Geçtiğimiz günlerde uluslararası PISA ’nın 2018 yılı sonuçları açıklandı. PISA 2018’in ne dediği hepimizi ilgilendiriyor; öğretmenleri, eğitim yöneticilerini, eğitim bilimcileri ve tabii ki Milli Eğitim Bakanlığını yönetenleri!.. Sahi bu sonuçlar ne diyor? “Değişen bir şey yok” diyor aslında. Ortada hafif bir toparlanma ve iyileşme olmakla birlikte, hâlâ Türkiye’de 15 yaş öğrencilerin performansı OECD ortalamasından; Fen Bilimlerinde 21 puan, matematikte 35 puan ve okumada 21 puan daha düşük görünmektedir. Buna rağmen, Türk eğitim sisteminin bir toparlanma ve iyileşme eğilimine girdiği söylenebilir.

Sonuçlar 2015’e göre bir iyileşmenin olduğunu, ancak 2012’ye göre de önemli bir değişiklik ortaya çıkmadığını göstermektedir. Değerlendirmeye katılan 79 ülke içinde Türkiye, okuma becerilerinde 40. Matematikte 42. Fen bilimlerinde 39. sırada yer almıştır.

Sonuçlara göre, Türkiye’de okuduğunu anlamayan öğrenci oranı %37’nin üstünde çıktı. Yani 15 yaş gurubu öğrencilerimizin %37’si okuduğunu anlamıyor. Bu sonuç hepimizi düşündürmeli ve okuduğunu anlamaya dönük ne gibi tedbirler alınabileceğinin üzerinde kafa yorulmalıdır.

Sonuçlar, Trabzon’un da içinde bulunduğu Doğu Karadeniz Bölgesi için de iyi şeyler söylemiyor. 2012 yılında yapılan PISA sınavında 443 olan okuma becerileri puanı, 2018 sınavında 438’e düştü. Bölgemizin diğer puan ortalamaları da Batı Anadolu ve Ege Bölgesinin çok gerisinde görünmektedir.

PISA gibi uluslararası değerlendirmelerden elde edilen veriler, eğitim sisteminin performansının geliştirilmesi için önemli ipuçları barındırmaktadır. Bu sonuçlara bakarak, öğrencilerin hazırbulunuşluk düzeyleri hakkında fikir edinilebilir. Ayrıca bu sonuçlara bakarak, öğretmenlerin kalitesi hakkında fikir sahibi olabiliriz.  Hatta bu sonuçlara bakarak, okul yönetiminin etkililiği konusunda önemli ipuçları yakalanabilir. Çünkü sınıftan istenilen sonuç alınamıyorsa, o sınıfın yönetiminde sorun olduğu söylenebilir. Aynı şekilde, okul başarısı düşükse, okul yönetiminde zaafın olduğu rahatlıkla söylenebilir. Bu sonuçlardan yola çıkılarak, eğitim sisteminin ilgili paydaşlarının geliştirilmesine katkı sağlanabilir. Bu sonuçlardan yola çıkılarak, öğretmen kalitesinin geliştirilmesi ve motivasyonunun yükseltilmesinin yolları aranabilir. Bu sonuçlar, ayrıca okul yöneticiliğinin meslekleşmesi ve liyakate dayalı bir profesyonelleşmeye evrilmesi için de bir sebep olabilir.

Bu sınav sonuçlarından kendimize dersler çıkarmadıkça, bu sınavların tekrarlanmasının hiçbir değeri olmaz. Düşünün ki, hiç ders yapmadan, her hafta sınav yaparak, öğrencilerimizin performansını yükseltmeye çalışırsak, başarılı olabilir miyiz?

Türk çocuklarının okuma becerileri neden düşük? Bu sınav sonuçlarına bakarak bu soruya cevap arasak bile, büyük bir iş yapmış oluruz. Ben söyleyeyim: Türkçe okuma yazma becerilerini nasıl öğrettiğimiz önemli. Ama daha önemlisi, bu becerileri nasıl değerlendirdiğimiz hususudur. Testle Türkçe okuma yazma becerisini değerlendirmek, çok yanıltıcı olabilir; Türkçe bilgisi testle, test edilemez! Okuma-yazma becerisi okuyarak, yazarak öğrenilir ve değerlendirilir. Biz ilkokul birinci sınıftan itibaren, çocuklarımızı testle tanıştırıyor ve onların Türkçe bilgilerini testle ölçmeye çalışıyoruz. Sonuçta ne oluyor? Öğrenciler üniversiteyi bitiriyor ama bir özgeçmiş yazmak için arzuhalciye müracaat ediyor. Bu durum vahim bir durumdur. Son PISA da bu vahim duruma tekrar işaret etmektedir, o kadar…

Bu sınav sonuçlarına bakarak öğretmen, müdür, bürokrat, akademisyen; hepimiz, yaptığımız iş üzerinde yeniden düşünmemiz gerektiğini anlayabilirsek, maksat hasıl olmuş demektir.