Bu şampiyonluk,02-08-1967’de Ali Osman ULUSOY ve arkadaşlarının, kurduğu Trabzonspor’un ve Şehrin Asalet ve Sabrının sonucudur. Bu Şampiyonluk, efsanevi kaptan Cemil Usta’nın 'Ben Trabzonspor'un kaptanıyım. Başka bir kaptanın arkasından nasıl sahaya çıkarım."1995-1996 da çalınan şampiyonluğumuzdan sonra, Avni Aker’ deki Fenerbahçe maçından sonra intihar eden Göreleli Mehmet Dalman, Samsun’da trafik kazası geçiren beş taraftarımız, Kazım Koyuncu, Eren Bülbül, efsanevi futbolcu Kadir Özcan, efsanevi Teknik Direktör ve Başkanımız Özkan Sümer ve yine Fenerbahçe maçından sonra Avni Aker tribünlerinde dakikalarca kalan, Mehmet Cemil ağabeyin hüznünün bitişidir.

Trabzonspor izleme komitesinde aktif görevdeyken vefat eden Suat TEKELİOĞLU, Kazım KOYUNCU, “Bizi bu sene de şampiyon yapmayacaklar” dedikten sonra kalp krizi geçirerek hayatını kaybeden Mustafa ÇELİK ve bu şampiyonluk 70’li yıllarda, memleketlerinin takımını kurulu düzene ezdirmeyen, hakkını yedirmeyen ve BÜYÜK‘lüğünü perçinleyen, İbrahim Cevahir, Dündar Ali Kılıç ve İsmail Hacısüleymanoğlu’nun azminin ve adamlıklarının hediyesidir. Bu şampiyonluk, 2000’li yıllarda, Türk futbolunun yetiştirdiği en iyi santrafor olan Fatih Tekke ve arkadaşlarına çok görülen, şampiyonlukların geciktirilmiş halidir.

Bu şampiyonluk 2010-2011 yılında, bırakın Türk futbolunu dünya futbolunda bile eşi emsali görülmeyen pisliklerin, VAR’ın gelmesiyle su yüzüne ve ayyuka çıkmasının fotoğrafıdır. Bu Şampiyonluk 2019-20 Sezonunda 13-14 maç operasyon yapılarak engellenen şampiyonluğun, Matematik gerçeğinin herhangi bir operasyona sayısal imkân vermediği İLAH-I Adalet’in tecellisidir. Ey AĞASI ve PAŞASIYLA ŞANLI TRABZON VE TRABZONSPORLULAR, 7’si Tescilli, 5’i çalınmış 12.ŞAMPİYOLUĞUNUZ KUTLU OLSUN

BAK ŞU KONUŞANA

Ali KOÇ 1967 Rahmi Koç’tan olma, Çiğdem SİMAVİ’den doğma. Babasının Beşiktaşlı olması hasebiyle, evdeki hizmetlinin gizli gizli Fenerbahçe sempatizanı yaptığı. Rice ve Harward Üniversitelerinde eğitim almış. Rahmi Koç’un 3 erkek çocuğunun en küçüğü. Uzun yıllar Fenerbahçe’de yöneticilik yaptıktan sonra, 2018 Haziran ayının başından beri de Fener’de başkanlık yapmaktadır. Bu süreçte UEFA ve kurullarının aldığı kararlar ve VAR uygulamasıyla ve buna paralel teknolojik gelişiminde verilen kararlara direkt etki etmesiyle birlikte, kurmuş oldukları, 2 Cimbom’a, 2 Kanarya’ya, 1 Kartal’a Şampiyonluk uygulamasından paylarına düşeni alamamanın verdiği tahammülsüzlük ve buna müsavi olarak artan seyirci baskısıyla sıkışmış ve ailesinin ve sosyal statüsünün ve de aldığı eğitimin değerleriyle bağdaşmayan hezeyanlar girdabına batarak, bizlere bak şu konuşana dedirtmiştir.

Kendine Soruyorum 1-1976-77 sezonunda Güngör Şahinkaya’nın aldığı cezadan dolayı, UEFA’dan men edilen TRABZONSPOR’UN yerine şampiyon edilen FB’den o kupayı isteyen bir TRABZON ’lu var mıdır?

2- 1996 yılında Devleti ve bütün sportif argümanları arkasına alıp, bölgenin Emniyet güçlerini Trabzon’a yığıp, bir futbolcusunun başını bandajlayarak algı oluşturup, kendilerine verilen kupayı hangi Trabzonlu istemiş hangi Trabzonlu devlet bunların arkasında demiştir. Fakat 2010-11’de durum farklılaşmış, ilk yarıyı rakibinden 9 puan önde bitiren Trabzonspor’un, Aykut Kocaman’a söyletilen ‘Trabzon’un penaltıları irdelensin’ demesiyle başlatan süreçte 2.yarıda FB uçurulmuş. Fenerbahçe’nin maçları lehine bitene kadar uzatılmış, Trabzonspor’un attığı goller verilmemiş. 18 maçın 17’si Fenerbahçe’ye kazandırılmış. Bir Bursa maçı ahde vefa doğrultusunda berabere bitmiş. Bugün Devletin Spor kanalında güya futbol adaleti dağıtan Bünyamin GEZER adlı vatandaşın İstanbul’da yönettiği maçta ikili averaj FB’nin lehine çevrilmiş. Fenerbahçe şampiyon ilan edilmiştir. Akabinde 3 Temmuz süreci başlamış. Fenerbahçeli yöneticilerin minimum 5 yıl ceza yatmasını öngeren TCK 6222 sayılı kanun gece yarısı Meclis toplanarak değiştirilmiş. Emek hırsızları kurtarılmıştır. Aynı süreçte UEFA’nın aldığı karara rağmen Şampiyonluk kupası Trabzonspor’a verilmemiş. Olası yargı sonucunun kendi aleyhlerine çıkması (Kuvvetle muhtemeldi) göz önünde bulundurulup zamanın Başbakanının da Fenerbahçe sempatizanı olması hasebiyle, yöneticileri, eski futbolcuları ve Teknik Direktörleri (Şeytan ve Aykut) tarafından kapısı su yolu edilip, Yalvar yakarla İÇ HUKUK neticesinde aklanmışlardır. Hiç bir Trabzonlunun ve Trabzonsporlunun buna itirazı olmuş mudur? Olmamıştır. Çünkü bizim için Devletimizin ve Milletimizin itibarı esastır. Şimdi soruyorum Devlet kimi kollamış. Biz hakkımız olanı istedik, istiyoruz, ALACAĞIZ DA.2011’de UEFA’nın kararlarını hiçe sayıp gereğini yapmayıp, başarısızlık ve beceriksizliğine kılıf uydurmak için, UEFA’dan 10 şampiyonluk daha talep edip, biz siyasetin üstündeyiz demek, sempatizanlarına HAYAL satıp, siyaseti tehdit etmek değil de nedir. Yakında biz kurulduğumuz tarihten itibaren şampiyonluklar istiyoruz derseniz de şaşırmayız. Abdullah AVCI’nın soyadına paralel hicvedilen bir pankarttan algı ve korku üretme gayretiniz, bırakın HARWAD mezunu birini ilkokul mezunu birinin bile Ferasetiyle bağdaşmaz. Sizin kendi kendinize uydurduğunuz çakma derbi olgusu, evladı Fatih han olan Trabzon halkı ve taraftarının, O Fatih’in bütün ümmeti MUHAMMED’e PAYİTAHT kıldığı, İstanbul’da kutlama yapmasına da hiçbir açıdan engel teşkil etmez. Bahsettiğimiz gibi İstanbul Ümmetin Payitahtı’dır. Öyle Ya İstanbul’da İSTANBULLUYUM diyen kaç kişi var. Onun için her Anadolu Kulübü Şampiyon oldu mu, İstanbul’da özel mülkiyet hariç her yerini Bayrak da, afiş de asar. Anadolu şehirleri ise O şehirde iskân olmuş o yörenin ve O kültürün değerleriyle yetişmiş ve O kimliği taşıyan insanlardan oluşur. Şöyle ki siz O yörenin aidiyetine, kültürüne ve töresine aykırı etkinlikleri yapamazsınız yaptırmazlar. Hatta tuhaf ve akla aykırı olan Sizin Trabzon dışındaki Anadolu şehirlerinde Storeler, riumlar ve Yuvalar açmanızdır. Ve bu durumun biteceğini anladığınız için Trabzonspor üzerinden İBB başkanı ve Siyasete aklınız sıra gözdağı vermek gayreti içerisindesiniz. Lakin nafile. Adana Demirspor Başkanı Sayın Murat SANCAK kararlı. Adana Demirspor ŞAMPİYON olursa bayrağı köprüye Biz Trabzonspor camiası olarak asacağız, Siz de gelir engellersiniz. Şenol GÜNEŞ ve Ekrem İMAMOĞLU’nun kravatlarına bile tahammülünüz yok. Sahi siz her ikisinin, TRABZONlu ve TRABZONSPORLU olduğunu bilmiyor musunuz? En azından bir spor Kulübünün başkanı olarak birinin futbolcu ve Teknik Direktör olarak, bir diğerinin yönetici olarak Trabzonspor’a hizmet ettiğini demi bilmiyorsunuz Ali bey inanın sizin HARWARD’a nasıl gittiğinizi merak ettim. Korkunun ecele faydası yok. Orta vadede, UNION CLUB’ın sizi kurduğu Pera (GS) ve Papazın çayırı (FB)’na sıkışıp kalacaksınız. Asil ve FERASET sahibi Anadolu insanı size verdiği gücü muhakkak kendine döndürecektir. Biz, halay çekip, Bar ve Horonla kutlama yapacağız, Siz ise ÇAÇA, VALS VE TWİSTE devam edeceksiniz.

(KONUK YAZAR: YAVER ŞAHİN)

SONRA İNG MİNG YOK!

Hepimizin beklentisi şampiyon takım olarak gittiğimiz Kayseri’de sade bile olsa bir kutlama seremonisi, tebrik veya alkıştı, kardeş takımız ya… Boşa çıkan bu beklentilerin ardından başladığımız maçın ilk dakikasından son dakikasına kadar özellikle kalecimiz Uğurcan’ın yemediği küfür kalmadı, tribünler ellerinde, ceplerinde ne varsa Uğurcan’a attılar.. Hayırdır Kayserispor tribünleri bir yerlerden işaret mi aldınız, yoksa Trabzonspor’u başka takımlarla mı karıştırdınız…???

Üstelik bu eylem en şiddetli şekilde bizim taraftar gruplarıyla “kardeş grup” olan Kayserispor taraftar grubu “Kapalı kale” tarafından yapılıyordu… Neydi bunun sebebi, Trabzon’daki 3-2’lik maç mı, Trabzonspor’un şampiyon olması mı, yoksa başka takımın olamaması mı…??? Üstelik adı geçen Kayserispor taraftar grubunun bir üyesinin vefat ettiği günde oluyor tüm bunlar… Yazık… (Vefat eden kardeşimize Allah’tan rahmet, ailesine başsağlığı dilerim). Uğurcan Çakır özelinde incelersek; Milli takımın kalecisi ve sezonun oyuncusu. Maç boyunca kendisine atılan onca meteryale ve edilen onca küfre rağmen tribünlere dönüp bakmadı bile, ne oyunu gerdi ne de tribünleri. Peki tribünlerin derdi neydi? Aslında biz tribünlerin derdini ve yapılan bu eylemin faturasını ödeyeceklerini gayet iyi biliyoruz… Uğurcan’ın da dediği gibi; “Taraftarımız bunu unutmasın…” Kayserispor tribünleri de unutmasın, önümüzdeki sezonlarda kardeşliğe vurgu yapacaklar ya… hah işte o zaman önlerine bu akşamın faturası koyulacak… Hatırlatalım, bizde bir laf var; “Sonra ing ming yok…!!!”

BİZ YOLUMUZA BAKIYORUZ

Yıllar sonra takımımız şampiyon olarak sahaya çıktı. Hatayspor ve seyircileri ise şampiyon takıma sahaya çıkarken alkış tutmaları gözlerimizi doldurdu. Hatayspor kulübüne çok teşekkür ediyorum. Gerçekten çok adilce bir davranıştı. Maç içerisinde is Abdullah hocam değişiklik yaparak bu sefer de genç oyunculara şans verdi ve ilk 45 dakikaya gençleri tercih etti. Her ne kadar 10.dakikada Bakasetas’ın penaltıyı kaçırması bizi üzmüş olsa bile sonradan Djaniny’nin attığı golle 1-0 öne geçtik. Takımımız Hatay'da başarılı bir oyun ortaya koyamadı ve 1-1 berabere kaldı. Uzatmalarda yediğimiz talihsiz gol maçı berabere getirmişti. Şampiyonun aklının kupa maçında olduğunu düşünüyorduk ki Kayserispor’la oynadığımız yarı final müsabakasına da pek odaklanamadı. Maç içerisinde iki tarafta da gelgitler olmuş olsa bile Kayserispor şampiyonu çok zorladı. Abdullah Avcı’nın şampiyon takımı beklenen performansı gösteremedi. Rakibe karşı ciddi açık vermekle beraber kendimiz de pozisyon üretemedik. Ayrıca Halil Umut Meler’in maçın doksanıncı dakikasında verdiği penaltı kararı ise çok basitti. Her şey bir tarafa bir kez daha anlamış olduk ki Trabzonspor’un kendisinden başka dostu yoktur. Kayserispor taraftarlarının maç içerisinde sahaya attıkları maddelerle ve futbolcularımıza ettikleri hakaretlerle bunu tekrar görmüş olduk. Ama olsun biz yolumuza bakıyoruz. Çünkü 2021-2022 Süper Lig Şampiyonu Trabzonspor olmuştur ve bu böylece tarih sayfalarında yerini almıştır. Dolayısıyla hafta sonu kupamızın teslim edileceği bu tarihi töreni için hepinizi davet ediyorum. EFE KAAN ÖZTÜRK

KAOS TEORİSİ… TRABZONSPOR… ALİ KOÇ… YA DA DİĞERLERİ

Düzen Düzensizliği yaratır. Düzenin anlayamadığınız hali (Kaos) varsa ki illaki olmalıdır. Bundan dolayı düzensiz diyemeyiz. Yani düzenin dışına çıkmak imkansızdır. Düzensizliğin içinde bir düzen vardır. Düzen düzensizlikten doğar. Yeni düzende uzlaşma ve bağlılık değişimin ardından çok kısa süreli olarak kendini gösterir. Ulaşılan yeni düzen kendiliğinden örgütlenen bir süreç vasıtasıyla kestirilmez bir yöne doğru gider.

Kaos teorisi, kaos kuramı ya da kargaşa kuramı, yapısal olarak bir fizik teorisi ya da matematiksel bir tümevarım değil, fiziksel gerçeklik parçalarının bir bütün olarak eğilimini açıklamaya yarayan bir yöntemdir.

Bir sigara dumanının havada yaptığı şekiller tamamen düzensiz ve bağımsız rastlantıların ürünü olarak görülebilir. Ancak bir teorik fizikçi dumanın bu dinamiğin altında aslında ortamdaki birçok parametre ve etken ile belirlendiği görüşündedir. Bu girdiler o kadar çoktur ve o kadar değişkendir ki incelemek ve net bir kanıya varmak imkansızdır. Sıcaklık değişimi ortamda basınç farkı yarattığında hava akımını etkiler. Ancak oluşan hava akımı sıcaklıkta yeniden değişimlere neden olacağından farklı girdilerle yeniden bir fonksiyon oluşturur ve değişim sonuna kadar devam eder. Bu noktada karşımıza düzen ve kaosun aslında birbirine ne kadar sıkı sıkaya sarılmış olduğunu ortaya çıkar.

Fiziksel yasalar ne kadar basit olursa olsun sonuç o kadar rastlantısal karmaşa doludur. Kaos teorisinin en belirgin getirilerinden biri de kestirilemez determinizmdir. Sistemin yapısını ne kadar iyi modellersek modelleyelim bir hata bile yapacağımız kestirmede tamamen yanlış sonuçlara yol açacaktır. Buna, “Başlangıç koşullarına duyarlılık” adı verilir ve bu özellikten dolayı sistem tamamen nedensel olarak çalıştığı bu dinamiğinin aslında ortamdaki bir çok parametre ve etken ile belirlendiği görüşündedir. Bu girdiler o kadar çoktur ve o kadar değişkendir ki incelemek ve net bir kanıya varmak imkansızdır. Sıcaklık değişimi ortamda basınç farkı yarattığından hava akımını etkiler oluşan hava akımı sıcaklıkta yeniden değişimlere neden olacağından farklı girdilerle yeniden bir fonksiyon oluşturur. Bu değişim sonuna kadar devam eder. Bu noktada karşımıza düzen ve kaosun aslında birbirine ne kadar sıkı sıkıya sarılmış olduğunu ortaya çıkartır. Fiziksel yasalar ne kadar basit olursa olsun sonuç o kadar rastlantısal ve karmaşa doludur.

Kaos belirtisinin en belirgin getirilerinden biri de kestirilemez determinizmdir. Sistemin yapısını ne kadar iyi modellersek modelleyelim bir hata bile yapacağımız kestirmede tamamen yanlış sonuçlara yol açacaktır. Buna “başlangıç koşullarına duyarlılık” adı verilir ve bu özellikten dolayı sistem tamamen nedensel olarak çalıştığı halde uzun vadeli doğru bir kestirim mümkün olamaz. Bu görüş paralelinde ortaya konan en ünlü örnek ise ‘’Kelebek etkisi’ ’denen modellemedir.1881 ile 1865 yılları arasında süren Amerikan iç savaşı buna en iyi örnektir.

Amerika güney eyaletleri dış işlerde birbirine bağımlı iç işlerde bağımsız olarak yani konfederasyon isterken kuzey eyaletleri birbirine çok daha katı bir şekilde bağlı olmak isterler yani federasyon isterler Kuzeyde modern kapitalizm kuralları gereği emek gücüne harcadığı emek karşılığı ücret yevmiye ya da maaş ödenirken, Güney de ise köle iş gücü vardır. Kuzey eyaletleri Güney eyaletlerindeki

 Köle iş gücünün tasfiye olmasını ve Kuzey -Güney savaşı çıkar ve Kuzey-Güney’in limanlarını ablukaya alıp Güney eyaletleri ise İngiltere ve Rusya ya pamuk satamaz 11.yüzyılın en önemli sanayi ve tekstildir.

Tekstil bu durumda etkilenir. Rusya ve İngiltere yeni pamuk alanları arar ve 1860 -1880 yılları arasında Rusya tüm orta Asya’yı İngiltere Hindistan’ın Doğu kısmını pamuk üretimi için işgal eder. İşte buna ‘’Kelebek etkisi’’ ya da Kaos teorisi ‘’denir Çin’de de kelebekler kanat çırparsa Amerika’da fırtına olur sözünün yaşama geçmiş halidir.

Kelebek etkisinin güncellenmiş hali de günümüzde ülkemizde yaşanmaktadır. Trabzonspor bir dönem ambargo koyduğu şampiyonluklara uzun yıllar sonra yeniden ulaştı. 38 yıl sonra gelen şampiyonluk kentte olduğu gibi, ülkenin hatta dünyanın dört bir yanına yayılmış olan Trabzonlular ve Trabzonsporlularca coşkuyla kutlanmakta. Bu kutlamalara kentin ülkemize armağanı başarılı insanların da katkısı olması durumunda “Kelebek Etkisi” yaratmaya çalışanlarca suiistimal ediliyor. Ülkenin er anlamda içinde bulunduğu sıkıntılı koşullar da buna eklenince “Kaos” teorisi birilerinin işine geliyor ve kendilerine pay çıkarmaya, rol kapmaya kadar getiriyor. İncir çekirdeğini doldurmaz bahanelerle itiraz etme çabaları ve demeçler gösteriyor ki, Trabzonspor’un şampiyonluğu ve katlamalar da bahane edilerek seçim atmosferinde olan ekonomik darboğaz içindeki canım ülkem Kaos teorisinin girdabında tutulmaya devam edilecektir. Ülkemin ve ayırt etmeksizin tüm yurttaşlarımın sıkılmadığı ve Trabzonspor’a gönül verenleri de 38 yıl sonra gelen şampiyonluğun coşkusu ile huzurlu günler geçirmesini diliyorum.

(Alaattin Çiçek’in Kaleminden)

ÇOCUKLUĞUMUZUN, GENÇLİĞİMİZİN GEÇTİĞİ GÜZELİM SAHİLİ ELİMİZDEN ALDILAR 

Burası benim çocukluğumun ve gençliğimin geçtiği sahil. İncirlik, Tepe ve Faroz mahallesinde yaşayanların sahilleri idi. Üç mahallenin insanları ve dışarıdan gelenler buralarda denize girerdik. Yüzmeyi burada öğrendik. Bu gördüğünüz Uzunlu, Osmanlı ve Boklu kayalarına çıkar denize dik tepe, çivileme atlardık. Uzunlu kayasında Barbon balığı tutardık. Zargana çifttırma yapardık. Mahallemizin büyüğü TURGUT abi Zıpkınla dalar Kefal, Kötek, Karagöz, Mavroş vururdu. Midye çıkartıp taşların üzerine tenekede pişirir ekmek, zeytin, domates, salatalık, tuz ve soğanla yerdik.

Mahallemizin büyüklerinden Mustafa Gayretli abimiz eski sahille ilgili bir anısını şöyle anlatıyor; “Bu kayalar Osmanlı ve uzunlu kayaları. Görülen taraf faroz tarafı, sola doğru 50 metre gidince de o bölüm böyle taşlık değil kumluktu. O kumluk bölüm biz incirliklilerin sahili idi.

Deniz kabardığında dalgaların evimizin kapısına kadar geldiğini hatırlarım. 1966-67’lerde bu yol yapıldı ve sahil öldü. 16- 17 yaşları arasında bu sahil bizim adeta yaşam alanımızdı... Öğleye yakın yüzmeye gelir bir taraftan da Yoroz burnundan karpuz motorlarının bacalarından çıkan dumanları kollardık. Dumanı görünce iki kişi hemen fırlar denize girer ve motorların önünü kesmek üzere yüzerdik. Aman ne yüzmeydi... O motor bizden kaçar, açıktan gider biz kovalar Sahilden insanların görülmeyeceği kadar açılır onu yakalardık. Motor sahibi bize birer tane karpuz atar ve karpuzları başımızla iterek sahile taşırdık. İki kişi de midye çıkarır, bir kişide fırından sıcak ekmek almaya gider, bir kişi de kaya parçalarından Ocak yapar üstüne teneke saçlarından koyar ve midyeleri dizerdi. Karpuzlar kesilir, ekmek kırılır dilimlenir midyeler ağızlarını açar ve nar gibi kızarınca ziyafet başlardı... Karnımız doyunca bir güzel de deniz keyfi yapardık...

Deniz keyfi bitince rahmetli Zafer, Rahmetli Kadir, Selamet’tik Hakkı, rahmetli Nevzat, Ali Osman, Ethem, rahmetli İstanbullu Orhan, rahmetli postacının Şaban, rahmetli Kenan güreşe, başlardık. Yorulunca dinlenir sonra eski sahaya maça giderdik. İsterdik ki şimdi orada birileri maç yapıyor olsun çıkın biz oynayacağız deyince çıkmasınlar! ve dövüşelim!.. Öyle güzel günlerdi onlar... Bu sahillerde yağmurlu ve dalgalı havalarda denize girmekten ayrı zevk alır viya koşmanın zevkine varırdık 3- 4 metreye ulaşan dalgada değil viya koşmak denize girmenin ve dalgaya yaklaşmanın tekniğini bilmezseniz dalga sizi önüne alır yükseltir ve sahilde çakıllığa çarpar ve bir daha belinizi doğrultamazsınız... Sabaha kadar yazmakla bitmez bu anılar bir başka zamanda devam etmek üzere...” Bu sahilimizi, denizimizi, kayalarımızı yol yapacağız diyerek elimizden alan İNCİRLİK, TEPE VE FAROZ mahallesi insanlarını denizden yoksun bırakanlara bir defa değil bin defa yazıklar olsun…