Trabzonspor Avrupa Konferans liginde İtalya’nın Roma takımıyla karşılaştı.

Roma takımının bir Şampiyonlar Ligi takımı olmasından öte farklı bir itici gücü vardı.

Jose Mourinho.

Enteresan adam, futbolu yaşayan ve yaşatan adam.

Nwakaeme’nin arkasında futbolcusuyla beraber koşması gecenin en güzel temaşalarından biriydi…

Trabzonspor da ise; Abdullah Avcı vardı.

Geldiği günden beri bahsettiği iki cümle var:

1- Bu bir organizasyon işi

2- Bu bir gelişim oyunu.

Bunların üzerinde sürekli vurgu yaparak, çalışarak gelişeceğini söylediği Trabzonspor;  oyun olarak bireysel yeteneklerin gösterdiği bir şekli ortaya koysa da takım olarak kompakt ( compact - sıkı) bir oyun anlayışını ortaya koyduğunu söylemek şimdilik zor.

Ama ben bir futbolsever olarak ümitvarım.

Takım olarak bizden daha fazla pas yapan rakibe karşı set hamlesini iyi yapamıyoruz.

Bunun en büyük sebebi ligin henüz başı olması tandem ve kenar oyuncularımızdan yeterince destek alamayışımız diye düşünüyorum.

Nwakaeme dönmüyor, Gervinho dönmüyor, Hugo ve Edgar çok pozisyon hatası yapıyor.

Fakat bunun uzun vadeli bir organizasyon oyunu olduğuna göre; düzeleceğine inanıyor ve Abdullah Avcı’ya güveniyorum.

Biz İtalya da Inter’i en iyi zamanlarından birinde yendik.

Roma takımı bizden daha iyi bir takım olabilir fakat yenilmeyecek kadar iyi olduğunu düşünmüyorum.

Trabzonspor’un görünen en büyük zaafı sol bek diye tabir ettiğimiz bölgesi.

Maalesef yabancı kuralı dolayısıyla yerli oyuncu oynatıyoruz. ( Dün itibariyle burada bir tercih hatası olduğuna inanıyorum.)

İsmail Köybaşı.

İsmail, takım oyuncusu set oyuncusu. Ekstrem işler beklemek hayalcilik olur. Bunun organizasyon içerisinde Abdullah Avcı’nın bu saatten sonra geliştirebileceğini sanmıyorum.

Trabzonspor yönetimi çok iyi işlere imza attılar. Sol bek konusunda da bir çözüm bulacaklarına inanıyorum.

Aksi halde o bölge yumuşak karnımız olur.

Uğurcan Çakır.

Hepimizin gözbebeği.

Efendi, çalışkan, başarılı, Milli takım ve bizim takımın kalecisi.

Fakat Avrupa Şampiyonası öncesi başta Başkan Ahmet Ağaoğlu ve Trabzonspor camiası öyle bir hava oluşturdular ki; sanki bu çocuğun kapısında Real Madrid’in Chelsea veya Bayern’in arabası hazır onu bekliyorlardı!…

Doğal olarak çocuğun psikolojisi  ne şampiyonaya ne de Trabzonspor’a fayda getirdi.

Son derece hatalı goller yiyor.

Tek nedeni gereksiz yapılan şişirmeler ve komplimanlardır.

Doğal olarak Avrupa’dan ses seda çıkmayınca çocuğun morali yerle bir oldu.

Bunun sorumlusunu yukarıda yazdım.

Hepimiz!

Neyse!…

Ben takımın çok daha iyi olacağını düşünüyorum. Dörtlünün solunda ki problemi çözersek bu sene bu organizasyonun lideri olabiliriz.

İşin biraz taraftar bölümüne değinmek isterim.

Takımımızın ekonomik durumu ortada iken herkesin taşın altına elini sokması lazım.

Başkan Yardımcısı Ertuğrul bey 2 milyonluk forma alıyorsa sen de kendine düşen görevi yapmalısın.

Nevzat AYDIN her sene alıyor, almak zorunda değil ama adam alıyor. Bunlar özel misyonlar kıymetini bilelim.

NKY’nin CEO’su Birhan Emre Yazıcı o da her yıl milyon liralık formalar alıyor takımına destek veriyor. Bunlar cidden önemli katkılar. Bu misyonu en iyi taşımak istiyorlar.

Aynı şekilde Nevzat KAYA hakkında bir çok spekülasyon olmasına rağmen adam Trabzonspor fanatiği ve görevini yapıyor. Gerçekten kutluyorum.

Yarın öbür gün bu kulüpte liyakat sahibi olurlar seni daha iyi yere taşırlar. Bunları alkışlamak gerekir..

Burada taraftara düşen amiyane yorumlar değildir.

“Zengindir versin.”

Yok böyle bir mantık.

Sen taraftar olarak çok geridesin. Forma satışları çok düşük. Herkesin bu desteği vermesi gerektiğine inanıyorum.

Bir tane Trabzonspor var.

Ve o da en iyi dönemlerinden birinde şu anda.

Gelin bunu ertelemeyelim.

Sezon hepimiz birbirimizi alkışlarken Türkiye de bizi alkışlasın!…