Trabzonspor’a transferin nasıl gerçekleşti?

Sanıyorum Trabzonspor’la ilk temasımız Temmuz aylarındaydı. Zaten Filip Novak sayesinde kulüp hakkında bilgi edinmiştim. Novak ile sürekli iletişim halindeydik.

Büyük ve iyi bir kulüpte oynamak istiyordum. Dolayısıyla bu şartları oluşturan Trabzonspor olduğu için de transfer sürecim hızlıca gelişmiş oldu.

1993-1994 sezonunda Bursaspor forması giyen baban Goran Sörlorth’un transfere tepkisi ve yorumu ne oldu? Babam her zaman çok olumlu düşünüyor ve transferime hep pozitif yaklaşıyordu. Tabii ki onun Türkiye’de oynadığı yılların üzerinden çok zaman geçti ve futbol dünyasında çok şey değişti. Artık her şey çok profesyonel ilerliyor.

Ancak Trabzonspor benimle ilk ilgilendiği ve transfer görüşmeleri başladığı günden itibaren babam çok olumlu ve istekli davrandı.

Trabzonspor’u ve Süper Lig’i tercih etmenin sebebi neydi?

Buraya gelirken Türk futbolu hakkında neler biliyor ve Süper Lig’de neleri hedefliyordun? Özellikle Trabzonspor’u tercih etmemde öne çıkan iki sebep olduğunu söyleyebilirim. Süper Lig’in çok çekişmeli ve zor bir lig olduğunu biliyordum.

Ayrıca sezon sonunda UEFA Avrupa Ligi’nde ve Şampiyonlar Ligi’nde mücadele etme şansınız oluyor. Bu liglerde kendinizi gösterme şansı bulmak da tercih etmemde öncelikli sebeplerden biriydi. Bir diğeri ise Trabzonspor’un çok iyi bir takıma sahip olup, her zaman zirveye oynayan ve zirveyi hedefleyen bir kulüp olmasıydı. Bulunduğu ligde üst sıraları hedefleyen ve başarıya koşan bir takım olması benim açımdan Trabzonspor’u çok cazip kıldı. Takımımıza katıldığında nasıl bir izlenime sahip oldun.

Oyuncular ve takımın yapısını nasıl buldun?

Bununla ilgili olarak ilk antrenmanımı hatırlıyorum. Trabzonspor’a geldiğimde seviyenin hangi düzeyde olduğunu tam olarak bilmiyordum. Antrenman sahasına çıktım ve gerçekten çok etkilendim. Arkadaşlarımızın hepsi üst düzeyde ve çok yetenekliydiler. Ligin geneline veya bireysel olarak futbolculara baktığımda da çok iyi ve çok kaliteli oyuncular olduğunu gördüm.Etkilendiğimi söyleyebilirim.

Crystal Palace ve Gent takımlarında geçen durgun bir sürecin ardından Trabzonspor’da üst düzey bir oyun ve gollerle kaliteni ortaya koydun. Takımımıza geldikten sonra ortaya çıkan performans yükselişinin sebebi sana göre nedir?

Performansımdaki bu yükselişi oyun içerisinde aldığım süreye de bağlayabilirsiniz. Tabii ki burada çok süre alıyorum ve teknik ekibimizden de çok büyük bir destek görüyorum. Beni oynamam için teşvik ediyorlar, performansımın yükselmesi için konuşmalar yapıyoruz. Ancak bunun yanı sıra Trabzonspor ile Crystal Palace’ı karşılaştırdığınız zaman Cyrstal Palace ilk önceliği ligde kalmak ve bir alt lige düşmemek olan bir takımdı. Trabzonspor ise her zaman mücadele etmeyi ve zirveyi hedefleyen bir takım. Burada daha fazla şans bulabiliyorsunuz, performansımdaki değişimi de bununla açıklayabilirim.

2019-2020 futbol sezonunda Alexander Sörloth’un hedefleri neler?

Açıkçası medya ile olan konuşmalarımızda bu tür soruların cevabı olarak hep belirli bir rakam veya skor hedefi duymak istediklerini biliyorum. Ancak ben hiçbir zaman kendime böyle bir rakam hedefi koymadım. Tek hedefim üst düzey performans gösterebilmek ve takım arkadaşlarıma yardımcı olabilmek.

Gollerim ve asistlerimle takıma katkı sağlayabiliyorsam zaten bireysel olarak hedeflerimi gerçekleştirmiş oluyorum. Ama dediğim gibi hayatım boyunca asla rakamsal olarak kendime bir hedef koymadım.

Teknik Direktörümüz Ünal Karaman ve teknik heyetle ilişkin nasıl?

Ünal Karaman gerçekten çok iyi bir antrenör. Ofansif futbol oynatmaya çalışıyor, dolayısıyla bu yönüyle de benim tam aradığım antrenör olduğunu söyleyebilirim. Bazen kazandığımız maçlardan sonra bile iyi performans göstermediysek soyunma odasına gelerek kazandığımızı ancak iyi oynamadığımızı, beklenen performansın altında kaldığımızı söyler.

Bu da bizi çok etkiliyor. Bu yönüyle gerçekçi bir antrenör Ünal Karaman. Ayrıca; takımımızı gerçekten ateşleyen ve diri tutmaya çalışan bir yönü de var.

Taraftarlarımız ve oluşturdukları atmosferlerle ilgili neler söylersin?

Futbolun içinde bulunduğum, futbolun bir parçası olduğum andan beri gördüğüm en iyi ve coşkulu atmosferin Trabzon’da olduğunu söyleyebilirim. En iyi taraftar grubu Trabzon’da var. Burada taraftarımızın önünde oynadığımız Sparta Prag karşılaşmasında atmosfer o kadar inanılmazdı ki birden kalp atışlarımı hızlandı. Devre arasında vücuduma heyecandan kramplar girmeye başlamıştı.

Alışık olmadığınız bir durum ve ister istemez insanın vücudunda heyecan yaratıyor. Ben de o maçta bunun karşılığını vermeye çalışmıştım. Futbol hayatım boyunca gördüğüm gerçekten en iyi atmosferdi. Ülkemize gelen yabancı oyuncuların, özellikle de forvetlerin en büyük şikâyeti sertlik oluyor.

Türk futbolunun sertlik dozajını nasıl buluyorsun?

Açıkçası benim tam olarak aradığım durum. Türkiye’deki futbol tarzını seviyorum. Maç içerisinde defans oyuncularıyla, stoperlerle mücadele etmek hoşuma gidiyor.

Oyun içinde fiziksel gücünü kullanabilmeyi seven bir oyuncuyum. Maç içerisinde atak – defans pozisyonları sıkça yaşanıyor ve ben de bu sayede fiziksel özelliklerimi kullanabileceğimi düşünüyorum. Bu anlamda Süper Lig’in bana tam olarak uyan bir lig olduğunu söyleyebilirim. Kendini güç olarak geliştirebileceğin bir ülke burası. Başakşehir karşılaşmasında attığın gol için neler söylersin. Defans oyuncusuyla girdiğin mücadelede öfkelendin ve daha sonra uzatma dakikalarında golünü attın.

Bize o anları anlatır mısın?

O pozisyonda rakip takımın defans oyuncusu benim baldırıma doğru arkadan bir tekme atmıştı, ben de çok sinirlenmiştim bu tekmeye. Maç içinde bu gibi şeyler çok yapılıyor. Belki de bu siniri gol atabilmek adına bir hırsa dönüştürdüm. Bu tür golleri, son saniye gollerini her zaman atamazsınız. Bu çok sık yaşanan bir durum değildir. O kızgınlığı, motivasyona dönüştürebildiğim için çok memnunum. Zaten o golü attıktan sonra inanılmaz bir mutluluk ve inanılmaz bir heyecan oldu hepimizde.

5 Aralık 1995 tarihinde Norveç’in Trondheim kentinde doğdun. Öncelikle nasıl bir çocukluk geçirdin?

Kelimenin tam anlamıyla çok güzel bir çocukluk geçirdim, güvenli ve mutlu bir evimiz vardı.

Gittiğim okulda çok güzel arkadaşlıklar edindim. Hatta çoğuyla hala görüşüyorum. Sıra dışı bir ailem vardı ve onlara sahip olmaktan dolayı çok mutluyum. Hemen hemen hergün iletişim kuruyorum. Ailenin senin hayatında çok önemli bir yeri var...

Aile hakkında neler söylemek istersin?

Ailem benim için çok değerli ve çok önemliler. Zaten sürekli Trabzon’a gelerek beni ziyaret ediyorlar. Özellikle babam, eski de bir futbolcu olduğu için bana rehberlik ediyor. Bana oyun ve pozisyonlarla ilgili ipucu verebiliyor. Neler yapmam ve neler yapmamam gerektiği konusunda bana yardımları dokunuyor. Hepsi benim için çok önemli ve ailemin benim için çok özel.

Norveç’te nasıl bir altyapı eğitimi aldın?

Genelde bir akademi veya buna benzer şeylerle başlamazsınız Norveç’te futbola. Örneğin benim geçmişime bakacak olursak 6 yaşlarımdayken okulda futbol oynamaya başladım.

Bir süre okulda devam ettikten sonra o bölgenin takımları sizi izlemeye geliyor ve seçilirseniz futbol kariyerinize devam ediyorsunuz. Benim için de böyle olmuştu. Yaşadığımız bölgenin en büyük takımı Rosenborg’du. Beni izleyerek çok beğenmişlerdi ve seçmişlerdi. Genellikle futbol kariyeri Norveç’te böyle başlıyor.

Futbolla birlikte okul eğitimini de devam ettirebildin mi?

Rosenborg ile profesyonel olarak sözleşme imzalamadan önce okuldaki tüm derslere katılıyor, tüm eğitim hayatımı sürdürebiliyordum. O zamana kadar hiç aksatmamıştım. Sanırım sonrasında sadece 1 yılı kaçırdım. Çünkü antrenman saatleri ve çalışma takvimi hep okul saatleriyle çakışıyordu. Bazen böyle olabiliyor. Onun haricinde tüm derslere ve okul çalışmalarına aksatmadan katıldım.

Futbola başladığından beri hep aynı mevkide mi oynadın yoksa başka mevkilerde de deneyimlerin oldu mu?

Genelde akademi eğitimi almadıysanız benim yaşlarımdaki çoğu futbolcunun oynadığı bölge merkez orta saha oluyor. Ben de futbola ilk olarak orada başladım.Daha sonra Rosenborg’a transfer oldum ve santrafor bölgesinde daha başarılı oldum. Sonrasında da orada oynamaya başladım.

Kendini şuan profesyonel kariyerinin neresinde görüyorsun?

Şu an iyi bir seviyede olduğumu düşünüyorum. Tabi ki bundan çok daha iyi de olabilirim. Eğer Türkiye’ye 1-2 yıl önce gelmiş olsaydım ve şu anki tecrübelerime sahip olmadan Trabzonspor’da oynuyor olsaydım belki de benden beklenen performansı gösteremeyecektim. Daha kötü sonuçlar ortaya çıkabilecekti. Bunu aslında tam olarak bilemeyiz tabiki de. Futbol çok büyük bir iş ve bu büyük camiada tecrübe sahibi olmanız, neler yaptığınızı bilmeniz gerekir.

Sürekli bunun bilincinde olmanız gerekiyor. Dolayısıyla Türkiye’ye şu an gelmiş olduğum için mutluyum. Daha erken gelmiş olsaydım belki sıkıntılar yaşayabilirdim. Doğru zamanda ve doğru yerdeyim. Daha doğru olması için elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışacağım. Bundan vazgeçmeyeceğim. Baban ile teknik direktörümüz Ünal Karaman 1993-94 sezonunda karşılıklı oynamıştı.

O maçlardan bahsetti mi sana?

Türkiye konusunda babamla sohbet ettik tabiki. Onunla yaptığımız konuşmalarda, maçları-kişileri çok fazla hatırlamadığını söylemişti.

Ama Ünal Karaman bir gün bana, babama karşı oynadığını ve onu hatırladığını söyledi. Daha sonra babam da araştırmış ve o günleri hatırladı. İkisi de benzer özellikler taşıyan futbolcular. İkisi de çok uzun boylu değil ama çok güçlü ve yetenekli oyunculardı. Sanıyorum ki ikisi o dönemde bolca ikili mücadeleye girmiştirler.

Babanın futbol kariyerine etkisi konusunda neler söylersin?

Babam özellikle 16 yaşıma kadar bana kılavuzluk etti. 16 yaşımdan sonra Rosenborg’ta çok iyi antrenörlerimiz vardı, onlar da bana çok yardımcı oldular. 16 yaşıma gelene kadar babamın çok büyük bir desteğini arkamda hissettim.
Bana her zaman neler yapabileceğimi gösterdi. Bana hiç kızmazdı. Sadece sahaya %100’ümü verebileceğim zamanlarda kötü performans sergilediğimde daha iyisini yapabileceğimi söylerdi.

Elimden geleni yaptığım zamanlarda ise her zaman yanımda olmuş ve bana yol göstermiştir.

Norveç’in 2020 Avrupa Futbol Şampiyonası elemelerindeki şansını nasıl görüyorsun?

Uluslar Ligi’nden Euro 2020’ye katılabilmek için yarı finalde Sırbistan ile karşılaşacağız. Sırbistan’ın da ne kadar güçlü bir takım olduğunu biliyoruz. Biz ise genç oyunculardan kurulu iyi bir takımız. Hepsi üst düzey seviyede ve kaliteli oyuncular. Önemli bir şansımız var ama rakibimiz de güçlü. Umarım tur atlayan taraf biz oluruz.

Trabzon’da nasıl bir hayatın var? Şehirde nasıl zaman geçiriyorsun? Şehre ve halka uyum sürecini tamamladın mı?

Trabzon’daki insanların gerçekten dost canlısı insanlar olduğunu söylemeliyim. Bana yaklaşmaları her zaman çok olumlu. Genelde evden çıkmayı çok tercih eden biri değilim.

Evde vakit geçirmeyi, konsol oyunları oynamayı seviyorum. Çıktığım zamanlarda ise yemek yemek için restoranlara gidiyorum. Bu sürede sokakta kimi görürsem göreyim bana karşı ilgilerini ve sevgilerini hemen hissediyorum. Beni kendilerinden biri gibi görmeleri çok hoşuma gidiyor.

Şehirde insanların arasına karıştığında neler yaşıyorsun? Başından geçen ilginç bir olay veya olaylar var mı?

İlk geldiğim günlerde bir TV almak için teknoloji mağazasına gitmiştim. Televizyonu satın aldıktan sonra bir taraftarımız benimle fotoğraf çekilmek istediğini söyledi.

Birlikte fotoğraf çekildik. Sanırım WhatsApp’te bir grup konuşmasında bu fotoğrafı yayınladı. Sonrasında bir anda, hiç beklemediğim bir anda yaklaşık 50 kişi birden mağazanın içine doluşmaya başladı ve benimle fotoğraf çekilmeye çalıştılar. Sağ olsun mağazanın yetkilileri yardımcı olmasalar arabaya binip, evime gidebilmem bile mümkün değildi. Çünkü bir anda onlarca kişi içeriye girerek fotoğraf çektirmek istediler. İnanılmazdı.

Kendi ülkenle karşılaştırdığında Türkiye ile ne gibi kültürel farklar var?

Ülke standartlarını karşılaştıracak olursak Norveç herkesin de bildiği gibi belki de dünyanın refah düzeyi en iyi ülkelerinden bir tanesi. Örneğin evlere baktığımız zaman aynı standardın olmadığını görüyorsunuz.

Bu da normal bir durum. Kültürel olarak ise en bariz fark ilişkilerde yaşanıyor. Örneğin; Norveç’te insanlar sokakta sizi tanımıyorlarsa sizinle asla konuşmaz ve iletişim kurmazlar. Burada ise tam aksine çok arkadaş canlısı, çok dost canlısı ve her zaman yanınızda olduklarını hissettirmeye çalışıyorlar. Bu anlamda çok büyük bir farklılık olduğunu düşünüyorum.

Soğuk bir kültürden geldiğin için belki de biraz soğuk bir imajın var. Aslında eğlenceli bir insan olduğunu biliyoruz.

Seni en çok ne güldürür?

Açıkçası ben gülmeyi, eğlenmeyi ve komediyi çok seven biriyim. Dijital platformlar üzerinden stand-up gösterilerini izlemeyi, komedi filmlerini izlemeyi çok seviyorum. Kız arkadaşım, arkadaşlarım ve hatta babam beni çok güldürüyor. Özellikle babam 60 yaşında olmasına rağmen bazen hala 16 yaşındaymış gibi davranır. İçindeki çocuğu öldürmemiş birisidir, çocuksu ruhunu her an taşıyan bir babam var. Saha içinde değil ama saha dışında çok gülen biriyim aslında. 
 
 
 
Editör: TE Bilisim