2020-2021 sezonunun belki de en kritik, en önemli maçıydı bu maç. Daha çeyreği tamamlanmayan Süper Ligde kopmaların önüne geçme adına hamle yapılabilecek yegane maçtı da diyebiliriz.Fenerbahçe’yi sürklase etmiş, Galatasaray’a hakeme rağmen yenilmemiş Karadeniz Fırtınasını dindirmek adına elde kalan son kozdu Beşiktaş maçı.

Son dönemde Türk futbolunun yetiştirdiği en yetenekli futbolculardan biri olmasına rağmen iş ahlakı, çalışma disiplini ve sportif etiğe aykırı eylemleri ile yakın zamana damga vuran,  İstanbul hegemonyasının şımarık çocuğu Sergen Yalçın önderliğindeki Beşiktaş’ın şampiyonluk hesaplarını yapabilmek adına Trabzonspor’u yenmek dışında hiçbir neticeye tahammülü yoktu.

Sergen Yalçın, Trabzonspor maçını öylesine önemsiyordu ki hafta ortası kulüp prestiji ve ülke puanını artırma adına altın değerindeki Avrupa sınavında önemli oyuncularını dinlendirmekten dahi geri kalmamıştı.

Sergen Hoca, bu noktada Beşiktaş camiasının da desteğini almış olacak ki Sporting Lizbon’a 4-0 gibi ağır bir mağlubiyet almasına rağmen camiada kimsenin sesi çıkmadı.

Velhasıl Beşiktaş kanadından bakılınca Avrupa’da sıfır çekmesi, süper ligde sergilenen inişli çıkışlı grafiğin camia nezdinde affına vesile olacak tek olay olarak bu maç kabul görmüştü diyebiliriz.

Trabzonspor kanadının motivasyonu ise; Namağlup lider olmanın özgüveni, İstanbul takımı ile oynamanın hırsı ve uzun yıllardır kaldırılamayan şampiyonluk kupasının özlemi vardı dersek yeterli olur sanırım.

Maç öncesine dair duygu ve düşüncelerimi böyle, şimdi geçelim maça;

Sezon boyu sakatlıklardan dert yanan Kartal' da, Fırtına da maça ideal on biri ile başladı dersek yalan olmaz.

Beklenen Beşiktaş'ın yüksek bir tempoyla maça başlayacağı yönünde olsa da Avcı'nın öğrencileri oyunun hem temposunu ayarladı, hem de oyunu kontrol altında tutmayı bildi. İlk 30 dakika Beşiktaş'ın bir üstünlüğünde bahsedilse de bu müsaade edilmiş bir üstünlük gibiydi.

İlk yarım saatin dolması ile sazı eline alan fırtına N'wakaeme ve Djaniny ile birer net golü atamazken aynı dakikada ev sahibi adına yüzde yüz  bir gole Uğurcan mani oldu.

Tam böyle soyunma odasına gideceğiz derken Ömür sahne aldı. Ağır Beşiktaş defansı arkasına yaptığı koşunun meyvesini aldı ve takımını içeri 1-0 önde götürdü..

İkinci yarıya taraflar kadrolarını koruyarak çıktılar. Dakikalar birer ikişer tükenirken, Beşiktaş oyuncuları da artık biz bu takımı yenemeyeceğiz durumunu kabullenmeye başlamışken Trondsen ile Hüseyin'in anlaşmazlığı ev sahibine hayat öpücüğü misali bir gol kazandırdı ve skora denge geldi.

Golden sonra hocaların karşılıklı hamleleri temponun düşmesine mani oldu. Topun bir o kaleye bir bu kaleye gittiği birçok pozisyon heba oldu. Ta ki son dakikada Serkan ile başlayıp Cornelius ile sonlanan gole kadar. Gerçi buna gol demek ayıp olur şaheser demek daha doğru olur..

Helal size çocuklar...