Açıklamayı Ayşegül Akyüz okudu: ‘Türkiye’de kadının sosyal ve Siyasal hayatta var olma mücadelesi Osmanlı’da başlar son dönem kadın hakları savunucuları ve nezihe Muhittin Mustafa Kemal’i yeni Türkiye’nin kurucusu, halk fırkasını da kurtarıcı olarak gördüler.

Kadın halk fırkası 1923 anayasası engeline takılınca 1924’te Türk kadınlar birliği’ne dönüştü Neziye muhiddin derneğin amacını Türkiye’de kadın ve erkeğin toplumsal ekonomik ve Siyasal eşitliğidir şeklinde özetler. Anadolunun kadına atfedilen geleneksel cinsiyetçi rol ve ön yargılarına rağmen cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk’ün desteği ve Türk kadınlar Birliği’nin çabalarıyla 1-1926 medeni kanunla toplumsal kimlik, 2-1930 belediye seçimleri seçme seçilme hakkı, 3- 1933 köy ihtiyar heyetlerine seçme seçilme hakkı 4- 5 Aralık 1934 milletvekili seçme seçilme hakkı elde edilmiştir 1935’te beşinci dönem seçimlerde 18 kadın milletvekili meclise girmiştir ancak bir çok Avrupa ülkesinde en önce Türkiye’de kadınlara milletvekili seçme seçilme hakkı tanınmasına rağmen 85.yıl içinde bir arpa boyu yol alınamadı.
 
Yüzde 17’de Kaldı

 
24 Haziran 2018 seçimlerinde kadın milletvekili oranı %17’de kalmıştır. Oysa Türk kadını Fransa ve İtalya dan 11 yıl önce Romanya’dan 12 yıl önce Bulgaristandan 13 Belçikadan 14 İsviçreden 36 yıl önce bu hakka sahip olmuştu.  Atatürk cumhuriyetin ilanından dokuz ay önce Şubat 1923’te şöyle demiştir “bizim sosyal toplumumuzun başarısızlığının Sebebi, kadınlarımıza karşı gösterdiğimiz ilgisizlikten ileri gelmektedir. Yaşamak demek faaliyet demektir bundan dolayı bir sosyal toplumun bir organı faaliyette bulunurken diğer bir organı işlemezse sosyal toplum felçlidir.’Atatürk Çağdaş bir düşüncenin ürünü olan bu sözleriyle kadının toplumdaki yerini tanımlamıştır. Anayasada siyasi partiler ve seçim yasalarında parti tüzüklerinde seçilme hakkımızı yaşama geçirmek üzere her bir cinsiyete en az % 40 temsil hakkı getiren değişikliğin geçikmeksizin yapılmasını bekliyoruz.’
 
Editör: TE Bilisim