Ve geldik telafisi olmayan haftalara. Ligin boyu öyle kısaldı ki, bırakın mağlubiyeti berabere kalan şampiyonluk şansını bir başka bahara bırakacak. Rakip siyasetten imtiyazlı, bir nevi ayrıcalıklı bir ekip olunca haliyle Trabzonspor’da işi biraz daha sıkı tutuyor. Hem kendi maçlarını, hem de rakip takımın maçlarını pür dikkat takip ediyor..
 
Dile kolay Trabzonspor’un en son kupayı kaldırmasının üzerinden 36 sene geçmiş!
Hep yaklaşmış, hep istemiş, hep mücadele etmiş ama bazen şikeye, bazen teşvike, bazen siyasi oyunlara boyun eğmiş ve hedefine ulaşamamış. Kaybettiği Şampiyonluklar sonrasında büyük travmalar yaşamış. Taraftar intiharları, dağılan kadrolar, maddi/manevi dibe vurmuşluklarla yıllarını tüketmiş.
 
Bu yıkımları bir daha yaşamaya takati yok desek abartmış olmayız. Buna ek olarak bir de sezonun adının Dozer Cemil sezon olması bu sezondan vazgeçmeyi imkansız kılıyor..
 
Haliyle bu ağır yükte oyuncuların belini büküyor, işini zorlaştırıyor.
 
Gelelim maça;
 
Başakşehir’in dünkü galibiyetinden sonra bizler iştahlı ve baskılı bir Trabzonspor beklerken; tutuk, korkak, silik bir takım ile karşılaştık. Hatta Antalyaspor daha iştahlı ve baskılı başladı dersek yanlış olmaz. Beklenmedik bu baskıya bir de penaltı golü eklenince fırtına tabiri caizse sudan çıkmış balığa döndü. Gol bir anlamda uyuyan devi uyandırdı. Trabzonspor hemen reaksiyon gösterdi ve oyunun kontrolünü ele aldı. Arka arkaya iki penaltı golü ile de bir anda skoru 2-1'e getirdi ve ilk yarıyı bu skorla önde bitirmeyi başardı.
 
Fırtına ikinci yarıya da ilk yarının başında olduğu gibi yine tutuk, yine silik bir futbolla başladı. Gol geldi geliyor derken dakikalar 65'i gösterirken; taç atışından, hiç yoktan, oyuncu değişikliklerinin yapıldığı konsantrasyonun en zayıf olduğu dakikada bir gol bulan rakip Antalyaspor skora dengeye getirdi. Belki de Türkiye liginin 1-0'ı açık ara en kötü oynayan takımı olarak Trabzonspor bizi yine yanıltmadı ve kötü oyununun semeresini aldı kalesinde golü gördü.
 
İlk yarının başında yenilen gole anında reaksiyon veren Fırtına ne yazık ki bu gole uzun süre reaksiyon veremedi. Zaman zaman saman alevi gibi pozisyonlar yakalasa da oyunu rakip alana yıkmayı, rakibi bozmayı başaramadı. Bir duran topta Hosseini'nin kafa vuruşunda direkten dönen top hariç ciddi bir gol girişimine de şahit olamadık.
Yan hakemin uzatma dakikalarını gösteren tabelayı kaldırması ile uykusundan uyanan Fırtına bir iki sans bulsa da ( özellikle Abdülkadir Ömür’ün uzak köşeye gönderdiği top)  gol üretmeyi başaramadı.
Hakemin tüm taktik faulleri görmezden geldiğini, Ekuban’ın aşil tendonuna basılan pozisyonda (penaltı) Kırmızı kartı atladığını da hakem adına eksi bir not olarak düşelim.
 
Ne diyelim kelimeler kifayetsiz bu akşam..
Ayaklarınıza sağlık Çocuklar demek ki buraya kadarmış.