Nâvek-i âh-ı derûn pûlâd u mermerden geçer

Leylâ Hanım

(İçeriden gelen âhın oku, çeliği ve mermeri deler)

Öğrencilerle her daim iç içe olduğumuz için öğretmen alımlarında mülakat uygulamasının onlarda ne gibi tahribatlar oluşturduğuna çok daha yakinen şahit olmaktayız.

Aday öğretmen sayısının fazla olması, onların şevkini çok ciddi şekilde kırıyor olmasına rağmen yine de “inşallah olur” niyeti ile çalışmaya devam eden öğretmen adayları, öğretmen alımında mülakatın şayiasının yayılması ile iyice hayallerini kaybetmeye başladılar. Mülakat denilince hepsinin zihnine, adam kayırma, hak yeme önyargıları gelmekte ve onlar bu durumu da bahane ederek ders çalışmaktan ve ideallerinden vazgeçmektedirler.

Eğitim fakültelerini (fen ve edebiyat fakülteleri de hemen hemen aynı) Anadolu’nun orta gelirli,  sınırlı ekonomik yapıları olan, memur veya işçi sınıfın oluşturan ve dolayısıylabürokrasi ve devlet erkânı ile bağlarızayıf olan aileçocukları tercih etmektedir. Bu öğrenciler mülakatta torpil olduğunu düşünmekte, kendileri de bürokratik ve siyasi yapıya uzak oldukları için büyük bir hayal kırıklığı ve kin ile içlerine kapanmakta, yaşamış oldukları bu durumu bir türlü kabullenmemektedirler.

Avrupa’da yöneticiler herhangi bir karar alırken bu kararlarını akademik bir bilgiye dayandırmayı gelenek hâline getirmişlerdir. Türk siyasi tarihinde böyle gelenek tam yerleşmediği için siyasiler üniversiteleri kontrolleri altına almaya çalışmalarına rağmen alacakları birçok kararda onların görüşüne başvurmamakta, kendi bildiklerini yapmaktadırlar.

Öğretmen alımındaki mülakat uygulaması adaylar arasında ciddi bir şekilde devlete ve millete karşı güven bunalımını doğurmaktadır. Aynı şekilde bu uygulama öğrencilerin tek başlarına karar verme, “ben yaptım, başarabildim” duygusunu yaşama imkânlarını ellerinden almakta, onların özgüven duygularını öldürmektedir. Onlar alanlarında ne kadar başarılı olurlarsa olsunlar, bir gruba veya bir siyasi yapıya sırtlarını dayamadıkça, haklarını alamayacakları kanısını taşımakta, sınava girmeden torpil arama derdine düşmektedirler. 

Gençler enerjilerini çalışmaya değil, torpil bulmaya harcamakta, siyasi bir tanıdığı olanlar rahat ve emin adımlarla dolaşırken, tanıdığı olmayanlar zihinlerini isyan ile meşgul etmekte, belki de alımların fazla olmaması nedeni ile atanamayacağıbu durumu torpil yokluğuna bağlayarak zihninde bir sürü nefret tohumları oluşturmaktadırlar.

Hükumete, eğer muhalefet iktidarda olsaydı ve mülakatı onlar yapacak olsaydı ne düşünürdünüz?  Sorusunu sormak lazım. Onların vereceği cevap kuvvetle muhtemel muhalefetin bugünkü tepkisi ile aynı olacaktı. O zaman yarınımızı emanet edeceğimiz bu gençlerin devlete olan duygusal bağlarının zayıflatılmasınaimkân vermememiz gerekmektedir.

Hükümetin mülakat sınavının gençlerin kendilerine, devletlerine, geleceklerine umutla bakmalarına engel olduğunu görmesi ve en kısa zamanda hiçbir faydası olmayan bu uygulamayı kaldırması gerekmektedir.

Abdulhalim Memduh bir şiirinde Bu halkın mülkünü seyret sana harabat lazımsa/ Bu mülkün halkını söylet sana bir feryat lazımsa, dediği gibi bu gençleri anlamak için onların bu feryadına kulak vermek durumundayız.