Uzun soluklu koşularda, uzun mesafe at yarışlarında kulaklarımızın aşina olduğu sihirli bir kelimedir son düzlük.
 
Birbirinin kopyası etapların sıkıcılığından, tekdüzeliğinden, monotonluğundan bir bıçak keskinliği ile izleyiciyi uzaklaştırıp önündeki bardak, tabak, şişeleri kenara ittiren, gözlerini ekrana kilitleyen, havaya sıçramaya hazır bir şekilde beklemeye iten sihirli dokunuştur son düzlük.
 
Koca bir yarışın meyvelerinin toplanacağı, damalı bayrağa varmadan önce kazanma adına  yarışmacıların varlarını yoklarını ortaya koydukları, canlarını dişlerine taktıkları kurtlar sofrasıdır o son düzlük.
 
Velhasıl maratonların, uzun mesafe koşularının olmazsa olmazı, en heyecanlı yeridir o son düzlük.
 
Futbol için de böyle bir tabir kullanacak olsak o tabir en çok 34 haftalık fikstürün son 8 haftasına yakışırdı herhalde. Hele ki bu sezon bana göre son düzlük kelimesinin sözlükteki karşılığı demek yerinde olur. Çok ciddi puan farkı olmadan takımlar ardı ardına sıralanmış ve 12 gün gibi az bir zaman kalan o anı beklemekte..
 
Şampiyonluğun olmazsa olmazı olan 4'lü sacayağının biri, bana göre en kıymetlisi Taraftarın olmayacağını dikkate alırsak elimizde bu süreçte sonuca etki edecek  3 ana öğe kalıyor.
Futbolcu, antrenör ve yönetim üçlüsü...
 
Futbola verilen arayı en iyi değerlendiren teknik ekibe, en hazır oyunculara sahip takımlar bu süreçte bir adım öne çıkacak. Ayrıca takımını dış saldırılara ve haksızlıklara karşı muhafaza edebilen yöneticilere sahip takımların da ipi göğüsleyeceğini düşünüyorum.
Bu noktadan hareketle;
 
Karakterli ve tecrübeli yabancıların, genç ve iştahlı yerli oyuncularla harmanlandığı bir kadroya sahip Trabzonspor bu anlamada rakiplerinden geride değil hatta bir miktar ileride olduğunu söyleyebiliriz.
 
Rakip takım hocalarına karşı tecrübe eksiği var gibi görülse de göreve geldiği süre içinde 13 maçta yenilgi görmeyerek (9G,4B) Hüseyin hocanın rüştünü ispatladığını düşünüyorum.
Ahmet Ağaoģlu, Galatasaray ve Başakşehir kulüp başkanlarına göre daha tecrübesiz gibi gözükse de takımla kampa katılarak çalışkanlığı ve azmi ile bu zafiyetini telafi ettiğini düşünüyorum.
 
Tüm dünyanın zorlu bir süreçten geçtiği, yaşıtlarının pencereye çıkmaya imtina ettiği bir süreçte Ahmet Ağaoğlu'nun takımla kampa katılması özel bir alkışı hak ediyor bana göre..
 
Sözleşmesinin bitmesine az zaman kalan oyuncuların kafasını rakipler karıştırmasın diyerek apar topar Trabzon'a gitmesi ne kadar gözünü kararttığını noktasında en ufak şüpheye mahal bırakmamıştır. 
 
Pereira'ya imza attırması, Sosa ve Novak konusunda da ciddi yol alması rakiplerin ayak oyunlarına kolay kolay pabuç bırakmayacağını dosta düşmana göstermiştir.
Sonuç itibariyle birilerinin avantajından bahsedeceksek küçük de olsa bir Trabzonspor avantajından bahsedebiliriz.
 
O zaman haydi çocuklar rastgele!
 
Unutmayın, sizin ayaklarınızda bizim hayallerimiz var.