AĞAOĞLU'NUN STEPNESİ DEĞİL ÖZBEÖZ HALEFİ

Ligde bir taraftan şaha kalkıp şampiyonluk havasına giren Trabzonspor diğer taraftan kongreye odaklandı. 4-5 Aralık'ta yapılacak kongre için olası aday Ahmet Ağaoğlu. O da henüz resmileşmedi.

Yarışta özellikle ezeli rakipleri Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş'a nal toplatan Bordo-Mavililerdeki süper tablo nedeniyle şimdilik hiç kimse risk almak istemiyor. Dadaloğlu misali "Ferman padişahın, dağlar bizimdir" diye haykıran Ağaoğlu'nun birtakım çekinceleri de söz konusu. Yaklaşık 1 buçuk trilyon liralık kulüp borcu Ağaoğlu'nu kara kara düşündüren kabuslardan biri. Camiada kulübün cengaverlerinden Ertuğrul Doğan'ın da aday olması yönünde davetkar bir tutum var. Hem aile hem iş hem de sosyal hayatından feragat ederek tüm benliğiyle kulübün başarısına meyillenen Doğan, Trabzonspor ile taraftar arasında sarsılmaz bir köprü vazifesi görüyor. Doğan, Ağaoğlu'nun sağ kolu, payandası.

Bordo-Mavili kulübün çıkmaz sokaklara, darboğazlara girdiği, iğne deliğinden geçtiği dönemlerde "Diriliş Ertuğrul" rolüne soyunan Doğan gibi yöneticilere ihtiyacı var Trabzonspor'un. Ertuğrul Doğan hiçbir zaman stepne olmadı, ancak bu kulübe yakışacak başkan adayı olur. Bu bakımdan Ağaoğlu ile tatlı sert yarışabilecek bir portföye ve güce sahip. Zira başkanlığı (Şayet Ağaoğlu bırakırsa) en çok hak eden kişiler arasında. Başkan Ağaoğlu'nun, çatlak seslerin yükseldiği, ayrılık rüzgarlarının estiği ilk dönem yönetimindeki sis perdesi ve kaotik ortam özellikle bu sezonki 12 haftalık başarı ve camia halinde işletilen sinerji çarkı sayesinde kayboldu. Ancak endişeler yok değil. Bunlar da başarıyı gölgeleyen sendromlar... Ya bundan sonra korktuğumuz başımıza gelirse ve takım dip dalgasıyla tepetaklak olursa? Ya yine kaçarsa şampiyonluk treni? Sakatlar ve mayası bir türlü tutmayan futbolcular da cabası. Tahta kurusu gibi kemirdikçe kemiriyor insanın beynini bu kaygılar. Şunun altını çizmekte fayda var:

Camiada herkes Ağaoğlu'ndan başladığı işi bitirmesini bekliyor. Yani gerek yönetim gerekse on binlerce Trabzonspor taraftarı başarıya şartlanmış. Ağaoğlu bu süreçte anahtar teslimi yapar mı? Çok çok zayıf bir ihtimal olduğu kanısındayım. Bu arada bir hatırlatma: 2010-11 sezonunda takım liderken kulüp kongre kararı almış, birden fazla aday başkanlığa talip olmuştu. Her oluşumda geçer akçedir, nerede yelpazesi açık bir seçim varsa orada rekabet ortamı vardır, bu da başarı açılımı sağlar. Kalben söylüyorum, Trabzonspor'da kim başkan olursa olsun bize düşen, onu alkışlayıp iyi günde kötü günde desteklemek olmalı. Zaten özde taraftar olmak bunu gerektirir. Gerisi lafügüzaftır.

RAHMETLİ RAUF DENKTAŞ’IN GURURLA SAKLADIĞI FORMA!

"Ayşe tatile çıksın!" Türk Silahlı Kuvvetleri’nin 1974 yılında düzenlediği Kıbrıs Barış Harekatı'nın unutulmaz parolası... Ayşe, Cenevre Konferansı'na katılan dönemin Dışişleri Bakanı Turan Güneş'in kızıydı. Yeşil Hat'ta gerilen ortam 20 Temmuz günü adaya yapılan çıkarma sonucu barışla sonlandırıldı. Başbakan Bülent Ecevit'in stratejik dehası Kıbrıs'ta sadece Türklere değil Rumlara da özgürlüğün yolunu açtı. Böylece Rumların Kıbrıs adasının tamamen "Yunanistan'a bağlanması" anlamına gelen "enosis" hayalleri suya düştü. İşte o adada 1997 yılında Trabzonspor kampa girmişti. Gazeteci sıfatıyla ben de oradaydım. Kıbrıs üzerine geldiğimizde yanımda oturan gazeteci arkadaşım Ömür Avcı’ya merakımdan şu soruyu sormuştum. Şu anda Kıbrıs üzerinde uçuyoruz. Ercan havalimanına ineceğiz. Ada’nın üç tarafı sularla kaplı görülüyor. Allah göstermesin deniz kabarırsa veya Tushinami gibi bir şey olursa Kıbrıs yerle bir olur mu. Ömür önce düşündü sonra abi bu soru nereden aklına geldi diyerek gülmeye başladı.

Kıbrıs bende her zaman merak uyandırmıştı. Tarihi kitaplardan okuduğum, televizyondan izlediğim, radyodan dinlediğim yavru vatana bu kez bizzat adım atacağım için bayağı heyecanlıydım. Doğrusu oranın yöresel yemekleri şeftali kebabı, kolakas, molehiyayı tadacak, meşhur hellim peynirini kaynağında lezzet testine tabi tutacaktım. Nitekim tuttum da... Ambargo olmasına rağmen biraz çekinerek biraz da içimdeki merak dürtüsünün esareti altında 15 günlük Kıbrıs kampına katılma şerefine nail olmuştum. Trabzonspor'un başında soğuk benizli İngiliz teknik adam Gordon Milne vardı. Adeta Milne hattını yara yara yavru vatana çıkarma yapmıştık. Trabzonspor'un tarihi açılımlarından biriydi bu. Kıbrıs'ta dikkatimi çeken ilk şey deniz yeliyle aşk yaşayan adanın nezih havası ve restoranları ve Girne Limanı oldu. Tabii olmazsa olmaz kumarhaneleri... Merak ediyorsanız peşin söyleyeyim, gitmedim.

KKTC'nin efsane lideri rahmetli Rauf Denktaş kampı ziyaret ettiğinde heyecanım ikiye katlanmıştı. İlk kez yakından görmüştüm bu devasa ama ince ruhlu adamı. O zamanki yönetim rahmetli Denktaş’a kalın çubuklu bordo- mavili formayı hediye etti. Rahmetli Denktaş orada formayı sırtına geçirip Trabzonspor formasıyla adeta bizden biriydi.

Denktaş üç büyüklerden önce Bordo-Mavili formayı giydi. “Bu formayı evimin bir köşesinde gururla saklayacağım" dedi. Fahri hemşerimizdi artık Denktaş. Trabzon'u ve Trabzonspor'u öve öve bitiremedi. 1975'teki Kıbrıs Barış Kupası'ndan bahsetti. Beşiktaş'ı yenerek kupayı aldığımızı mağrur bir edayla anlatırken destansı harekatı yeniden yaşıyor hissiyatı uyandırdı. Gözlerinin içi gülüyordu rahmetlinin o an.

Bugünlerde 38. kuruluş yıl dönümünü kutladığımız KKTC'de yaklaşık 60 bin civarında Trabzonlu var. Adada Fenerbahçe'nin, Beşiktaş'ın, Galatasaray'ın mağazaları var ama Trabzonspor'un yok. Girne Esentepe Belediye Başkanı Trabzon Çaykaralı Cemal Erdoğan uzun yıllar Kıbrıs'ta TS Club mağazasının açılması için uğraş veriyor ama ne yazık ki destek göremedi. 3 yıl önce iş insanı Coşkun Öztürk abisi Mustafa Öztürk ile buraya 500 forma getirip oradaki Trabzonsporlu çocuklara dağıttı. TFF Yönetim Kurulu Üyesi Mustafa Hacıkerimoğlu'nun da forma konusundaki katkıları yadsınamaz. Bugünlerde Trabzonspor'da şampiyonluk hazırlıkları söz konusu. Üstelik takımdaki iki Yunan futbolcu Bakasetas ve Siopis adeta kültürel dostluk nişaneleri. Heyecan dozu gittikçe artan bu süreçte umarım bordo mavili kulüp bir yandan Volkan Konak'ın kadife sesinden "Magusa limanı, limandır liman / Beni öldürtende yoktur din iman / Uyan Alim uyan, uyanmaz oldun / Yedi bıçak yarasına dayanmaz oldun" türküsüyle yüreklere dokunur, diğer yandan bir zamanlar Rumların elinde parya durumuna düşürülmeye çalışılan yurttaşlarımıza şöyle hoptekli, horonlu şampiyonluk kutlaması yaşatır. Yeter ki "Ayşe tatile çıkmasın"... Mazallah bir eksilmeyelim!

DİNLEYİN ULAN DEVELER! BU DİKİŞİ KİMSE SÖKEMEZ

Hasan Ceylan'ı tanır mısınız? Belki de birçoğunuz bu ismi hakem olarak algıladı. Ya "Sahte Kabadayı" desem? Çıkaramadınız di mi? Kemal Sunal'la oynadığı "Sahte Kabadayı" filminde "Dinleyin ulan develer! İstanbul’da en büyük benim. Baba takımının da haracını kestik, bize posta koyacak kimse kalmadı! Benim attığım dikişi kimse sökemez" repliği ve "Dikiş Tutmaz Sabri" karakteri ile hafızalara kazınan Hasan Ceylan'dan söz ediyorum. Ceylan 1922 yılında İstanbul’da doğdu. Ortaokuldan sonra çalışma hayatına atılan usta oyuncunun beyaz camla tanıştığı film 1950’de “Barbaros Hayreddin Paşa” idi. Kötü adam rolleri adeta üzerine yapışan Ceylan, Yeşilçam’da irili ufaklı yaklaşık 100 filmde rol aldı. Sert görünümü ve iri yarı, kelli felli fiziki yapısı nedeniyle çoğunlukla mafya rollerinde “kötü adam” karakterlerine hayat verdi. Onun iyi adam rolüne soyunduğu film nadirdi. Ceylan sporla da girift bir kişilikti. Yüzme sporunda dereceleri vardı, aynı zamanda eski milli bisikletçi ve bisiklet federasyonu hakemiydi. Çok yönlü sanatçı 1980 yılında aramızdan ayrıldı. Ah be Ceylan! Zaman-mekân kavramı değişse de şimdi hayatta olsaydın keşke.

Süper Lig'de oluşan şu puan tablosu senin repliğine ne de güzel uydu. Nazar göz değmesin. Trabzonspor koşar adım ilerlerken ezeli rakipleri bir taraflarından soluyarak feryat figan bağırıyorlar. Heyhat! Tek isteği adaletti Trabzonspor'un. Haksızlıklara isyan etti. Hakemler kanalıyla kuşbaşı et misali kıyım kıyım doğrandığını, helalinden puanlarının gasbedildiğini, kelle koltukta gezdiğini haykırdı. Yetmedi, şikeye kurban edildiğini mahkeme kapılarını aşındırıp ispatladı. Eeee sonuç? Yorgan gitti kavga bitti. Cenaze ise ortada kaldı. Ne telkinde bulundu sahte hoca (tüpçü) ne de bir rahmet okuyan çıktı sözde cemaat (şikebazlar) arasından. Yıllar geçti üzerinden, ruhu savruldu etrafa mevtanın.

Şimdi günah çıkarma zamanı üç büyük denilen Aynaroz kadılarının. Papaz büyüsü, domuz büyüsü, kara büyü yaptırıyorlar Trabzonspor için. Kurşun döktürüyorlar kendilerine, üzerlerindeki tılsım bozulsun diye. Aradaki 10 puanlık fark nasıl kapanır diye yana yakına çare arıyorlar. Marko Paşa'yı bile sonsuzluk uykusundan etmiş kara cahiller! Hadsizlik, densizlik, görgüsüzlük, bayağılık onlarda. Trabzonspor İstanbul'un haracını da kesmedi üstelik. Paşa paşa helalinden kazanmayı yeğledi. Hiçbir zaman midesine haram lokma girmedi, birileri gibi! Tok satıcı karakterine bürünmedi. Hem kel hem fodul olmadı. 2010-2011 sezonundaki şike depremi ve sonrasındaki artçı şokların hesabı bu sezon kesilecek. Bre gafiller! Bre hokkabazlar! Yok öyle üç kuruşa beş köfte... Kanaryayı iğdiş etmeye, Aslan'a terbiye vermeye, Kartal yuvasını başına dar etmeye geliyoruz. Şimdi siz susacaksınız, Trabzonspor konuşacak!

ASIL ZORLUK BUNDAN SONRA

2022 yılında Katar’da yapılacak olan Dünya Kupası maçları öncesi Karadağ’ı yenip Norveç’in Hollanda’ya yenilmesi ile birlikte play off’lara gitme şansını ikinci sırada puan farkı ile tamamlayan Milli takım gruptan çıkamayacak kötü bir takım değil tam tersine iyi bir takım. Bundan sonra asıl zorluk play off maçlarında olacak. Geçen senenin Avrupa Şampiyonu İtalya bile grubunda birinci olamadı, play off oynayacak. Play off’lar tek maç eleme usulünde yapılacak. Ben inanıyorum ki Milli takımımız play off maçlarından anlının akıyla çıkıp 2022 yılında Katar’da yapılacak olan Dünya kupasına gidecektir.

Milli takım geçen haftaki Cebelitarık maçından galibiyetle ayrılarak Karadağ maçına moralli bir şekilde hazırlandı. Milli takım elbette ki gruptan çıkma planları yapıyor. Milli takım giydikleri formaların hakkını Karadağ'dan 3 puan alarak vereceğine inanıyordum. Başardık da. Karadağ çok erken bulduğu bir golle 1/0 öne geçti fakat Abdülkadir Ömür'ün mükemmel asistiyle beraberlik golünü bulduk. Kalecimiz Uğurcan’nın müthiş kurtarışı bizi maçta tuttu. İkinci yarıya moralli girdi millilerimiz ve ardından Orkun’un harika ötesi golü bizi galibiyete taşıdı. Maalesef ki Hollanda'nın Norveç’i yenmesiyle beraber grupta ikinci olarak play-off'lara kaldık. Önümüzde daha zor bir süreç bizleri bekliyor. Ancak ben Millîlerimizin bu süreci en iyi başarıyla atlatacaklarını düşünüyorum. Şimdi ise Trabzonspor'da önümüzde çok önemli bir hafta bizleri bekliyor. Gaziantep'te karşılaşacağımız maç bizim için son derece önemli. Çünkü liderlik mücadelesinde en önemli rakiplerimiz birbirleriyle karşı karşıya gelecek. İnşallah bu haftayı da sağ salim atlatıp engel tanımaksızın şampiyonluğa adım adım yürüyeceğiz. EFE KAAN ÖZTÜRK

TADIMLIK FUTBOL GEYİKLERİ

Türk futbolunda komik anlardan biri, belki de en komiği hiç şüphesiz Fenerbahçe’nin Bursaspor’a şampiyonluğu kaptırdığı Trabzonspor maçından sonra yapılan anons skandalı ile yaşandı. 2009-2010 sezonu Fenerbahçe için trajikomik bir sonla noktalandı. Kıran kırana geçen Trabzonspor maçı karşılıklı gollerle biterken tribünlerden Bursaspor’un gol yediği anonsu yapıldı. Bu anonsla sarı-lacivertli taraftarlar zafer sarhoşu olup cümbür cemaat sahaya doluştu. Bursaspor’u ti’ye alan bazı sarı-lacivertli fanatiklerin sahada timsah dansı yapmaları da cabası... Ama Fenerlileri kursaklarında bırakan gerçek çok geçmeden anlaşılınca coşku yerini hüsrana bıraktı. Bir tarafta gerçek şampiyon Bursaspor, diğer tarafta çakma şampiyon Fenerbahçe…

Sosyal medya geyiklerine konu olan, Fener’i dünyaya rezil eden bu görüntüler hafızalardan silinmedi. Bir yarışmaya konu olan Sabri Sarıoğlu’nun Villarreal ve Galatasaray arasında oynanan UEFA Kupası 3. tur maçında 55 numaralı formasında adının “SARBİ” olarak yazılması da unutulmazlar arasında. Reyiz lakaplı futbolcu “Bir zamanlar tarih yazıyordu, şimdi adını bile yazamıyor” dedirtmişti. Ya heykeli dikilen Salih Dursun’un hareketine ne demeli? Deniz Ateş Bitnel’in katlettiği Galatasaray maçında cebinden çıkardığı 4 kırmızı karttan biri de Salih Dursun’a çıkmıştı. Trabzonsporlu Salih Dursun’un yere düşen kırmızı kartı hakeme gösterdiği fotoğraf “isyanın sembolü” haline gelmişti. Akıllarda tadımlık bu diyaloglar ve görüntüler kaldı.

KEKELEMEDEN SIFIRI RAHAT SÖYLÜYOR

Söz Trabzon’dan açılmışken Trabzon’da da yeşil sahalarda ender rastlanan bir olay yaşandı. Akpınar Köyü Kültür Derneği’nin organize ettiği turnuva maçında Şilaraspor ile Akpınar Gençlik karşı karşıya geldi. Şilarasporlu Cemal agresif tavırlarıyla hakemle sürekli iletişim halindedir. Her pozisyona itiraz eder. Hakeme soğuk terler döktüren sorular yöneltir. Top bir ara rakip takımdan futbolcunun eline çarpar. Tabii bunu gören Cemal durur mu, yine hakemin ayaklarının dibinde biter. "Hakem, hakem el da!" Maçın hakemi oralı olmaz. Cemal iyice küplere biner. İtirazlarını sürdürünce hakemde kayış kopar. Cemal'e sarı kartını çıkarır. Ve o anda tribünleri kahkahaya boğan sözcükler dökülür Cemal'in ağzından: Hakem zili çalmadan topu tuttu! Akpınar Gençlik takımında oynayan Özkan ise forma numarası da fıkra tadında... 0-61 numaralı futbolcu da maçın önüne geçti. Özkan denen arkadaş kekeme olduğundan kendisine kaç numaralı formayı giyiyorsun denildiğinde kekelemeden sıfırı daha kolay söylediği için forma numarasına 0-61 yazdırdı.  Müsabakanın sonucu ne mi oldu? Tabii ki dostluk kazandı.