Trabzonspor Dergisinin şampiyonluk özel sayısında, Başkan Ahmet Ağaoğlu, Trabzonspor Dergisine özel açıklamalarda bulundu.  Şampiyonluk süreci ve sevincinden bahseden Ağaoğlu, kendisine sorulan soruları kulübün hem şampiyon başkanı hem de tutkulu bir taraftarı olarak yanıtladı. Başkan Ahmet Ağaoğlu Trabzonspor Dergisine özel olarak verdiği söyleşi şu şekilde:

ÇOK SIKINTILI BİR DÖNEMDİ

Başkanım, Trabzonspor’da çok da kolay denemeyecek bir dönemde başkanlık görevini üstlendiniz. Öte yandan, ‘Başarı herkese aittir, ama başarısızlık olduğunda bedelini başkanlar öder’ diyerek bulunduğunuz pozisyonun zorluğunu başından beri hep dile getirdiniz. Sizi bu zorlu sınava cesaret ettiren temel motivasyon neydi?

Ahmet Ağaoğlu: Çok sıkıntılı bir dönemdi. Kulübün içinde bulunduğu durumdan dolayı kimsenin o yükün altına girmeyeceği gibi bir izlenim oluşturulmuştu kamuoyunda. Ama yapısı itibarıyla Trabzonspor’a baktığınız zaman, hiçbir şekilde böyle bir algıyı hak edecek bir kulüp değil. Trabzonspor hangi şartlar altında olursa olsun her türlü türbülansın içinden çıkabilecek dinamiklere sahip. Ben bunu bildiğim, buna inandığım için göreve geldim. Neticede bugün gelmiş olduğumuz noktaya bakarsak haksız olduğum söylenemez. Yola çıkışım böyleydi. Bir de tabii şu: Çok sevdiğim, sevdalısı olduğum kulübün kamuoyunda bu şekilde algılanmasına da bir isyandı benimkisi. Biraz da bu var yani işin içerisinde, özetle.

TARAFTARIN MUTLULUĞU ÇOK ÖNEMLİ

Sizin göreve gelişinizin arka planında hem kulübe duyduğunuz sevgi hem de kamuoyundaki Trabzonspor algısına dair başkaldırınız var öyleyse… Ki tüm bu duygular bugün Trabzonspor’u bambaşka bir yere taşıdı, imajını yeniledi, kulübe büyük bir irtifa kazandırdı.

Ahmet Ağaoğlu: İrtifayla beraber çok şey kazandık. Her şeyin ötesinde, taraftarımızı yeniden kazandık. Özellikle genç jenerasyonu… Bugün 7-18 yaş grubuna baktığımız zaman azımsanmayacak bir taraftar kitlesine sahibiz. Üstelik tutkuyla kulübüne bağlı olan bir taraftar kitlesi bu. Üstelik kamuoyunda yaratılan ‘Trabzonspor bir daha şampiyon olamaz’ algısına rağmen çok ciddi bir tutkuyla kulübüne bağlı, inanılmaz bir kitle vardı. Bu nedenle onların mutluluğu çok ama çok önemliydi. Onların bu başarıyı yaşamaları, aslında şampiyonluğun çok ötesinde bir anlam ifade ediyor: Bu takım ‘yapar’! Geçmişte de ‘yapmıştı’ ve ‘yine yapacak’. İşte ‘yine yapacak’ın fitilini bu şampiyonluk ateşledi.

FARKLILIĞIMIZI ORTAYA KOYDUK

Kütüphanenizi incelediğimde Trabzon üzerine çok sayıda kitap olduğunu görüyorum. Sizin tutkunuz sadece kulübe değil aslında, şehre karşı da büyük bir tutku, ilgi ve bağlılık sergiliyorsunuz.

Ahmet Ağaoğlu: Tabi, köklerinizin filizlendiği topraklar… 1970’te İstanbul’a geldikten sonra birkaç sene içinde ve yıllar geçtikçe bunu çok daha iyi algıladım: Burada her zaman yabancıydık biz. Yetmişlerde daha da yabancıydık. Okulda, yatılı okulda; Anadolu’dan gelenler de vardı benim gibi, İstanbul’un çeşitli semtlerinde doğup büyüyen arkadaşlarımız da. Orada ‘lazoğlu’ tabiri sürekli kullanılırdı benim için. Bu toprakların bir parçası olmadığımı o ilk iki üç sene içinde çok iyi anladım. Ama Trabzonspor’un o zamanki adıyla 1.Lig’e çıkmasıyla birlikte elde ettiği başarılar, şampiyonluklar, bu şehirde bize çok farklı bir kimlik kazandırdı. Başımızın omzumuzun üzerinde dik dolaşmasını sağladı. Ve bu gurur giderek arttı. Bu İstanbul’la sınırlı değil, Türkiye’nin her yerinde böyle. Bize olan bakış açısı da farklılaşmaya başladı. ‘Bu bizden birisi değil’ dediler yine ama ‘Bunlar da güçlü, bunlar da farklı’ da diyebildiler. Farklılığımızı orada ortaya koyduk. Ben kendi penceremden bakarak söylüyorum: Bana farklı bir kimlik kazandıran bir kulübe ben de çok şeyler borçlu olduğumu hep hissettim. Hala borçluyum, hepimiz borçluyuz. Bizi çok farklı bir noktaya taşıdı Trabzonspor.

HENÜZ BORCUMU ÖDEMEDİM

Peki siz sözünü ettiğiniz bu borcun ne kadarını ödediğinize inanıyorsunuz? Yahut ne kadar daha hizmet etmeniz gerekli bu karşılığı verebilmek için? Bu duygusal tatmini günün birinde yaşayacağınıza inanıyor musunuz?

Ahmet Ağaoğlu: Bugün bakıyorsunuz Allah sağlık versin, efsanevi başkanlarımızdan Şamil Ekinci bile rahatsız olmasına rağmen elinden geldiğinin ötesinde yine Trabzonspor ile ilgileniyor. Diğer tüm başkanlarımız aynı şekilde. Trabzonspor’da ben yapacağımı yaptım, deyip köşesine çekilen ne bir başkan ne bir yönetici var. Trabzonspor’u farklı yapan bir başka neden de bu: Herkes elinden geleni fazlasıyla yapıyor, hizmet etmeye devam ediyor. Benim için de şu var: Borcumu ödedim diye bir şey yok. Benim bu kulübe borcum çok büyük. Öyle de tahmin ediyorum ki bu borcun tamamını ödeyemeden bu dünyadan göçüp gideceğiz. Herkesten helallik istendiği yerde kendim için söylüyorum; Trabzonspor’dan da helallik istenmesini ben şahsen isterim. Çünkü bize çok şey verdi. Hizmet ettiğimiz yapı sıradan bir yapı değil. Hizmet ettiğimiz yapı Trabzonspor. Ancak bu yapının içine girdiğiniz zaman büyüklüğünü kavrayabiliyorsunuz. Burada önemli olan şey süreklilik… Sürdürülebilir başarıyı getirebilmek için ne yapıyorsak sağlam temellerin üzerine inşa etmeliyiz. Benim için bu şampiyonluk yapmaya çalıştığımız şeylerin küçük bir ödüllendirmesi... Yapmamız gereken o kadar şey var ki! Şampiyonluk kupasının arkasına sığınarak yapacağımızı yaptık deyip bir köşeye çekilirsek Trabzonspor adına hayatımızın hatasını yapmış oluruz.

REKABETTEN BESLENİYORUZ

Trabzonspor 2 Ağustos 1967’de kuruluyor, kurulduğunun ertesi günü yerel gazetelerde şöyle bir ilan çıkıyor: Parola Birinci Lig! Yani daha dün kurulduk demeden, hemen bir hedef belirlenmiş ve onun çalışmalarına başlanıyor.

Ahmet Ağaoğlu: Bu çok normal tabi. Bazı kulüp başkanlarının Trabzonspor’la alakalı ifadelerini görünce tekrar tekrar düşünüyorum; kulüp başkanlığı yapacak insanların sadece kendi kulüpleri ile değil ülke futbolunun tarihini de belli ölçüde bilme zorunlulukları var. Ülke futbol tarihinin sadece kendileri ile sınırlı olduğunu düşünen insanların yaratmaya çalıştığı bir algı da var. Ertesi gün ‘Parola Birinci Lig’ diye ilan verilmesinin altında yatan birtakım gerçekler var. Trabzon’da futbolun tarihi Trabzonspor ile başlamıyor. Cumhuriyet’ten önce Trabzon’da futbol müsabakaları yapılıyor. Temeli çok eskiye dayanan kulüplerimiz var. İdmanocağı, Necmiati, İdmangücü… İdmanocağı-İdmangücü rekabeti de Trabzon’a çok şey katmıştır. Biz rekabeti çok seven bir toplumuz, şartlar ne olursa olsun rekabetten besleniyoruz. Bizde sabah evde başlar rekabet. Kapının dışına çıktığı zaman o rekabeti mahalle düzeyine taşırız. Mahalle karşı mahalleyle, ilçe diğer ilçe ile rekabet içindedir. Doğusu batısının, merkez ilçelerinin rakibidir. Bu, Trabzonspor’u bugün bu noktaya taşınan en önemli faktörlerden birisidir.

TRABZON FUTBOLU VAR OLAN BİR OLGU

Neticede Trabzon Türkiye’deki futbol kültürünün taşıyıcı kentlerinden biri. Mücadeleci kimlikleri ile iddialı duruşları ile en başından beri futbol dünyasının hep içinde olmuşlar.

Ahmet Ağaoğlu: İşte Trabzon eksenli bir futbol dünyası oluşturuluyor diyen insanlara verilecek en güzel cevap bu. Trabzon eksenli bir futbol dünyası oluşturulmuyor, oluşturulmaya da çalışılmıyor. Trabzon futbolu bu ülkede futbol oynanmaya başlandığı günden itibaren var olan bir olgu.

TARİHİMİZİ ANLATMAMIZ LAZIM

Sizce tam da bu nedenle, yani Trabzon futbolunun köklü tarihini ortaya koyabilmek adına Trabzonspor’un kuruluşunu, kurucu takımlarından İdmanocağı’nın kuruluş tarihi olan 1921’e çekilebilir mi? Bu savı destekleyenler var. Sizin düşüncelerinizi merak ediyorum.

Ahmet Ağaoğlu: Şimdi bunun kime ne kazandıracağı önemli. Tüm bunları yaptığımız zaman camiamıza, kulübümüze ve ülke futboluna ne kazandırıyoruz. Ben bunu şu şekilde görüyorum: Günümüzde başarıdan uzaklaşmaya başladığın zaman tarihe bakmaya, tarihi kurcalamaya başlıyorsun. Benim zaten köklerim belli. 1967 yılında Federasyon Başkanı Orhan Şeref Apak’ın ama aynı zamanda Hasan Polat’ın desteğiyle Trabzonspor kuruluyor. Bunun öncesinde Trabzonspor’un yapı taşı bu kulüpler… Bu kulüplerin derinlerine baktığınız zaman Birinci Dünya Savaşı’ndan da önce, 20. yüzyılın başına kadar gidiyor. Biz bunları bilelim, ama başarıdan uzaklaştığımız zaman gidip tarihi mıncıklamaya gerek yok. Dikkati alıp burada başka bir yere çekmeye gerek yok. Ama tarihimizi genç jenerasyonlara anlatabilmemiz lazım. Bunu çok önemsiyorum.

BİZ FARKLIYIZ

Sizin cümlelerinizden de bir defa daha anlıyoruz ki Trabzonspor, tarihiyle, kültürüyle, karakteriyle ‘farklı’ bir kulüp… Bizim buraya odaklanmamız lazım; farklılığımıza… Kendi söylemimizi büyüklük üzerinden değil, ama tarihi, coğrafi, kültürel derinliği olan ‘farklılık’ üzerine inşa etmemiz gerekiyor sanıyorum. Siz neler söylersiniz?

Ahmet Ağaoğlu: Geçen gün Kulüpler Birliği’nin bir toplantısında söyledim; borcu ‘büyük kulüpler’ olarak değerlendirdim o kulüpleri. Biz büyüklük yarışına girmiyoruz çünkü onun bize kazandıracağı bir şey yok.  Biz farklıyız ve bunun da farkındayız.  Yine coğrafyadan söz edeceğim, o coğrafya genlerinde futbolun ve sporun bütün özelliklerini taşıyan doğduğu büyüdüğü bir coğrafya. Bence bu bir Allah vergisi. Allah Urfalı’ya ses vermiş, Urfa’da sokaktan bir çocuğu elinden tutup getirsen sanat dünyasında çok farklı bir noktaya gelebilecek bir yeteneğe sahip olduğunu görürsün. Trabzon ve o coğrafyada doğan bir çocuğun da elinden tutulduğu zaman belli bir noktaya erişebilecek sportif yeteneklerinin olduğunu görüyorsun.

ALTYAPIMIZ YENİDEN PROGRAMLANACAK

Bu noktada altyapıya yönelik projeksiyonlarınızın olup olmadığını öğrenmek istiyorum.

Ahmet Ağaoğlu: Önümüzdeki sene uygulamaya koyacağımız bir model üzerinde çalışıyoruz. Ama önce şu transfer dönemini ve Şampiyonlar Ligi sürecini bir atlatalım da… Bu dış destekli bir model, bu modeli hayata geçirmek istiyoruz. Sistem, program ve denetim açısından dış destekli diyebilirim. Ama öncesinde atlatmamız gereken süreçler var. Ondan sonra altyapımız yeni bir yol haritası doğrultusunda yeniden programlanacak. Performans analizi sürekli olarak yapılacak, gelişim göstermeyen, yetersiz kalınan noktalar rehabilite edilecek ve bu şekilde yola devam edilecek. Bununla ilgili çalışmaları şimdiden başlattık.

SABIR ÇOK ÖNEMLİ

Önümüzdeki Süper Kupa’yı da kazanırsanız, sizin Başkanlığınız döneminde Trabzonspor 1988’den beri ilk kez en çok kupa kazandığı dönemlerden birini yaşayacak. Size göre Trabzonspor’un uzun süre sonra pek çok başarıyı art arda kazanmasındaki en önemli faktör nedir? Doğru planlama mı, doğru yönetim anlayışı mı, camiadaki bütünlük mü, kadro yapısı mı, antrenör mü, istikrar mı? Yoksa bunların tamamı mı?

Ahmet Ağaoğlu: Bu, her şeyin bir araya gelmesi ile oluşan bir netice. Spesifik olarak birkaç olaya yahut birkaç kişiye bağlamak çok yanlış olur. Burada dönüm noktası diyebileceğimiz bir nokta da yok, dönüm noktaları var diyebiliriz, süreçler var. Biz o anlarda durumlarda hep işin doğrusunu yapmaya çalıştık. Burada ekonomiyi belli bir noktaya getirmeden sürdürülebilir bir başarı elde etmenin artık imkânsız olduğunu herkes biliyordu. Ekonominin rehabilitasyonu, Trabzonspor’un gerçekleri doğrultusunda, Trabzonspor felsefesi doğrultusunda hareket etmememiz, camianın kenetlenmesi… Bunlar çok kritik noktalar. Biliyorsunuz geçtiğimiz dönemlerde başkanlarımızın yaşadığı en önemli sıkıntılardan biri de buydu, toplumun sabrının tükendiği yerde kulübün ve yönetimin üzerinde oluşan baskı ve bu baskı altında yönetimlerin her zaman doğru karar verememesi... Her yerde söylüyorum burada camianın sergilediği duruş çok önemli; ilk defa bir yönetime, başkana böyle bir sabır gösterilmesi ve yaşanılan bu birliktelik bizi bir noktaya getirdi. Tabii bir de yapamayacağımız hiçbir şeyin sözünü vermedik, beklenti içine sokmadık, gerçekleri mümkün olduğu kadar şeffaf bir şekilde anlatarak güven ortamı yaratmaya çalıştık. Tüm bunların sonucunda bir yere geldik.

32 YILLIK BİR YÖNETİCİLİK SÜRECİM VAR

Burada bir parantez açıp kişisel olarak sizin hem Trabzonspor camiası içindeki tecrübelerinizden hem spor insanı olmanızdan da söz etmek gerekir diye düşünüyorum. Tüm bunların size bu süreçte ne gibi faydaları oldu?

Ahmet Ağaoğlu: Şöyle söyleyebilirim bunların hepsi bir tecrübe. Camianın içinde yıllardır yaşamış olmanın verdiği bir birikim var. Camiayı tanıyorsunuz, burada nereden bakarsanız 32 yıllık bir yöneticilik sürecim var. Camianın dinamiklerini daha iyi algılayabiliyorsunuz. Ben Trabzonspor’un gücünü hem buz dağına benzetiyordum. Alt tarafta koca bir buzdağı var. Görünen gücünden çok daha fazlası var… Ben buna inanmıyordum, bunu çok iyi biliyordum. Bu noktada işte bizim için en önemli güç Trabzonspor’un sahip olduğu dinamikleri kullanmak oldu. Sportif, finansal, demografik, idari dinamikler bunlar… Her şeyi gerektiği gibi yaptığınız takdirde 60 bin forma satışından 280 bin forma satışına ulaşabiliyorsunuz. Yahut forma alacak gücü olmayan 13-14 yaşındaki bir taraftarın da TS Club’tan bir çift eldiven alarak kendi sorumluluğunun bilincine vardığını görüp mutlu oluyorsunuz. Biz bu dinamikleri harekete geçirdik. Bu şampiyonluk bu noktada daha bir anlam kazanıyor. Taraftarımızın vermiş olduğu desteğin yapmış olduğu fedakarlığın sonucunu gördüğü yerde bir sonraki adımın bizler adına daha kolay olmasını sağladı, bundan sonra da sağlayacak. Ayrıca şunun da yararı olduğunu söyleyebilirim: Ben yönetimin içinde olmadığım zamanlarda da yazıyordum, yorumculuk yapıyordum, sporun hep içindeydim. Dolayısıyla bu süreçte taraftarın nabzını tutma şansım hep oldu. Bu kulübün potansiyelinin her zaman farkındaydım. Bir diğer avantajımın da sporculuk olduğunu söyleyebilirim. Her yerde ifade etmişimdir; spor kulübü yönetenlerin sporcu kökenli olmalarında yarar var.

KONYA MAÇINDA ŞAMPİYONUZ DEDİM

Son olarak Trabzonspor’un şampiyonluğu size neler hissettirdi?

Ahmet Ağaoğlu: Şampiyonluk sürecini yaşarken sorumluluklarınız var; algıyı, camiayı yönetiyorsunuz. O yüzden bir taraftar gibi yaşayamadım bu şampiyonluğu. Ben zaten şampiyonuz dedim Konya maçından sonra, Şubat’ın ikinci haftasıydı, bu işi bitirdik dedim. Ama camiayı hep temkinli tutmak gerekiyordu. Neticede bu yönetilmesi gereken bir şey olduğundan ben Antalya maçında şampiyon olduğumuzda da pek bir şey hissetmedim. Sadece Antalya maçının son beş dakikası biraz gergindim. Oradaki gerginlik de şu, saha kenarında Antalyaspor’un hocası ortamı anlamsız bir şekilde gerdi. Bir final maçı olur anlarım, ama seyirciyi tahrik edecek davranışların içinde bulunması beni ürküttü. Benim gerginliğim de ‘şu maç selametle bir bitse’ şeklindeydi. Ondan sonra on dakika fazla bir şey hatırlamıyorum, on dakikalık bir kopukluk var bende. Tek hatırladığım sahada on binlerce taraftar ve büyük bir uğultu. O kopukluk anı, belki de işte benim şampiyonluk duygum. Sorumluluk olduğu zaman bir taraftarın yaşadığı şeyi yaşayamıyorsunuz.

SAHAYA ATLARDIM

Başkan koltuğunda olmasaydınız sıradan bir taraftar olarak bu şampiyonluğu yaşasaydınız neler yapardınız?

Ahmet Ağaoğlu: Bir kere kafadan sahaya ben de atlardım! Niye atladığımı bilmezdim ama orada olmalıyım düşüncesiyle kesin atlardım. Yürüyerek, marş söyleyerek Meydan’a giderdim ve Meydan’da da sabahlardım. Fiziki olarak o enerjiyi boşaltırdım kesin. 1984 şampiyonluğunu iyi hatırlıyorum. O zaman bile, arabanın üstüne bayrak asıp Bağdat Caddesi’nde tur atmış, üç beş taş yemiş, arabanın camının kırmış, sonra oradan dönüp Acıbadem’de iki tur daha atmıştım. Ama taraftar olmakla yönetici olmak bambaşka şeyler işte... Orada sadece o insanların beklentisini karşılamış olmuş olmanın yaşattığı büyük bir mutluluk vardı.

Editör: TE Bilisim