Eğitim, insan yetiştirme sanatı olarak bilinir. Böyle bilinir, ama örgün eğitim sistemi, yetişmekte olan bireylerin, insan olmalarından çok, akademik başarıları iyi olan bireyler olması için kurgulanmış gibi durmaktadır. Tümüyle insan olan bir çocuk, testleri tümüyle çözebilen bir çocuktan daha değerli kabul ediliyorsa, bunu başka türlü nasıl okuyabiliriz ki?.. Eğitim sisteminin “iyi insan” yetiştirme amacını ihmal edip sadece okul okuyan öğrencilerin zihinsel alanda gelişmelerini öne çıkarmak, sistemin bir ahlâk kayması yaşadığının açık göstergesidir.

“Yaşamak, Sevmek ve Öğrenmek”(*) kitabında yazar, “Ben insan olmaktan, insan olmak için gerekli bütün gizilgüce sahip olmaktan büyük mutluluk duyuyorum”. diyor… Aynı kitapta bir okul müdürünün yazıp, arkadaşına verdiği bir kitap bölümünde aynen şöyle diyor:

“Bir toplama kampından sağ kurtulmuş bir insanım. Gözlerim, hiçbir insanın görmemesi gereken şeyleri gördü. Bilgili mühendisler tarafından yapılan gaz odaları. İyi öğrenim görmüş doktorlar tarafından öldürülen bebekler. Lise ve yüksekokul mezunları tarafından vurularak öldürülen kadınlar ve bebekler. Bu nedenle, öğrenim olgusuna kuşkuyla bakıyorum. Sizden tek dileğim şu: Öğrencilerinize insan olmayı öğretin. Çabalarınız bilgili canavarlar, yetenekli ruh hastaları yaratmamalıdır. Okuma-yazma, yazım, tarih ve matematik ancak öğrencilerimizin insan olmasını sağlarsa önem kazanır.”

Ulusal sınavların önem kazandığı, öğrenci ve aile rekabetinin öne çıktığı bir sistemde, çocukların önce “insan” olarak yetişmelerini istemenin zor olduğunun farkındayım. Ama zoru başarmanın daha önemli olduğunu da biliyorum.

Türk Eğitim Sistemi’nin “iyi insan yetiştirme” amacını göz ardı ederek, insan yetiştirme düzenimizi sağlıklı bir şekilde işletemeyeceğimizi artık anlamış olmamız gerekir. İyi insan olarak yetiştiremediğimiz çocukların, test çözmede iyi olmalarının ne kendilerine, ne ailelerine, ne ülkeye bir faydası olabilir!.. Unutmayalım ki, 15 Temmuz darbe girişimini yapanlar okullarda çok üst düzey başarıyar elde etmiş kişilerdi. Hiç tereddüt etmeden şehit olan Ö. Halisdemir de üniversite sınavlarında iyi puan alamamış asker olmuştu. Şimdi bunlardan hangisini tercih edeceğiz? Okulları insan yetiştirme merkezleri olarak yeniden inşa etmedikçe geleceğimize ümitle bakamayacağız.

Öğrencilerin okula insan olmaya geldiğinin farkında olmayan eğitimcilerin, lider eğitimci olduklarını kim söyleyebilir?

Her şeyden önce, tümüyle insan olma sanatını öğrenmeye gelen çocukları, bu imkândan mahrum bırakmak, onlara yapılabilecek en büyük kötülüklerden biridir.

Çabalarımız öncelikle sağlıklı insanlar yetiştirmek olmalıdır; sağlıksız insan, ama test çözebilen makine yetiştirdiğimiz sürece, ne sistem amacına ulaşabilir, ne de biz eğitimciler görevimizi hakkıyla yerine getirebiliriz.

Okullar, örtük program yerine, gerçek programla ilgilenmeli ve öğrencilere tümüyle insan olmayı öğretmelidir. Yaptığımız iş üzerinde düşünürken, işin bu boyutunu da ihmal etmemek gerektiğini vurgulayarak bitirelim…

* Leo Buscaglia. Yaşamak, Sevmek ve Öğrenmek. İstanbul: İnkılap, 1982.