Baştan şunu peşinen diyelim: Trabzonspor'un hocası kimse, bizler için Türkiye'nin ‘en iyi, en büyük hocasıdır.’ Çünkü O'nun başarısı Trabzonsporluların mutluluğudur.
 
Bu açıdan Abdullah Avcı gelmeden şu şunu demiş, bu bunu demiş artık rafa kalkmalıdır, çünkü o iş, atılan imzadan sonra bitmiştir.
 
Sözleşme töreninde yaptığı konuşmayı dikkatle dinlediğim Avcı'nın çok istekli ve heyecanlı olduğunu..
Yüksek bir sahiplenme duygusu taşıdığını..
 
Ve de Milli Takımda, Başakşehir'de, Beşikaş'ta gerçekleştiremediklerini Trabzonspor'da yapabileceğine inandığını..
 
İddialı bir teknik direktör olarak Trabzonspor'un kendisi için ne büyük bir fırsat olduğunun bilincinde  olduğuna inandım..
 
Elbette gördüğümüz hatalarını yazacağız, yararlı olacağını düşündüğümüz önerilerimizi yapacağız ve de  başarılı olması için de tüm camianın destek olması gerektiğini ifade edeceğiz..
 
Ayrıca hiçbir teknik adamın elinde sihirli bir değnek olmadığını, üstelik kendi oyun anlayışına göre kurmadığı oyuncu kadrosunda zaafları olan bir takımda işinin zorluğu gerçeğiyle makul bir süre beklenmesi bilinciyle kendisine destek olunması gerektiğini ancak eleştiri ve önerilerimizi de karalamadan, yaralamadan yapacağımızı ifade edelim..
 
Ve de Bordo-Mavili takımdaki ilk sınavı olan Erzurumspor karşılaşmasına bir göz atalım..
 
EN ÖNEMLİSİ KAZANMAKTI
 
Kendisi ve camia için oyundan çok 3 puanın önemli olduğu Erzurumspor maçını galibiyetle kapatan Abdullah Avcı, Trabzonspor macerasına 3 puanla başlayarak moral bulurken Trabzonspor'da 308 gün sonra sahasında gol yemeden galip gelmenin sevincini yaşadı.
 
Bordo-Mavililer ilk yarım saat topa daha çok sahip olarak oyunu yönlendirdi, golü buldu, ayrıca Nwakaeme ve Afobe ile iki de net fırsatı değerlendiremedi.
 
Bunlardan birisi gol olsaydı maç kopabilirdi ancak olmadı..
 
Bu dakikalarda birlikte oynamaya çalışıp hatlar arasında fazla mesafe bırakmayan bir anlayış Trabzonspor'da görülen belirgin bir farktı eskiye göre..
 
Elbette hiç bir teknik adam bu kadar kısa sürede çok fazla bir şey yapamazdı ancak bu yarım saat Avcı'nın Trabzonspor'a yerleştirmek istediği oyun formatının ilk sinyallerini vermiş oldu..
 
Mücadelenin ikinci yarısında ise oyuna hakim olan taraf konuk Erzurumspor'du.. Aşırı yağmurla ağırlaşan sahada Trabzonspor'a oranla daha üstün olan kondisyon ve fizik güçleriyle bir çok gol pozisyonlarına girdiler ancak bunların çoğunda stoper Vitor Hugo ve Edgar Lee başta olmak üzere savunmanın başarılı hamleleri gole imkan vermedi..
 
Bu anlarda sevindirecek taraf yan toplardaki zaafiyeti bilinen savunmanın bu pozisyonlarda rakibe gol fırsatı vermemesiydi.
 
SAVUNMA MENDİREKSİZ LİMAN GİBİ!
 
Bu arada savunma demişken şunu da belirtmekte yarar var. Trabzonspor'da savunmada oynamak gerçekten büyük sıkıntı.. Zira savunma mendireksiz liman gibi.. Bütün dalgalar hiçbir engelle karşılaşmadan direk limanda patlıyor!..
 
Bu yüzden Bordo-Mavililer çoğu maçta alabora olmaktan kurtulamadı geçmişte..
Öne geçtiği ve son dakikalara önde girdiği karşılaşmalarda kaybettiği puanlar olmasa TFF, MHK, hakemler ve sair güçler dahi engelleyemezdi geçen sezon kaçan ya da elinden alınan şampiyonluğu..
 
Çünkü fazla bir dirençle karşılaşmadan orta sahayı geçen rakipler kolayca savunmayla karşı karşıya kalıyor..
 
Top kullanması idare eden orta saha oyuncuları rakibi karşılamakta büyük zorluk çekiyorlar, daha doğrusu karşılayamıyorlar..
 
Bu yüzden ara dönemde Başakşehir'deki Mahmut benzeri hem defansif özelliği olan ham de topla arası iyi, ayrıca dirençli bir eleman kesinlikle şart..
 
Bu zamana kadar da kesiciliğinin yanında top kullanma, oyunu iyi okuma becerisi de olan Edgar Lee'nin ön liberoda ne yapabileceği görülmeli diyorum..
Bir bakarsın sorunu çözebilir..
En azından şimdilik..
 
Öte yandan 'Ailesinden ayrı kaldığı için morali bozuk' denilerek ülkesine gönderilen Nwakaeme'deki durgunluk sürüyor..
 
Nitekim Erzurumspor maçında solbeke yardım dışında fazla bir katkı yapmadı..
 
Ne ileride top tutup takımı rahatlatabildi, ne de riske girip gol için saldıran Erzurumspor'un defansta bıraktığı boşlukları değerlendirebildi..
 
Başka futbolcu olsa normaldir diyeceğiz ancak geçen sezonki futboluyla Türkiye'de ses getiren bir oyuncunun bu kadar düşüşte olması garipseniyor..
 
Bilemiyoruz tabi ama pek çok taraftar gibi bizim de aklımızdan geçmiyor değil: Acaba yazın gezdiği Acun'un yatında aklı mı çelindi!..
 
Ayrıca süratli ve dripling özelliğiyle öne çıkan bu yüzden iyi bir bonservis ücreti ve 3 yıllık anlaşmayla kadroya katılan Diabate'den de ses yok..
 
Hem yüklü bir bonservis parası verilerek hem de 3 yıllık anlaşma yapılarak alındığına göre demek ki bu oyuncudan çok şeyler bekleniyordu..
 
Lakin şu ana kadar Tiwitter'dan başka yerde kendisini pek göremedik...
 
Oysa Trabzonspor'un dripling yapıp mesafe kat eden, oyunu karşı kaleye taşıyıp takımı çabuk hücuma çıkaracak ve de rakibi geriye koşturarak kalene gelmesini zorlaştıracak bir oyuncuya en az önlibero kadar ihtiyacı var..
 
Plaza ile Diabate'de bu yüzden alınmıştı zaten..
 
Plaza hepten kayboldu da Diabate'yi de Tiwitter'dan başka yerde göremiyoruz!
 
KALİTEYE PARA VER, KORKMA..
 
Özellikle son 20 dakikada dalga dalga üzerimize gelip çok sayıda gol pozisyonu bulan Erzurumspor bunları değerlendirememişse başta savunma olmak üzere oyuncuların büyük mücadelesinin rolü var ama bence en büyük pay Hugo ve Edgar ikilisinin..
 
Özellikle de Hugo'nun..
 
Yerinde müdahalelerle en az üç mutlak golü önleyen deneyimli savunmacı uzun bir aradan sonra 'Stoper nasıl olur' tüm Türkiye'ye gösterdi..
 
Demek ki neymiş?
 
Kaliteye para vermekten korkma..
 
Peki neden korkayım?
 
Sıradan oyunculara kaliteli parası vermekten!..
 
Dördünden n yararlandığın on oyuncuya verdiğin paranın daha azıyla beş oyuncu al beşi de oynasın...
 
HOCAM NE KADAR HAKLIYMIŞ!
 
Corona belası tüm ülkeyi sarmışken..
Trabzon'da dahil neredeyse nefes alacak yer kalmamışken..

Çok büyük fedakarlıkla adeta çırpınan sağlık çalışanları dahi hastalığın pençesine düşüp can verirken..
İlgililer ve yetkililer milleti uyarmak için kendilerini paralarken..
Hala daha , 'Habunlara inaniymisinız la" diyerek maske, mesafe tanımayan, kural dinlemeyen halk düşmanı dangalakları görünce çocukluğumuzda Bakırcılar Çarşısı’ndaki Hacısalih Camii'nde görev yapan meşhur Çaykaralı İmam'ı anmadan edemiyorum..
Ondan aldığım fetva'ylada sık sık rahatlıyorum!

Sorulara verdiği ilginç yanıtlarla ünlü hocamıza bir gün cemaatten birisi sormuştu:
"Hocam, küfretmek çok günah mıdır?"
Şöyle yanıtlamıştı rahmetli:
'Tinen künahtır ama, adamı da oyle ferahlatır ki!’

ÇOK GÜZEL HAREKETLER!
 

Küba'da ilaç çalışmaları için denek olarak tecavüzcüler kullanılıyor. Tecavüzcülerin maymundan ve fareden daha aşağılık bir varlık olduğuna inanılıyor... (Bilgi Dünyası)
 
ÇAMURDA ÇALIŞIR, ASFALTTA KOŞARDIK
 
Şampiyon olduğumuz dönemlerde bile imkanlarımız yine çok kısıtlıydı. Antrenman yapacak sahamız bile yoktu. Karayollarının altındaki çamur deryası sahada çalışıyor, yollarda asfaltta koşuyorduk. Ahmet Suat Hoca da bizi arabayla takip ederdi, kaytaran olursa kornaya basardı. İstanbul’a geldiğimizde ucuz olsun diye Aksaray’daki otellerde kalırdık.
 
Ancak aynı yörenin insanı olmamız, oyuncular arasındaki kardeşlikten öte arkadaşlık dostluk, ailelerimizin yanında tüm Trabzon halkının buna katılması, bize destek verip sahip çıkması bizim en büyük gücümüzdü. (Ali Kemal Denizci)