbolda sık rastlanan örneklerden biri..

Zaten antrenman açığı vardı iyice yoruldu, dışarı alıp birini sürdüm sahaya..

Çıktıktan sonra kulübenin biraz uzağında yöneticimiz Seyfullah Bey’e hararetli hararetli bir şeyler anlatıyor..

Duymazdan gelip hiç bakmadım o tarafa gittikten sonra yöneticiye ‘Ne diyor bu?’ dedim, ‘Yok bişe’ dedi, ısrar edince söyledi; ‘Hocaya söyle beni ya 90 dakika oynatsın, ya da hiç oynatmasın. Moralim çok fena bozuluyor!’

Yavuz Selim’deki ilk antrenmanımız için soyunup sahanın ortasında toplandık. Bu ortalıkta yok. Göz ucuyla bakıyorum, soyunma odasının önünde eşofmanını düzeltiyor, kramponlarını bağlıyor, ağırdan alıyor. Ben de çocuklarla konuşmayı uzatıyor idmana başlamıyorum, bir şey demeden Şevki’nin gelmesini bekliyorum. Tabi beni iyi tanıyan çocuklar da bu sessizliğim karşısında şaşırmış vaziyette bir bana bir Şevki’ye bakıyor.

Sonunda Şevki geldi.

Tabi çocuklar da bekliyor, bir şey olacak ama ne olacak?

‘Şevki’ dedim seni oyundan alınınca üzüldün mü?

‘Çok’ dedi, ‘Hocam çok moralim bozuluyor, beni ya tam oynat ya da hiç oynatma.’

“Bak Şevki’ dedim ‘Bu haftaki Kirazlık maçında tam hazır olmadığın için seni bir devre oynatmayı düşünüyordum ancak madem ki buna çok üzülüyorsun, hiç oynatmayacağım, hatta kadroya bile almayacağım. Sevildiğini bil, ben senin gibi bir genci hiç üzer miyim? Şimdi git üzerini giy, bir yerde tek başına çalış kendini hazır hissedersen gel.

Tabi çok şaşırdı, kenara çıktı, yönetici Fikri arkadaşımızla bir şeyler konuştu, Fikri yanıma geldi. ‘Hocam’ dedi, ‘En iyi futbolcumuzdur, en çok parayı ona verdik, affet ’

“Böyle yaptığınız için bu çocuk hala buralarda. Bırak biraz burnu sürtülsün, kazanmak istiyorsak biraz ayrı kalsın düşünsün’

Fikri hala ısrar ediyor.

‘Bak Fikri’ dedim, ‘ısrar edersen seni de kovarım çocuklara mahcup olursun, ne yaptığımı biliyorum bana bırak.’

‘Tamam’ dedi gitti.

Şevki de bir iki gün sonra gelip özür diledi ve iyi çalışıp gayet de güzel maçlar oynadı.

PAZARLIK MI YAPACAKSIN?

Buradan Abdulkadir Parmak olayına geleceğim.

Galatasaray maçında bitime iki dakika kala oyuna girmeyi reddettiği söylenen ve bunun için kadro dışı kalan Abdulkadir’e.

Tabi işin aslını tam biliyorum ama gerekçe buysa Parmak hayatının yanlışını, yönetim de en doğrusunu yaptı.

Tabi bence.

Yoksa bu durumda otoritesi imha edilecek olan Abdullah Hoca’nın takım üzerinde hiçbir hükmü kalmazdı.

Tıpkı oyuna Mustafa Akbaş’ın gireceğini gören Burak Yılmaz’ın kulübenin önüne gelip ısrarla Uğur Demirok’u sahaya aldırarak Rıza Çalımbay’ı bitirdiği gibi bir duruma düşerdi.

Affedilmeli mi?

Top artık yönetimden çıktı, ipler Abdullah Avcı’nın elinde.

Gitsin hocasından özür dilesin..

Affederse eder, etmezse kaderine razı olur..

BENİM AKLIM ALMIYOR

Bu arada Abdulkadir Parmak’tan yola çıkarak ‘Öz evlat’ dediğimiz Trabzonlu futbolculara da bir şeyler diyelim.

Değil oynamak Trabzonspor’la antrenmana çıkmak bile milyonlarca  gencin ulaşılmaz hayaliyken, bu imkanı yakalamış, bu şerefli formayı giymenin onuruna erişmiş şanslılar bunun farkında değilse..

Trabzonspor’da forma giymenin manevi getirilerinin yanında iki üniversite bitirmiş lisan bilen gençler  çöpçülüğe razıyken bıraktık transferde aldıklarını bir asgari ücretlinin bir yılda eline geçen parayı 90 dakikalık maçın galibiyet primi olarak alanlar şu sıkıntılı ortamda bile bu nimetin idrakinde değilse..

Üstelik bunlar dededen, babadan gelen Trabzonsporluluk genleri taşıyorsa..

Biz yanmışız arkadaş!

Dünya yıldızı Oscar Cardozo bile 90+3’te Fatih Atik’in yerine oyuna girerken öz evlat dediklerimiz bunu sorun yapıyorsa, biz bitmişiz arkadaş!

Sizlerle kıyaslanmayacak ölçüde çok daha fazla yetenekli kaç nesil değil Trabzonspor forması giymek antrenman sahasının 100 metre bile yanına yaklaşamazken, böyle bir tavra benim inanasım gelmiyor.

+65’lik halimle evde o formayı giyerken hala tüylerim diken diken oluyor, 40 sene geriye gidip hayaller kuruyorum..

Ve çok merak ediyorum;

Hadi sizin aklınız kesmiyor da, size bunları anlatacak bir büyüğünüz, arkadaşınız, dostunuz yok mudur?

İnsan içindeyken kıymetini bilmediği şeylerin kaybedince anlar değerini ama iş işten geçmiş olur.

Topa vurmakta nazlanan kafalar bir gün taşlara vurulur ancak giden geri gelmez.

Çünkü insafsız seneler öyle çabuk geçiyor ki!.

ÖĞRENMENİN YAŞI YOK

Çoğu futbolcunun emekliliğin tadını çıkardığı yaşta Avrupa’ya transfer olup Lille’yi 10 yıl aradan sonra Fransa şampiyonluğuna koşturan Burak Yılmaz ile Yusuf ve Zeki’nin başarılarıyla gururlanmaya devam ediyor, özellikle de Burak’ın attığı, attırdığı golleri defalarca gururla izliyor, Lille kulübün sosyal medya hebasından yaptığı Türk bayraklı paylaşımları gözlerimiz yaşlı takip ediyoruz.

Ve de şuna şahit oluyoruz.

Bu Burak artık zırp pırt ofsayta düşmüyor.

İkide bir kendisini yere atmıyor.

Demek ki öğrenmenin yaşı yok.

Eğitimin de farkı çok!.

Meğer oralarla farkımız sadece futbolu yönetenlerle değil, var!

Bizdeki futbola başladığındaki yanlışlarıyla jübile yapıp var olanlarla 20 sene idare edenleri gördükçe demek saha içinde de var bir sıkıntı..

İLK TRANSFER FORMA OLMALI

Sezon sonu yaklaştıkça transfer de haliyle öne çıkıyor.

‘Hangi mevkiye kimi alalım, kaç kişi alalım?’ tartışmaları da gündemi işgal ediyor.

Bence Trabzonspor’un ilk transferi forma olmalı.

Ne zamandır hasret kaldığımız..

Korner köşelerindeki bayraklarla hasret giderdiğimiz bordosu bizim bordo, mavisi bizim mavi olan, sahada gözlerimizin pasını silen o güzelim Bordo-Mavi forma..

Hem bu sayede yazarken, konuşurken de yalan söylemeyiz!

Hani diyoruz ya, ‘Maça hızlı başlayan Bordo-Mavililer’

Biri çıkıp dese ki, ‘Arkadaş, sen hangi maçtan bahsediyorsun’ haklı..

Çünkü sahada Bordo-Mavi yok!

Bu arada merhum Özkan Sümer Hocamızın transferle ilgili bir nasihatini de yazmadan geçmeyelim:

Bir oyuncunun bir takımda iyi oynaması, hatta muhteşem işler yapması senin ihtiyacın açısından yeterli anlamına gelmez. Hangi görevde ve kombinasyona uygunluğuna bakmanız gerekli.

Bunu bilmediğin takdirde sonuç üretemezsin…

Zaten sorunu böyle yaşamıyor muyuz?(2017)

HASTA DEĞİL POZİTİF!

Sokağa çıkma yasağı olduğu gün kumar oynarken yakalanan karantinada olması gereken şahıs kendisini şöyle savunmuş:

‘Ben hasta değilim pozitifim’

Yok ya..

‘Kusura bakma biz de seni insan sanmıştık’ dememiş mi filyasyon ekibi?

Deyip de, zincire vurmamışlar mı?