İnsanoğlu istemese de yaşanmışlıklara son noktayı koyan hüzündür. Geç bir zamanda dostlar arasına girip, tam alışma arefesinde gizemli şekilde sessiz sedasız dünyaya küsüp gitmek. Onca yaşanmışlıklardan, çilelerden yaşama sevincine dönüştürdüğü bir tebessüm oluvermek. Dokunuyor insana arsızca, acımasızca. Bir yaz mevsimi sanat evinin huzur verici bahcesinde yan yana gelmiş, ısınmıştık karşılıklı birbirimize. Dostlar listesine giriverdik düsturuna uygun bir dille karşılıklı.

Trabzon’un Türk Sinemasına hediye ettiği Yalı Mahalleli Osman Sözen, Derecikli Murat Köseoğlu, Kemal Tok,  Arafilboylu Osman Alyanak, Akçaabatlı Erol Günaydın, Yomralı Hayati Hamzaoğlu, Akyazılı Tanju Gürsü, Ganitalı Aysel Gürel ve Yenicumalı Seyfi Dursunoğlu gibi pek çok sinema sanatcısı arasında Türk Sinemasında  iz bırakarak  sessiz sedasız şekilde aramızdan ayrılıp gitmiş bir sinema sanatcısı da maalesef ki Aytekin Çakmakcı oldu.

Mütevazi ve alçak gönüllü güngörmüş bir beyefendi olarak sanat camiasında haklı bir yer edinmiş olan bu değerli insan. Bu onurlu ayrılışın ardınca göz yaşı dökmeye, karalara da bürünmeye gerek yok. O, on altı yaşında adım attığı Türk sinemasının sanat taçına bir yaprak iliştirebilmiş olmanın gururu, arkadaşları arasında bıraktığı saygınlığı ve örnek kişiliği ile hüznü hak etmiyor. Çünkü hüzün onun sevdikleri için istemeyeceği bir şeydi. O’nun da huzur bulabilmesi için duadan başka yapılması gereken başka bir şey yok.

Fırsat buldukça ara ara sohbet edip, tecrübelerinden yararlanmaya çalışırdım. Yılların tecrübesi ve değer birikimlerini olgunluğun lütufkar sunumuyla ikramda bulunurdu. Sinema adına çok şey öğrendik ondan. Karşılıklı sohbetlerimizi tavşan kanı çayla demlemiştik kaç kere. Zamanın hafızamdan silemeyeceği bir kimlik olarak ayrıldı aramızdan.

İlk tanışıklığımızda dostane yaklaşımı sonucu kendilerine Trabzon Sinema Tarihi kitabımı hediye ettiğimde gözleri parıldadı. Heyecanla varakladı, çok beğendiğini söyledi. Ömrü film setlerinde geçmiş bir sanatkarın söyleyecek sözleri vardı elbette. O da öyle yaptı. Uyarılarını not ettim. İkinci baskı için biyografisini rica ettiğimde duymamazlıktan geldiğini sandım. Ancak yarınsı gün iki sayfalık bir biyografiyi lütfetmişlerdi. Kısa sürede bir birimize ısındık, bir birimizi sevdik, dost olduk.  O tanışıklıktan arda kalan güzel günler ile teselli bulacağız artık. “Ölüm bir ırmaktır. Girecek yerleri fazla, ama çıkacak yeri yoktur! Büyük küçük hep göçüp gidiyor!” Çakmakcı da mechul yolculuk için ağzı köpüklü şahbaz atına binip ayrıldı aramızdan.  Rahmeti bol, mekanı cennet olur inş.