28 Şubat’ı adi bir suç olarak niteleyen Genel Başkan Uysal, yayınladığı mesajda 28 Şubat’ın aynı zamanda 15 Temmuz’a da zemin hazırlamış olan bir enfeksiyon olduğunu ifade etti.

Genel Başkan Gültekin Uysal, darbelerden ders alınmadığını söylediği mesajında şu görüşleri dile getirdi:

23 yıl evvel ortağı olduğumuz Refah-Yol iktidarı döneminde, çeşitli şekillerde isimlendirilse de bizler için “adi bir suç” mahiyetinde olan, bizzat hak ve hürriyetlerin gasp edildiği, hürriyetlerin sınırlandırıldığı bir dönemi yaşadık.

“Demokrasiye müdahale yöntemleri değişti”

Literatüre, yöntemlerindeki farklılığı hasebiyle “postmodern” darbe olarak geçen 28 Şubat Darbesi, bir domino etkisi yaratmıştır. Zira o günden bu güne, o günün müsebbiplerinin öğretileri, öğrettikleri ile hürriyetlere tasallut etme, demokrasiyi yok etme şekil ve şartları değişmiştir.

“Türkiye, topyekûn bir ikna odası haline geldi”

28 Şubat hakkında aklımızda en çok kalan hadiselerden biri özellikle üniversitelerde kurulan ikna odalarıdır.

“İkna odası” denen odalarda, inancı gereği başörtüsü takan kadınlarımız başlarını açmaya zorlanmış, STK’lar fikir ve eylem hürriyetinden yoksun bırakılmış, bizlerin elzem bildiği hürriyetler alaşağı edilmiştir.

Bugün ülkemiz topyekûn bir ikna odasına dönüşmüştür. Toplumsal yaşamın her alanında muhalefete çeşitli yöntemlerle bir ikna çalışması yapılmaktadır. Muhalif her ses, ya birtakım taltif yöntemleri ile ya da tazyik yöntemleri ile ikna edilmeye, susturulmaya çalışılmaktadır.

Tıpkı 28 Şubat süreci gibi bugünün vesayet sahipleri de kendi gibi düşünmeyenlere yaşam hakkı tanımamaktadır.

“Darbelerden Ders Almak Yerine Feyz Alıyorlar”

27 Mayıs’tan bu yana darbelerden “ders alarak” bir daha yaşanmaması için gayret sarf eden devlet, kendisini devletle aynileştiren bir siyasal iktidarın gayretleri ile adeta darbelerden feyz alır haldedir.

“15 Temmuz Bir Metastazdı”

28 Şubat Darbesi sonrasında özellikle AKP iktidarı döneminde demokratikleşme açısından büyük fırsatlara sahip olunmuşken aksi yönde yaşananlar, “devleti ele geçirme” hevesiyle şüphesiz 15 Temmuz’a da zemin hazırlamıştır.
Bu açıdan bakıldığında 28 Şubat o gün için hak ve hürriyetlerin süreli olarak ortadan kalmasına sebep olmuşken FETÖ’nün hakimiyeti için de bir vasatın ortaya çıkmasına kolaylık sağlamıştır.
Nitekim 15 Temmuz aslında tedavi edilmemiş bir patolojinin sonucu, hastalığın metastazıdır.

“Ülkede Bir Parti Vesayeti Yerleşik Hale Geldi”

Malumunuz olduğu üzere 28 Şubat sonrası daha fazla dilimize yerleşen bir kavramdır “askeri vesayet.” Şimdilerde ülkede bir parti vesayeti yerleşik hale gelmiştir.

Darbeleri hak ve hürriyetlerin rafa kaldırıldığı bir hain girişim olarak anlamlandırırsak bugün zımnen bir darbenin yaşandığını, mesulünün ise malum siyasi vesayet olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.

“Demokrasi açısından bulunduğumuz yer”

Son birkaç haftadır RAND Corporation isimli bir kuruluşun yeni bir “darbe” ihtimalinden bahsetmesi üzerine, özellikle iktidar mensuplarının yaptığı açıklamalar da demokrasi açısından bulunduğumuz yerin özetidir.
İktidar mensupları “Türkiye’de darbe yapacak bir kurum kalmadı” anlamında beyanlar veriyor. Ne acı ki, “Türkiye demokratik bir ülke, kimse anti demokratik yöntemlere tevessül etmez” diyememektedirler.

“Darbe enfeksiyonunun tedavisi demokrasi ve adalettir”

Belki kurumları darbe yapabilecek kudretten yoksun kıldılar da zihinleri darbe enfeksiyonundan arındıracak bir mücadele yöntemi geliştiremediler.

Bu enfeksiyonun tedavisi herkesin hukukundan emin olduğu bir ülkeyi ihdas etmek, daha fazla demokrasi ve işleyen bir adalet mekanizmasıdır.

Bu sağlandığı takdirde ülkede yeni bir darbe tartışması konuşulacak değil, gülüp geçinilecek bir safsata olarak kalacaktır.”
Editör: TE Bilisim