Mesela 40 yaşından önce radikal kararlar veremez, yada verdiğimizi sanırız, kendimiz için yaşayamaz, yaşadığımızı iddia ederiz...
Ne oluyorsa kırk yaşında oluyor.
kırılan kol,kanat, cam, can ve kalp , buz gibi su ile bir güzel kırklanıp özenle saklanmak üzere sarılır tüm ruh... 
Baktığında arkana , yaşadıklarına kızarsın ve hayıflanırsın kendi kendine... 
Ah ah,”Şimdi ki aklım olsaydı” dersin! 
Şimdi ki aklın olması için di bunca düşüş oysa! 
Onu bile kırkında anlarsın! Gökyüzünün renklerini, yediğin yemeğin tadını, içtiğin kahvenin kokusunu, giydiğin elbisenin tercihini, çıkacağın seyahatlerin rotasını, sessizliğin sesini , ettiğin dost meclisinde ki sohbetlerini, ailenin ne demek olduğunu, bomboş kalabalığın içinde yok olduğunu, beklentilerinin ne kadar gereksiz olduğunu tam manasıyla kırk yaşına geldiğinde anlar ve görürsün... 
Doygunlukla ve olgunlukla bir köşeye çekilip bir bir izlersin yaptıklarını ve yapamadıklarını... 
Kırk yaş sanki bir mucize yaratıyor hem ruhunda hemde bedeninde... 
Bu değişikliğin sebebi belki biyolojik yorgunluk ki haliyle yaşamın içinde yol alırken yaşanan ve yaşanmayanlardan ötürü tüm organlarımız da yoruluyor ve kırka gelince sinyaller veriyor,elbette 
ruhumuzda ki tahammül ve çekme sınırı da bir yere kadar... 
Yaş kırk ve artık isyan ediyor tüm beden ve diyor ki; geç bakalım şöyle köşeye, az kendine gel. Nereye koşuyorsun? 
Böyle koşarak ve bir çok şeyi unutarak bir yere varamazsın.  
Eğer varabilseydin zaten varmış olurdun! 
Sorular! 
Sorgular! 
Ve değişim! 
Kırk yaşından sonra anlarsın yaşamanın ve bir çok şeyin ne olduğunu! Kabul etmeyenlerde oluyor tabi bu süreci ama bilinen tek gerçek bu durumun ve sürecin tabi ve net oluşudur! 
Yeni ve mucizevi bir dönemdir aslında hayatın içinde kırk yaş! 
Çünkü artık ne istediğini ve de ne istemediğini çok iyi biliyorsun kabul etmesen bile! 
Kırk yaşın ne olduğunu bilen ve onun tadını çıkaranlara selam olsun! Sağlıkla muhabbetle kalın! Yasminkorkut