Dünya coronavirüsü ile inim inim inliyor. Her gün durdurulamayan ölümler, artan vakalar sosyal hayatı, ekonomiyi, sağlığı yok etmiş durumda. Hatta insan haklarının rafa kalktığı bir ortamda ülkeler sokağa çıkma yasağı, sıkıyönetim ilan ediyor.
 
Tabi bu beladan en çok etkilenen de dünyada spor olayları. FIFA ve UEFA yapacak olduğu şampiyonaları iptal etti. Uluslararası Federasyonlar organizasyonlarını bir bir iptal ediyor. Olimpiyat Komitesi Mart sonunda yapacağı toplantı ile Tokyo 2020’yi iptal edip ileri bir tarihe taşıyacak.
 
Buna karşılık; Türkiye’de futbolu yönetenler masa başı coronavirüs faaliyetlerinden vazgeçmiyor. Hepimizin bildiği gibi bu bela da, coronavirüs masa başında üretildi. Futbolu yönetenler, aldıkları üç kararı sıraladılar. 1.si ligler 17 Nisan’da başlayacak. 2.si Play-Off oynanacak. 3.sü ise lig bu haliyle tescil edilecek.
 
Bunları tek tek açacak olursak! 1.si herhangi bir akıl ve mantıkla bağdaşmıyor. Dünyada ünlü futbolcuların dahi Coronavirüsüne bulaştığı bir ortamda siz futbolculardan sahaya çıkma kararını hangi hakla düşünebilirsiniz? Futbolcu  sağlık hakkını kullanırsa ne yapacaksınız? Hadi diyelim çıkardınız. Bu coronavirüsten bir futbolcu dahi ölse ne yapacaksınız? Saha içinde 2 m’lik mesafeyi nasıl koruyacaksınız? Futbolcular ağızlarında maske ile nasıl futbol oynayacak? Siz futbolu yönetenleri o futbolcuların elini sıkıp onları öpebilecek misiniz? yoksa uzaktan izleyip ellerinizi dezenfekte mi edeceksiniz?
 
Gelelim 2.sine; Futbol mevzuatına koyulmayan Play-Off sistemini, hangi akıl olmayan mevzuata koyarak düşünebiliyor. Başta koyulmayan zaten mahkemede iptal sebebidir. Burada hinlik yaparak maçlar bitse de ligde kalsak diyen yedinci sırada ki Fenerbahçe’yi Play-Off’a taşımak için yapılan bir oyun olduğunu yedi yaşındaki bir çocuk bile söylüyor. Onu bile saklayamıyorsunuz. Bu ligde sadece şampiyon olmak mı var. Küme düşme potasında can çekişen takımların hakları ne olacak?
 
Hani konuşurken deriz ya Allah’ın hakkı üçtür diye! Gelelim 3.süne; Türkiye Cemil Usta Futbol Ligi’nin bu haliyle tescil edilmesi ki ; en doğru karar budur! Bu çok zor bir karar olabilir. Trabzonspor’a karşı Coronavirüs görevini yerine getirenler için! Ancak dünya bunu yapıyorsa siz de isteseniz de istemeseniz de bu kararı almak zorundasınız! Biliyorum sizin oyunlarınıza coronavirüs galip geldi. Çok zorlanıyorsunuz! Allah’ın sopası yok ama adaleti var. Siz her yaptığınızın yanınıza kar mı kalacağını düşündünüz!!!
 
 Öyle ben istedim oldu kimse diyemez. Türk futbolu sizin menfaatinize oyuncak değildir! Ne oldu tetikçi hakemler görev ifa edemeyecek diye mi endişelisiniz? İnsan ve futbolcu sağlığı sizin için bir anlam ifa etmiyor mu?
 
Coronavirüs bütün dünyada gösterdi ki tüm ülkeler ve İnsanlar alışkanlıklarını değiştirmek zorunda… Para, güç, masa başı oyunları, adaletsizlik, hak yemek, bir anlam taşımıyor. Doğru olmak, dürüst olmak, paylaşmak, yardımlaşmak gibi değerler öne çıkıyor. Ey futbolu yönetenler, bir musibet bin nasihate bedeldir. Görüyorum ki siz hala bunca yaşanan felakete rağmen bundan bir ders çıkaramıyorsunuz! Bu sizin için son şanstır. Hak yiyenlerin adaletsiz davrananlarının coronavirüs ile imtihanıdır. Sonra Allah’ım ben ne yaptım da bu virüs bana bulaştı diye duada geç kalırsınız. Gelin tövbe edin bunca yıl hakkını yediğiniz Trabzonspor’a şampiyonluk kupasını verin. Hak yerini bulsun. Küme düşmeyi de kaldırın. Bu kadar hasar görmüş hala ne olacağı belli olmayan ülkemizde coronavirüse rağmen doğru bir karar alın. Ekran coronavirüslerinin gazına gelmeyin!!! Belki böyle bir tövbe ile vicdanınızı da kurtarırsınız! Çünkü yarın yok!!!!
 
BİR MAHALLENİN HAYKIRIŞI
 
Türkiye’de bir futbolcunun satılmasına taraftarlardan ilk tepki yürüyüşü Trabzon’da yapıldı. Bordo-Mavili takımın ‘Fırtına’ lakaplı yıldız oyuncusu Ali Kemal Denizci, yönetim tarafından satılmaya karar verildi.
 
Faroz (Yalı) Mahallesi, Ali Kemal Denizci’nin Fenerbahçe’ye satılmasını protesto etmek için yürüyüş yapmak için birleşti. Faroz Mahallesi’nden kadınlı, erkekli, yaşlı, genç tüm mahalle ayağa kalkmıştı. 1978 yılının yaz ayında mahalle sakinlerinden Kostantin Temel, Üveyiz Haluk yürüyüş grubunda yer alırken, Obuz Erol davul çalarken, Ali Kemal’in fotoğrafını tutan rahmetli ‘Korner Yunus’ idi.

Büyük kalabalık Sahil boyunca emniyet güçleri kontrolünde yürüdü. Gazipaşa Caddesi’nden çıkılırken, kortejde ‘Yönetim istifa’ sesleri yükseliyordu.

Bu telin mitingi Türkiye’de bir futbolcunun satışına karşı yapılan demokratik bir hak arayışı gibiydi. Sakin ve seviyeli biçimde gerçekleşen yürüyüş, o dönemin Emniyet Müdür Yardımcısı

Muharrem Lafçı’nın kontrolünde gerçekleşmişti. Atatürk Meydanı’nda sona eren yürüyüş sonunda Lafçı, Farozlulara teşekkür etmişti.

 
BENİ TÜRK HEKİMLERİNE EMANET EDİN
 
Gazi Mustafa Kemal Atatürk doğru söz şöylemiş. Ülkemizi sa7an korona virüsü sebebiyle hayat felç olurken virüsün tehlikesini yaşayan gecesi, gündüzü olmayan 24 saat hastaları iyileştirmek için yoğun çaba sarf eden sırası geldi mi yorgun düştükleri anda evlerinin yolunu unutup kimi masada kimi koltukta kimi yere kıvrılıp yatan doktorlarımıza son zamanlarda şiddet uygulanması herkesin canını sıkıyor.
 
Sağlık çalışanlarımızın hiçbiri tereddüt etmeden korona virüsünten Türkiye genelinde karantinaya alınan hastaların yanında onları iyileştirmek için sağlığını hiçe sayarak giren Doktor, hemşire, sağlık memuru kim varsa onların hakkı ödenmez. Hastası olanların yakınları hastanede çalışan ve hizmet veren sağlık ekiplerine daha duyarlı davranmalı.
Bu kaba kuvvetin önüne geçmek içinde ise nasıl futbolda 6222 gibi bir gecede yıldırım hızıyla yasa çıkartıldıysa (Tabi yasa kulüp yöneticilerine işlemiyor) Böyle bir yasa da sağlık çalışanları için Meclis'ten çıkartılmalı.