AKÇAY-İSKENDER VE HACISAİHOĞLU GİBİ PROFESYONEL FUTBOL ŞUBESİ OLMALI!

Trabzonspor’un geçmişteki başarı çizgisine baktığımızda, takımın teknik heyet, futbolcu ile vazife köprüsünü yapan Futbol Şube birimidir.

Bordo-Mavili takımın geçmişe yönelik yönetimlerine baktığımızda, eni iyi Genel Kaptan rahmetli Süha Akçay'dı. Merhum Akçay'ı çok iyi tanımam, son zamanlarda kendisi ile Kunduracılar’ın başında daha sonra da sahilde Ganita tarafındaki ticari işletmesinde birkaç kez görüşüp, haber yapma fırsatım olmuştu. Trabzonspor’daki görevi süresi de disiplini ve otoritesiyle ön plana çıkmıştı. Uygulamalarıyla da kamuoyunda iz bırakmıştı. Sonra bayrağı rahmetli Kenan İskender'e devretti.

Kenan amca da asla taviz vermeyen bir yönetici profili çizdi. Çok iyi bir Futbol Şube Sorumluğu ve Asbaşkanlık yaptı. Hele Bursaspor ile oynanan Türkiye Kupası final maçını 5-1 kazandığımızda, teknik direktör Urbain Brems'in oyuncu değiştirmesine müdahale ederek, Şehmuz’un oyuna girmesini sağlamıştı. O maçta da Şehmuz son golü atarak kupayı Trabzonspor müzesine götürmüştü.

Ve daha sonra Hayrettin Hacısalihoğlu da çok iyi bir Asbaşkan ve Futbol Şubesi Sorumluluğu görevi yaptı. Trabzonspor’un tesislerinde bugünkü gibi laçkalık, vurdumduymazlık, kendi bildiğini okuyan ve tesisleri çiftlik gibi kullanan ‘Ben şu yöneticinin adamıyım!’ diyerek hava atıp, caka satanlar dahi var. Şimdi Hayrettin Hacısalihoğlu yönetici olacak da kulüpte çalışan personel bu tip davranış sergileyecek, mümkün mü? İlk yaptığı iş önce ikaz eder, düzelme olmazsa da kapının önüne koyardı. İşte Trabzonspor’a böyle Asbaşkan ve Futbol Şubesi Sorumlusu lazım. Her ciddi kurumda nasıl bir iş disiplini varsa, Trabzonspor Kulübü’nde de bu disiplin olmalı! Her işin başı disiplin olduğuna göre, Trabzonspor’da Hacısalihoğlu kulüpten ayrıldıktan sonra bu kavram kalmadı. Kalmadığı için de kulüpte bir otorite boşluğu yaşanıyor. Trabzonspor’da bu otoriteyi sağlayacak Süha Akçay, Kenan İskender ve Hayrettin Hacısalihoğlu gibi güçlü isimlere ihtiyaç var.

ŞENOL GÜNEŞ GİBİ TAKIM KAPTANI OLMALI

Kaptanlık pazubandı sol kola, kalp hizasına, kalbe en yakın yer olduğu için takılır. Kaptan olmak demek, yeri geldiğinde hem taraftarı hem rakibi, kimi zaman hakemi, bazen bizzat kendini aklıselime davet etmek demektir. Sahada olan, futbolcular arasındaki ilişkiyi en iyi şekilde organize eden, takım içinde arkadaşlarına söz geçiren, disiplini sağlayan takım kaptanıdır. Takım kaptanı olmak onurlu bir görevdir. Bu görev kaptana, ona saygı duyan ve bu kaptanın takıma doğru yolu göstereceğine inanan diğer sporcu arkadaşları tarafından verilir. Bununla beraber bu onurlu görev büyük sorumluluk gerektirir. Takım kaptanı kötü bir performans veya sonuç sonrasında sorumluluğu almalıdır. Kaptanların performansının yüksek olması ve takımı zafere götürmesinde öncülük etmesi beklenir. Ayrıca kaptanlardan en zorlu durumlarla başa çıkabilmesi ve takım arkadaşlarına örnek olması da beklenmektedir.

Şenol hoca hem büyük kaleci hem de büyük bir takım kaptanı idi. Trabzonspor’a Şenol Güneş’ten sonra böyle bir kaptan gelmedi. Büyük kaptan olan Şenol hoca oyuna, rekabete ve takım arkadaşlarına tutkuyla bağlıydı. Takımının başarısını kendi ihtiyaçlarından önemli görürdü koruyucu, ilgili bir kaptan olarak tüm takım arkadaşlarınıza saygılı davranırdı. Bordo-Mavili takımın kaptanları kim olursa olsun Şenol Güneş gibi olmalı.

MESUT’A DEĞİL ÇİFTE STANDARTA KARŞIYIZ

Mesut Özil’in Türkiye’de futbol oynamasına, Fenerbahçe’ye transferine karşı değiliz. Karşı olduğumuz konu, devletin en tepesinin bir sporcu transferinde bu kadar üstünlük kullanıyor olması. Yani bakanın bile ‘Damarı mı kesseniz sarı-lacivert akar’ dedirtecek bir olay mı olmuştur? Cumhurbaşkanı sözcüsünün ‘vatanına hoş geldin’ gibi demeçler vermesi… Ne Fenerbahçe kulübüyle ne de Mesut Özil’le derdimiz var. Derdimiz, haksız rekabete devletin çanak tutması. Gel de şu ortamda futbol sadece sahada oynanır yalanına inan. Gel de şu ortamda Trabzonspor son şampiyonluğu sahada kaybetti yalanına inan. Konu Fenerbahçe olunca muhalif olanlar birden bu transferi alkışlar hale getirdi. Alman devşirme futbolcu Mesut’u Fenerbahçe transfer etti. Devlet erkanı mesajlar vererek ayağa kalktı. Trabzonspor sen ne büyük kulüpmüşsün ki sana karşı kenetlenmelerine rağmen bir türlü altını oyup yok edemiyorlar.

TRABZON SENİNLE GURUR DUYUYOR

Gençlik ve Spor Bakanı Muharrem Mehmet Kasapoğlu bir dizi çalışma için ilimizi ziyaret etti. Kemerkaya Mahallesi’nde Eren Bülbül Gençlik Merkezi açtı. Ardından mezarı başında ziyaret etti. Türk futbolunun duayeni Özkan Sümer’i kabri başında ziyaret etti. Hekimoğlu Trabzon Spor Tesisleri’ni yerinde inceledi. Kamu amirlerinden brifing aldı. Hepsi çok güzeldi. Çok teşekkür ediyoruz.

Bizim anlamadığımız Gençlik Merkezi açılışında kim akıl verdiyse gençlere ‘Trabzon seninle gurur duyuyor’ diye slogan attırılmasıydı. Trabzon adı efsane, geçen bir spor genel müdürü Mehmet Atalay’ı çıkardı. Spordan Sorumlu Devlet Bakanı Faruk Özak’ı çıkardı. Federasyon başkanları çıkardı. Haluk Ulusoy başkanlığında ve Şenol Güneş Teknik Direktörlüğünde A Milli Takım Dünya 3’cüsü oldu. Bugün övünülecek tesis var ise onların sayesinde yapıldı. Trabzon yapılan uluslararası organizasyonlarla hep adından söz ettirdi. 2007 Karadeniz Oyunları, 2011 EYOF, 2014 ISF Hentbol Dünya Şampiyonası, 2016 Gymnasiade hep onların eseri idi. Bugün gurur duyulacak ne varsa onların sayesinde yapıldı.

Trabzon’un kendi değerlerine kör olduğu bilinen bir gerçek!!! Bu kadar övünülecek işleri yapanlar için kimse ‘Trabzon seninle gurur duyuyor’ diye bağırtılmadı. Birilerinin bakana yaranmak için tevessül ettiği bu yol kabul edilemez. Tabi ki bu bakanımızın Trabzon yerelinde yaptığı güzel icraatlar var. Ancak bütünü yok sayıp parçalarla övünmek doğru değildir.

Hani bir söz vardır, ‘Yiğidi öldür hakkını ver’ diye. Bu sözü anlamlı kılan ‘yiğidin hakkını yaşarken ver’ bugün Trabzon spor kenti olarak anılıyorsa o yiğit insanları sayesindedir. Gurur duyulacaksa önce o insanlarla gurur duyulmalıdır. Yoksa birilerinin spor bakanına şiirin görünmek için yaptığı ve gençleri bu amaç için kullandığı uygulama Trabzon gerçeğini yansıtmıyor.

MEYVE VEREN AĞAÇ TAŞLANIR

1954 Kelkitspor’un yıllarca Onursal Başkanlığını yapan maddi manevi olarak tüm gücünü gözünü açtığı ilçesine yapan, 1954 Kelkitspor’un başarılı olması için su gibi para akıtan en iyi transferleri Kelkit’e getiren Murat Akın’a Kelkit’in yerel medyasında kendini bilmez biri akıl erozyonuna uğradı.

Murat Akın kulübünü icraya verdiğini, ne kadar para alacağını harfi harfine yazarak Onursal Başkan Akın’ı toplumun önüne atmaya çalışan bu kalemşor sert kayaya çarptı.

Murat Akın’ın bu kulübe çok büyük hizmetleri oldu. Akın 1954 Kelkitspor’a 600.000 TL vermedi. 1.587.000 TL verdi. Alacağı sadece 600.000 TL değil 2 milyon TL ve üstünde......

Tabi varsa Onursal Başkan’ın 2 milyon TL parasını verecek baba yiğit gözünü kırpmadan çıkartsın versin. Onursal Başkan Akın’ı o kadar kızdırdınız ki ‘Ben o yönetimle uzaktan yakından yan yana durmam. Kimsenin ağzı ile Onursal Başkan olmadım. Yönetim kurulu kararı ile oldum. Eski yönetimin parasını ödemeye gelince ödeyen yönetim, benim paramı vermeme sebebi nedir?’

Onursal Başkan Murat Akın’a yalan yanlış yargısız infazlar yapmayın,

Akın yalpalanmaz, pusuya yatmış olanlar dikkat edin tüfeğin namlusu size dönmesin. Akın’a karşı bunları örgütleyenler de var. Yangına körükle giden arkadaş ‘Vefa’ boza markasıdır. Ekşisi makbul olan. Vefa İstanbul’da bir semt adı değildir. 

Çok ayıp ediyorsunuz.

Sizler de Akın’a karşı kuyruk acısı var

Kimsenin beceremediği değişimi Onursal Başkan başlattı. BAL liginden 3.Lige tarihinde 1954 Kelkitspor çıkartan Onursal Başkan Akın oldu. 3.Lig’de ilk sezonda küme adayı iken yaptığı transferlerle Kelkitspor’un çıtasını yükseltti. Ayağınız düz basınca şimdi Murat Akın’a ateş püskürüyorsunuz.

Oysa Akın’ın kıymetini bilemediniz.

1954 Kelkitspor’un sırtından geçinmek isteyen ve kendi çiftliği sananları kapının önüne koyunca kıyamet koptu.

Aslında Murat Akın’a toz kondurmayacak sizlersiniz.

Keser döner sap döner

Felaket tellalı sahne almış, ferman yazıyor.

Gerçek Kelkitsporlular Murat Akın’a sahip çıkması gerekir.

Akın’ın Kelkit ve Kelkitspor’a sahip çıktığı gibi.

Meyve veren ağaç taşlanır.

Son söz; keser döner sap döner gün gelir hesap döner.

Bekleyin!